Kadınlar daha ne kadar bu densizlerin pis dillerinin malzemesi olacak? Bu “hakkı” sadece erkek doğmuş olmalarından alan bu tipleri elbette kadınlar tedavi edecek ama o zamana kadar bunlara tepki yükselmeyecek mi? Bu “adamların” toplumda pohpohlanmaları incitici.

Bunları kadınlar  yola getirecek ama...

Mehmet ERDEM

Sevimsizliği konusunda kimsenin kuşkusu yok. Darbeseviciliği ile de meşhurdur ama hadi bunu es geçelim; çünkü bu ülkede hele sola karşı yapılmışsa darbeseverlerin sayısı hiç de öyle az değildir. Yani bu konuda “adam”a laf söylemeye sıra gelmez. İnsan evladı arasında gönüllü olarak b.k yiyen tek “insan” olması, ruh sağlığı konusunda bulunduğu yeri gösterdiği için aslında merhamet konusu bir zattır bu. Hatırlarsınız, işkence gibi büyük bir insanlık suçunun en aşağılık uygulaması olan eli kolu bağlı insanlara b.k yedirilmesine bile “B.k yedirmek işkence sayılmaz, ben de tattım, hiç de fena değildi tadı” demişliği vardır. Çukurun dibinde bir “adamdır.”

Yok delidir, yok büyük bilim adamıdır diye aldırmazlık edildikçe, kendisine hiç hak etmediği halde gösterilen hoşgörünün cılkı çıkartılıp sessiz kalmaya devam ediliyor. Aman ha, bir yerde sıkıştırıp kafası gözü kırılsın dediğim yok, olsa üzülür müyüm asla, ama kimsenin elini bu “adam”a değdirerek kirletmesini de istemem tabii.

Susmuyor zat. Utanmadan bir video kaydı yapıp, bir öğrencisini nasıl taciz ettiğini anlatıyor. Dolaşıyor video, görmüşsünüzdür. İğrenç sözlerini duymak ister misiniz? Buyrun: “O kadar kızdırdı ki, Saniye’nin eteğini kaldırdım. Kıçına bir tokat attım. Bu dehşete düştü.” Adını verdiği genç kadınla arasındaki hukukun ne olduğunu az çok bilirim. Çünkü o Saniye, tanımaktan onur duyduğum, ülkenin yüz akı bir bilim kadınıdır. Alanında ses getiren tezleri olan müthiş bir kadındır Saniye. Talihsizliği bir dönem bu adamın asistanı olmasıdır. Bildiğim Saniye uygun biçimde tepkisini göstermiştir eminim ama, yıllar sonra adının bu adamın diline dolaşmasından herhalde hoşnut değildir. Ben de ondan söz etmek zorunda kaldığım için memnun değilim ama onun “eteği kaldırılıp şaplak yiyen” bir kadın gibi gösterilmesine dayanamam. Saniye bu densizin iğrenç ifadeleriyle akılda kalmamalı çünkü. Üstelik, kendisiyle gurur duyan babasını yeni kaybetmiş bir harika kadından söz ediliyor hayasızca.

Adam densiz. Densizliği sadece kendisine tahammül edilen çevrede kalmıyor ama. Her gün kadın cinayetlerinin işlendiği, tacizin sıradanlaştığı bir ortamda, yediği haltın tacizi hafifleten bir etkisi olduğu da bir gerçek. Kadınlarla, genç öğrencileriyle kurduğu ilişki biçimi bu demek ki “adam”ın. Kadınlar, kalçadan, bacaktan ibaret bu “adam” için. Kanıt mı? Yine kendi sözleriyle kütüphanede gördüğü genç bir kadın öğrenciye bakışı şu: “Abi inanılmaz güzel bacakları var. Kısacık bir etek giyinmiş, dedim, ya ben buna biraz daha bakayım. Abi gittim ama bir bahane olması lazım. Ben yine aynı kitabı istedim.” Bu “adam” profesör.

KADINLARIN BAŞINA BELA

Ülkenin kadınlarının başına bela olmuş tipler bunlar. Erkekliğini abartıp, kadınlara her türlü lafı edebileceğine kendini inandırmış, ciddi cinsel sorunları da olan, eşşek kadar “adam” olmalarına rağmen kadınlarla “meselesini” çözememiş sorunlu ergenler.

Kadınlar daha ne kadar bu densizlerin pis dillerinin malzemesi olacak? Bu “hakkı” sadece erkek doğmuş olmalarından alan bu tipleri elbette kadınlar tedavi edecek; ama o zamana kadar bunlara tepki yükselmeyecek mi? Bu adama “Delidir ne yapsa yeridir” diye yaklaşılır çoğunlukla. Bunun densizliği sevimli gösteren bir yanı var ama. B.kyiyen, darbesever postal yalayıcının sevimliği nerededir ayrıca? Asker sevmek, kadınlar hakkında bu tür konuşmalar yapmak maçoluğun kuralı. Erkek dokunulmazlığının tepemize çıkardığı bu “adamların” kadın düşmanı bir toplumda pohpohlanmaları inciticidir. Bunların “akrabaları” da çoktur, kalabalık bir “topluluk” bunlar. O akrabalardan biri olan bir haber sitesi Saniye’den “bilmem kimin eteğini kaldırdığı kadın” diye söz ediyor, örneğin. Alçaklık bulaşıcıdır.

PALAVRALAR...

Aynı haber sitesi utanmadan, Saniye’nin bir dönem kullandığı Atayman soyadından yola çıkarak, sonradan, sosyal medyadaki uyarılar üzerine düzeltmeden önce, “acep evlendiler mi bilemedim, aradım taradım” diyerek büyük kültür adamımız Veysel Atayman’a yakışıksız dokundurmalar da yapıyor, “aradığı, taradığı” da palavra tabii. Saniye bir dönem Veysel hocanın geliniydi, sersem. Nasıl aradın, taradın? B.ksever prof’un başlattığı, haber sitesinin sürdürdüğü tacize bakar mısınız? Saniye’nin dünya bilim çevrelerinin hayranlığını toplamış önemli tezleri var. Ondan “müthiş bilim insanı” diye söz ediliyor. Malum haber sitesi nasıl söz etmiş peki? “C.Ş’nin eteğini kaldırdığı kadın”…

B.ksever prof’un gevezeliği huyundan suyundan değil. Ya da ondan olduğu kadar mevcut ortamın “kadına yönelik şakalara” izin vermesinden de tabii. Bence hayli sorunlu olan erkekliklerini(!) kadın ile kadın bedeni üzerine boca ettikleri, zeka da gerektirmeyen “espriler” üzerine kuran bu tiplerin bu “şakalarına” gülen kendileri gibi bir dolu tip var. Bilim adamı, din adamı fark etmiyor. Bakın ben size bir örnek vereyim dinci tayfadan. Bir Şule Yüksel Şenler vardı. Yakınlarda öldü. Başörtüsü mücadelesi (!) tarihimizin cengaverlerindendir. Şu İslamcı tayfanın en ağzı bozuklarından Osman Yüksel Serdengeçti adı bir zat vardı, bir vakitler. Bir erkek topluluğu içinde o sıralar hidayete erdiği söylenen Şenler’den bakın nasıl söz eder, yazarken utanıyorum inanın: “Verdi verdi, hidayete erdi.” Bunların aşağılık dilinden dindar, laik, modern, gerici hiçbir kadın kurtulmuyor. İnanmayan Cazim Gürbüz’ün anılarından söz ettiği kitabına baksın.

İslamcı tayfanın çok meşhuuuuuuur bir alimi vardır, Süleyman Uludağ adında. Açın Sufi Gözüyle Kadın adlı kitabını, orada şu edepsizliği okuyun, bakın Mevlana nasıl bir cinsel kudrete sahipmiş: Kükremiş bir aslan gibi Kira hatuna çullanarak, peş peşe 70 defa cinsi ilişkide bulunur. Kira hatun yolunu bulup, Hazreti Mevlana’nın elinden kurtulup, medresenin damına koşar. Mevlana onun arkasından gider, ‘daha tamam olmadı’ der”.

Yer bilimcisi de öbürdünya alimi de aynı dokunun soyu. Koparılası dilleriyle kadınların belası oldular bunlar.
Tamam, “b.kun tadı kötü değil, ben yedim” dedin, yediğin b.ku etrafa neden saçıyorsun? Kendi b.kunda oynasana.