“Bugünkü karanlıktan çıkış 20 yıl öncesinin cumhuriyet fikriyle olmayacak bu çok net” diyen Bülent Forta, “Bu tahribatın ortadan kaldırılabilmesi için devrimci bir çıkış yolu gerekli” ifadelerini kullandı.

Bülent Forta: Karanlıktan çıkış 20 yıl öncesinin cumhuriyet fikriyle olmayacak

SOL Siyaset, 29 Ekim’in yıl dönümünde Bülent Forta ile cumhuriyetin tarihselliğini, bugün gelinen noktayı ve devrimci demokratik cumhuriyet fikrinin imkanlarını konuştu.

Söyleşi şöyle:

-29 Ekim’in 97. Yılındayız. Yüzüncü yıla çok uzun süre kalmadı. Cumhuriyetin kuruluşu ve tarihselliği hakkında neler söylemek istersiniz?

-Cumhuriyetin tarihsel olarak ilerici bir adım olduğu net olarak ortaya konmalı. Bu ilericiliği de geçtiğimiz 300 yıllık modernleşme hareketinin en son noktası olarak görmek lazım. Bıraktığı miras olarak da tarihin ilerlemesi açısından da ilerici, devrimci bir harekettir. Ama bunu kuruluş yılları için söylüyoruz. Sonuç olarak imparatorluk bakiyesi üzerine yükseldi ve kendi tarihselliği üzerine yükseldi. İmparatorlukların yıkılıp ulus devletlerinin yükseldiği bir noktada aslında Türk ulusçuluğunun kendini ifade etme şekli olarak öne çıktı. Padişahlık gibi kulluğun egemen olduğu bir düzenden vatandaş hukukuyla birbirine bağlı, ileri bir adım olarak görmek mümkün. Tabii tarihsel şartlarda baktığımızda cumhuriyet o dönemki en ileri pozisyonu ifade etmiyor. Sonuçta çağdaşı olan Ekim devrimiyle en başta sınıfsal planda bir ayrılığı söz konusu. O dönemde proleter devrimin objektif koşullarının olmaması, bizi bir burjuva cumhuriyetinin kuruluşuna götürdü. Tabii burjuva devrimlerinin de insanlığa getirdiği ilerici değerler de var. Ama aynı zamanda emperyalizm çağında çürüyen bir demokrasi burjuva demokrasisi. Dolayısıyla, kuruluş yılları emperyalizme karşı duruşu, yeni bir ulus inşasıyla ve bu ulusun elementer parçaları olarak vatandaşlık hukukunun laikliğin ve seçimli bir demokratik hayatın gelmesi pozitif özellikleri. Ama sınıfsal olarak baktığımızda sosyalistlerin eleştirdiği bir noktayı görüyoruz. Sosyalizm Kemalizm değil ama cumhuriyetin ilerici yanlarını o gün de bugün de savunan bir siyasal akım olarak kendimizi görebiliriz.

-Özellikle bu takvimsel günlerde solda sürekli tekrar eden bir tartışma var, cumhuriyet ve kemalizm üzerinden konumlanmalarla alakalı. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?

-Yekpare bir kemalizm kavramı cumhuriyet tarihinin bütününü kapsamaz. Cumhuriyetin kendisi de farklı tarihsel dönemlerden geçmişken, NATO’ya girişten soğuk savaşa kadar, kesintisiz, kurtuluş savaşından beri süre gelen bir kemalizmden bahsetmek mümkün değil. Tarih hem yapısal hem konjonktürel olarak değerlendirilmek zorunda. Devletin burjuva devleti olması onun yapısal özelliği. Fakat konjonktürel olarak devlet bir sınıflar mücadelesi alanı. Bu konuda da devletin oluşan sınıfsal ittifaklar, bu ittifakların aralarındaki iç çelişkiler, halk muhalefetiyle bunlar arasındaki ilişkiler sonuçta bu devletin tonunu belirliyor. Dolayısıyla yekpare bir kemalizmden söz edebilmek mümkün değil. Solda birkaç yaklaşım var bu konuda. Kaypakkaya ve devamcılarının faşizm tahlili var. Bunun doğru olduğunu düşünmüyorum. Anti emperyalizm ve halk kazanımları açısından baktığımızda doğru bir tespit değil. Fakat bugünkü tartışmalar açısından da çok bir yer tutmuyor. Kemalizmi bir düşman olarak yerleştiren, ülkedeki tüm kötülükleri onda simgeleyen liberal akımlar, bugünkü solun kümelenmesinde daha büyük bir rol oynuyor. Sol değerleri tahrip etmede de daha fonksiyoneller. Vesayet rejimi vs. kavramları Amerikan sosyolojisinden devşirilmiş kavramlar. Kemalizme kaşı olan her şeyin özgürlük kapısı araladığını düşünüyorlar. Bunun sonuçlarını yetmez ama evetçilikte, bu tahlillerdeki yanlışların siyasal islamla beraber hareket etmeye götürdüğünü gördük çeşitli sol akımlar için. Bugün geldiğimiz noktada sosyalistler kemalizme çok daha soğuk kanlı bakabilirler. Mükemmel, tüm ayakları toplanmış bir ideoloji değil kemalizm. Zaman zaman siyasal muarızlarının atfettikleri, zaman zaman savunuyoruz diyenlerin dogmatikleştirmesiyle amorf bir ideoloji. Sosyalistlerin tavrı ve tutumu çok net. Cumhuriyetin getirdiği, kamusalcılık laiklik gibi kriterlere sahip çıkarak sınıfsal özünün teşhiri ve kendi kabahati de olmayan bugünkü devlet ideolojisi halini eleştirmek, dogmatik yaklaşımdan kurtarmak yeterli diye düşünüyorum sosyalistler için. Çünkü bugün kemalizmle ilgili düşünsel algı biraz siyasal İslamcı rejimin tüm kazanımlarını ortadan kaldırmaya yönelik hamleleriyle başka bir noktaya büründü. 80 öncesi siyasi hareketlerin 29 Ekim 19 Mayıs gibi gündemlerle kurduğu ilişkiler bugüne çok benzemiyordu. Ama bugün bir karşıt akımla karşı karşıya olduğumuz için bu gündemleri savunmak sosyalistlerin kendi siyasal programlarının bir parçası haline geldi. Hiçbir ideoloji içinde yaşadığımız somut koşullardan ayrı değerlendirilemez. Dolayısıyla tarihsiz zamansız ilelebet süren bir kemalizmden bahsetmek mümkün değil. Zaman zaman ona atfedilen değerler sebebiyle her tarihsel süreçte farklı manalarda kendini ortaya koyabilir. Bugün dolayısıyla kemalizm tartışması sol açısından çok manalı değil. Kemalizm gerek siyasal islam, gerek liberalizm gerek Kürt hareketi açısından ciddi eleştirilere tabii tutulan bir rejimi ifade ediyor. Oysaki bu rejim ne iktidarda ne de hayatımızı etkileyen bir güce sahip. Bugün ifade edildiği haliye, cumhuriyetin kazanımları üzerinden daha yakın duruyor bize. Biz tabii ki bir burjuva demokrasisi savunamayız, onu aşacak devrimci demokratik bir cumhuriyet kurmayı önümüze almalıyız ancak bu süreçte de ilerici demokratik kazanımlarını savunmak gerekir.

-Şu an siyasal İslamcı faşizmden muhalefet bir çıkış yolu arıyor. Cumhuriyet ve solun ortak bağlamında bu çıkışın temelleri sizce nelerdir?

-Kemalizmi aşmayacak, mevcut siyasal rejimin sadece basit bir restorasyonunu savunacak bir noktada olamayız. Kuşkusuz 18 yıllık toplumsal, ekonomik, siyasal bir tahribat var. Ama bu sorunların çözümü basitçe 20 yıl öncesine dönerek yapılamaz. Güçlendirilmiş parlamenter rejim deniyor, ne ifade ettiğini derinlemesine bilmiyoruz. Bu sistemi Babacan da savunuyor Davutoğlu da savunuyor, Akşener de CHP de savunuyor. Bu 4 fakrı görüşün kastettiği birleştiği şey bir şey ifade etmiyor aslında. Gerçekçi çıkış yolu her şeyden önce kökleri tahrip edilmiş laikliğin doğrudan savunulması ve yeni bir laiklik anlayışıyla bu topraklarda yaşatmanın en elementer parçalarından biri haline getirmek önemli. İkincisi liberalizmin tahribatıyla her şeyin satılması, en temel ihtiyaçlarda özelleştirilmeye gidilmesinin karşısında kamucu çıkış yolu her şekilde açık olmak zorunda. Pandemi süreci de kamuculuğun önemini gösterdi. Sınırsız özelleştirme savunan Babacanla aynı yerde durmadığımız ortada. Demokratikleşme de aynı şekilde. Demokratikleşme çok kutsalları olan bir şey değildir. Demokratikleşme toplumun bütün katmanlarının siyasal iktidarının belirlenmesine katkısı ve müdahalesi de demektir. Sadece genel oya indirgenemez. Geri çağırma ilkesinden yerel örgütlerin güçlendirilmesine kadar, halkın her düzeyde yönetime katılmasını sağlayan başka bir demokrasi algısıdır. Bu çıkış ögelerinin içerisinde elbette cumhuriyetin kazanımları içerilmek zorundadır ama aynı zamanda aşılmak da zorundadır. Çünkü özgür demokratik bir çıkış yolu, tüm ezilenlerin kendi siyasal iktidarlarını kurabilecekleri ve bu konuda öz deneyimlerini kazanabilecekleri bir demokrasi sayesinde olabilir. Bu da belki eleştirilen yukarıdan modernleşmeye karşı taban demokrasisinin getirilmesiyle mümkün olabilir. Bizim halk demokrasisini kurmayı çıkış yolu olarak önermemiz gerek.

-Aslında yukarıda da biraz bahsettiniz ama netlemek istiyorum. Sol Parti konferansında çıkış olarak Devrimci Demokratik Cumhuriyeti önerdi. Nedir Devrimci Demokratik Cumhuriyet?

-Bugünkü karanlıktan çıkış 20 yıl öncesinin cumhuriyet fikriyle olmayacak bu çok net. Bu tahribatın ortadan kaldırılabilmesi için devrimci bir çıkış yolu gerekli. Bugüne kadar tahrip edilmiş her şeyin düzeltilmesi lazım. Bugüne kadarki yağmanın, özelleştirmenin laikliğe karşı saldırının üzeri örtülerek çıkılamaz. Bu çıkışın mutlaka demokratik olması gerekiyor. Halkın doğrudan parçası olması gerekiyor. Ve bunun mutlaka bugünkü halinin aşıldığı bir cumhuriyet olması gerekiyor. Bunun alt ayaklarını kabaca ifade etmeye çalıştım. Mutlaka laik, kamucu, demokratik ve esas olarak halkın çıkarlarını savunan bir çıkış yolu olacak bir cumhuriyet olmalı.

Söyleşinin tamamı için: