Son çıkarılan KHK ile hukuksuz bir şekilde ihraç edilen akademisyenler BirGün’e konuştu: Sadece bu kuşağı değil bundan sonraki kuşağı da karanlığa mahkûm ediyorlar

Bundan sonraki kuşağı da karanlıkta bırakıyorlar

BURCU CANSU - @burcu_cansu
burcucansu@birgun.net

OHAL dönemin’nde birbiri ardına çıkarılan KHK’lerle muhalif kimliği ile bilinen hocalar tasfiye edilirken görevlerinden uzaklaştırılan isimler ‘akademiye sahip çıkacaklarını’ söyledi. Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden Prof. Dr. İbrahim Ö. Kaboğlu, Osman Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Ana Bilim Dalı’ndan Prof. Dr. Cem Kaptanoğlu, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nden Prof. Dr. İlhan Uzgel ile Yrd.Doç.Dr. Barış Ünlü, İletişim Fakültesi’nden Prof. Dr. Nur Betül Çelik, DTCF’den Doç.Dr. Mustafa Kemal Coşkun, Eğitim Fakültesi’nden Prof. Dr. Nejla Kurul ve Yıldız Teknik Üniversitesi İktisadi İdari Bilimler Fakültesi’nden Doç. Dr. İsmet Akça BirGün’e konuştu.

Prof. Dr. Cem Kaptanoğlu:
Üniversiteler bir düzenin önemli parçaları; önemli işlevleri var. Bilimsel işlevlerini yerine getirmeleri için, özerk, özgür bir yapıya sahip olmaları son derece önemli. Bu yaklaşım iktidarın kendine de zarar verir. Üniversitelerdeki akademisyenleri bir bildiriye imza attıkları için ihraç ederseniz, iktidarı kaybetmişsiniz demektir. İktidar aynı zamanda iknayı da içerir. Bu iktidar geniş kitleleri ikna edebilme kapasitesini yitirmiştir. Devletin baskı aygıtlarını kullanarak, sadece iktidarın söylediklerini tekrarlanmasını sağlamaya çalışmanın kendileri için de bir faydası yok. Önümüzdeki günler tahakkümün daha da artacağı, iktidarın iktidar etme gücünü daha da yitirdiği bir dönem olacak. Parlamentoda rejim değişikliği getirecek Anayasa paketi görüşülürken, saldırganca bir tutumla milletvekillerinin konuşmasına bile engel olan iktidar blokunun, var olan hırsıyla adil, eşit, özgür bir ortamda sandığa gidilmesi mümkün olmayacaktır.

Prof. Dr. Nur Betül Çelik
“Bu ihraçların olabileceğini bir süredir düşünüyorduk. Özellikle Ankara Üniversitesi’nde çok ciddi bir baskı mekanizması işletiliyor. Bizler burada barış istemekten öte hiçbir şey yapmadık. Talebi sadece barış olan insanları akademiden uzaklaştırmakla akademiye de kilit vurmuş oldular. Türkiye’de tepetaklak giden bir süreç var. Freni patlamış otobüs gibi nereye gideceği ve nerede duracağı belli değil ama bu akıllıca değil. Bunun sonucu her anlamda ağır olacak. Sadece bu kuşak değil bizden sonraki her kuşağa dalga dalga yayılacak bir süreç... Eğitim, yüksek öğrenim adına çok ciddi kan kaybetmiş oldu. Bu kadar çok ihracı ve bu kadar büyük mağduriyeti hiçbir yönetim kaldıramaz. Ben her zaman demokrasiden ve barıştan yana olacağım. Üniversite içinde de dışında da bu aynı olacak.”

Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu,
İhraç edilmeyi beklemiyordum. Çünkü suçlu biri değilim. Ben ömrü darbelere karşı, cemaatlere karşı mücadeleyle geçen biriyim, bütün yazdıklarım, konuştuklarım hepsi hukuk ve hukuk devleti için oldu. Benim hesap veremeyeceğim hiçbir merci yoktur. Kesinlikle bu yanlıştır, büyük bir ayıptır. Bunu İbrahim Kaboğlu sorunu olarak yapmıyorum. Buna maruz kalan meslektaşlarımın hiç birisi bunu hak etmiyor. Ben tamamen kendi görevini titizlikle yapan bir hukuk ve bilim insanıyım. Dolayısıyla bu yanlışı yapanlardan bu yanlıştan dönmelerini bekliyorum."

Prof. Dr. İlhan Uzgel
Devlet yıkıcı bir aygıta dönüştü. Siyasi iktidar sadece bugünü değil bir sonraki kuşağı da harcıyor. Harcadı da. Bu şekilde, iddia ettiklerinin aksine, ne bir medeniyet ne devlet ne de toplum inşa edebilirler. Ülkeyi daha da karanlık günler bekliyor.

Prof. Dr. Nejla Kurul:
“Bu suça ortak olmayacağız” diyen bildirgeyi imzalayarak AKP hükümetinin barış sürecinden uzaklaşan uygulamalarını eleştirdik. Ülkenin bugünkü egemenlerinin güvenlikçi politikalarına karşı barış çağrımız, savaşı rasyonelleştiren baskı ideolojisini rahatsız etti. Türkiye toplumuna yaşatılan şey, entelektüel bir kıyımdan başka bir şey değildir. Şimdi ise akademinin sürgünleriyiz, hüzünlü bir yazgıdır bu.

Öğretim elemanlarının tasfiyesi sürecinde, Ankara Üniversitesi’nin rektörü ve daha birkaç üniversite rektörlüğü etkin bir rol aldı. Bu rektörler, yönetim kurulları ve senato üyeleri, bu tasfiyeye ve utanca ortak oldular. Onlar üniversite tarihinin karanlık sayfalarına geçecekler. Demokratik üniversite mücadelesinin toplumsal mücadeleye koşut olarak büyüyeceğine inanıyorum. Bizim ihracımız da “hayır”lara vesile olsun diliyorum.

Doç. Dr. Mustafa Kemal Coşkun:
Bu tarz bir ihracı elbette ki önceki ihraçları düşündüğümüzde bekliyorduk. Yapılan ihraçlar tamamen hukuka aykırıdır. Normal şartlar altında böyle bir durumun yaşanması mümkün değil. Hukuksuzluk diz boyu gidiyor. Bu düzen böyle gitmez. Ülke bir şekilde düzene girecek ama bu da bizim mücadelemize bağlı. Bundan sonra okullarda kalan hocalarımız da ihraç edilmeyi bekleyeceklerdir. Süreci aşmamızın yolu birlikte mücadeleden geçiyor.

Doç. Dr. İsmet Akça
İktidar kendisi gibi düşünmeyen herkesi hedef haline getirmiş durumda. Darbe girşimi sonrası başlayan ve KHK’lerle ihraçlara dönüşen süreç devam ederken hak-hukuk ve adalet ise yerini hesaplaşmaya bıraşmış durumda. Bugün sadece akademisyenlere değil Türkiye’nin değerlerine saldırılıyor. Türkiye’yi bir arada tutan değerler ortadan kaldırılmak isteniyor ve toplum bölünüyor. Buna karşı durmamız gerekiyor. Bize bu hukuksuzlukları yapanlar birbirlerinden korkuyor, biz ise yanımızda duran arkadaşlarımızın dayanışmalarını her seferinde daha güçlü biçimde hissediyoruz, elbette bu karanlık dağılacaktır.


Yrd. Doç. Dr. Reşat Barış Ünlü
“Rektör Erkan İbiş’in karakteri, izlediği politikaları ve devletten politik ve ekonomik beklentileriyle düşündüğümüzde bu ihraçları normal karşılamalıyız. Ankara Üniversitesi’ndeki baskılar, “Bu suça ortak olmayacağız” bildirisine atılan imzadan çok daha önce, 2012’de Başbakan olduğu dönemde Tayyip Erdoğan’ın akademik açılışa çağrılmasıyla başladı. Biz o dönem her platformda her an konuşan bir insanın üniversitenin akademik açılışında konuşturulmasının ifade özgürlüğünü ihlal anlamına geldiğini belirtmiştik. Çünkü bu yolla başkalarının da söz söyleme hakkını elinden alıyorsunuz, her yerde konuştuğunuzda. Hatta alternatif bir açılış programı da düzenlemiştik. O günden sonra üzerimizdeki baskılar arttı. Erkan İbiş eli çok yükseltti. Diğer rektörlerin de işini zorlaştıracaktır bu kadar ihraç. Türkiye’nin geleceğini çok karanlık görüyorum. Gerici ve faşizan bir hareket iktidarda. Bütün ideolojileri boşa çıkaran mafyatik bir düzen var. Bu düzene karşı mücadeleyi sürdüreceğiz”