Bunca TIR kazası tesadüfen mi?

Bülent TANIK*

Yokuş aşağı freni patlayan TIR, felaket saçar. Haberdir. Kabak lastik patlar, kamyon karşı şeride geçer. Kafa kafaya gelen araçlarda insanlar ölür. Üst geçide tırmanmayan yaşlıya motosiklet, uzak diye yaya geçidini kullanmayan bebekli anneye araç çarpar! Çarpan ya da çarpılan, yüzdeye vurulmuş insan “kusurları” birlikte geçer kayıtlara! Kaza haberidir hepsi.

Büyük bir “kazayı” gölgelenmiş “aşkın gerçeklik” görüntüleri ile işlemek, merak uyandırır, “reyting” artırır. Sorunu, kazaya karışan en uçtakileri sorgulayarak vermek, anaakım medyanın hoşuna gider. Kamuoyu, kazanın görünen faillerine odaklanınca, temel nedenler gözden kaçar. Böylece düşünmeye değil, izlemeye çağırır haber. Geçen ay Mardin’de bir TIR, kaza yapmış başka bir TIR’a çarptı. İlk kazaya yardıma gelen ekipleri ve araçları ezerek, onlarca kişinin ölümüne neden oldu. Aynı gün Malatya’da da kaza yapmış bir otobüse, bir başka TIR çarptı! Ölü sayısı yine onlarcaydı. Çok geçmeden Adana’da bir TIR, bir araca kafadan çarptı, 4 kişi yaşamını yitirdi. TIR’lar, otobüsler, kamyonlar… Bu kadar kaza, kazaen, tesadüfen, olabilir mi?

YAYIN YASAĞI KOYDULAR

Mardin’deki kazaya ilişkin haberlere hemen, yayın yasağı kondu. Bir trafik kazasına mahkemece konan belki de ilk yasaktı bu! Konuyu esrarengizleştirdi. Akla hemen “başka bir şeyler mi var” sorusunu da getirdi. Sonuçta kazaların esas nedenleri yeterince sorgulanamadı. Kazaların derinliğine incelenip farklı açılardan aktarılabilmesi, bölünmüş yolların trafik kazalarında ne tür etkiler yarattığı konusunu düşünmeyi çağırabilirdi belki!

Bölünmüş yollar, hızlı araç kullanımını kışkırtarak kaza riskini artırmakta. Bu yollardaki hız limitlerinin idari kararla yükseltilmesi ise trafik ve hız düzenlemelerinin, teknik nedenlerle değil, iktidar tercihine bağlı olarak yapıldığı algısı yaratarak kuralların kesinliğine, doğruluğuna inancı aşındırmıştır. Gösteriş için ya da iş- üretim zorlaması nedeniyle yapılan hız, kazaya açık davettir. Tüm bunların sürücü davranışlarına nasıl yansıdığını araştırmak; hangi tür araçların kazalarında artış olduğuna bakmak, çözümü yakınlaştırır.

Üretim zorlaması bir mühendislik terimidir. Çoğunlukla aşırı kâr hırsı ve rekabet koşulları gibi ticari nedenlerle, zaman zaman da siyasi tercihler sonucu yapılır. Üretimin, insan gücü daha hızlı ve daha çok çalıştırılarak artırılması, dolayısıyla daha az ücret verilerek daha yoğun sömürülmesi uygulamalarıdır. Bütünsel bakıldığında sadece insanın değil, tüm üretim araç, gereçlerinin, alt yapının da zorlanmasını; doğal kaynakların da pervasızca talanını içerdiği görülür. Ücretlileri, emeğiyle geçinenlerini doğrudan etkiler. Kendi işinin sahibi gibi görünen küçük üreticiler, aile işletmeleri çalışanları, hatta küçük ve orta işletmeler de üretim zorlamasından nasiplerini alırlar. Üretim zorlaması sonu çabuk getiren, tüketen, öldürücü bir zorlamadır.

Taşımacılık sektörü ve ürün dağıtım sistemi, ekonomik kriz ve pandemi sonrası büyük değişiklik geçirmiştir. Yoksulluk ve işsizlik artmış; tüketime dönük dağıtım örgütlenmesi de ucuz emek üzerinden yeniden örgütlenilmiş, üretim zorlamasına sokulmuştur. Karayolu altyapısının sağladığı potansiyel ve hız artırıcı kural değişiklikleri böyle bir ortamda kazalara davetiye çıkarmaktadır. Kredi mekanizmaları ile pompalanan, trafikteki kamyon, TIR, otobüs, ticari araç, kurye motosikleti ve benzeri araç sayısındaki aşırı büyüme ve lastik tekerlekli taşımacılığa verilen ağırlık da üretim zorlamalı trafik kazalarının zeminini oluşturur.

Yollardaki taşıt yoğunluğu, yoksulluğun yollara taşıdığı telaşla birleşerek trafik kazalarına, daha doğrusu yollardaki iş cinayetlerine kaynaklık etmektedir. Bakımsız araç, uygunsuz altyapı, ölümüne çalışan yorgun sürücüler, trafik kazası görünümlü iş kazalarının fail ve mağdurlarıdır.

*Ege Barış ve İletişim Derneği Başkanı