Şair Ertan Mısırlı “Ben Sizin Yabancınızım” adlı şiir kitabı ile Turgut Uyar Şiir Yarışması Birincilik Ödülünü aldı. Mısırlı, bugünlere ilişkin “Bugün fikrimiz, zihnimiz, dilimiz ve vicdanımız büyük bir hızla çürüyor” diyor.

Büyük hızla çürüyoruz
Ertan Mısırlı

Kadir İNCESU

Altı yıllık bir aradan sonra yeni kitabıyla okuyucularıyla buluşan Ertan Mısırlı ile yeni şiirlerini ve şiir anlayışını konuştuk.

Ben Sizin Yabancınızım

Ertan Mısırlı

İz Bırakan Kalemler Yayınevi, 2024

Şair ve okur için ‘nasıl’ bir anlam bulma çabasıdır şiir?

Şiirin anlamı yanında bir de amacı vardır ki bu şairin amacıdır, gerekli olan da budur şair için; bu amaç ne derece sağlam temellere dayanıyorsa yola çıkarken şiiri de hedefine o kadar yakınsar şairin ve okurun da yüreğine ulaşır. Sözcüklerin birbirleriyle ilişkilerinin bellekte yarattığı anlam yükleriyle gösterir gücünü şiir, bu da şairin duyuşuna, heyecanına bağlıdır; şiirin belli bir anlamı, amacı olmasaydı düzyazıdan ne farkı kalırdı. Ancak, şiirde anlam bir değildir, her kişinin bir şiir anlayışı vardır, anlam da her kişiye göre değişir. Okur, bildiği, gördüğü, hayat kavgası verdiği şeyleri, duyularına en güzel ve en yeni biçimde katılabileni seçecek ve sevecektir son tahlilde… Düşler, düşünceler, sözcükler ancak şiirin kaba malzemeleridir. Birçok sözcük yığını, anlam yükleri dağınıksa ve şairin belli bir amacı yok ya da bu amaçlar güçsüzse ortaya penceresiz bir bina çıkacaktır ki bu da anlamsız bir şiire benzer. Bunun için şiire en yalın söylemle varmak gerektiğine inanırım.

Şair şiirle yalan söyleyebilir mi?

Şiir okurunu yanıltan ve bunaltan bir tutum izleniyor son yıllarda. Güzel sözcük yığınları arasından bir öz çıkamıyor. Anlamsızlığa giden bir yolun başlangıcı oluyor her yenilik çabası. Şair, içinde saklı duran şiiri çıkarmak için kazmaya devam etmelidir toprağını. Daha dinamik, ihtilalci, devrimci, sınır yıkıcı anlamına ulaşmak için kütle ile dayanak noktası arasındaki dengeyi çok iyi hesaplamak zorundayız sözcüklerin.

Son on yılda şiirimizde ‘insan’ ve ‘toplum’ olmadığı iddianızın nedenleri neler?

Şair, her şeyden önce yaşamayı öğrenmeli, şiiri de yaşamayı öğrenmeye yarayacak biçimde hayatın hizmetinde kullanmalıdır. Kafası bir yığın bilgilerle donatılmış, bir yığın kavramlarla yüklü ama bu kavramlar, yaşamın doğrudan doğruya yaşanmasından, algılanmasından çıkarılmış değilse, şair için ‘kara göründü’ demektir… Şiirin karanlık, yabancı denizinde yapılan tutkusuz ve yanıltıcı seferlerinin sonuna gelebilir şair bir anda ve kendinden sonra gelenlerin yolunu aydınlatmaz artık… Akıp giden, durmadan değişen ve gelişen yaşamın kendisi, o karanlık, sürükleyici, doymak bilmez bir biçimde kendine istek duyulan ’güç’ karşısında ‘yargıç’ olmalıdır şair! Çünkü yaşam yargılarında adaletsizdir, kayırması da yoktur. Çünkü yaşam bilgi içinden çıkmamıştır, ele bıçak alınıp köke saplanır ve geçmişe olan bütün bağlılıkların, sevgilerin acımasızca üzerinden geçilir yaşamda. En küçük bir çizgi, kapanmaz bir yaraya dönüşür şairin kalbinde, işte o yarayı ete kemiğe büründürmelidir şair, yoksa yazdıklarında ‘insan ’da olmaz ‘toplum’ da…

Yeni şiirleriniz de kitabınızın kapağı da hep 'ölüm' vurgulu...

Burası 'ölüm coğrafyası', ölümü en erken keşfeden coğrafya.  Yıkıntılar altında kurtarılmayı beklediğimiz bu topraklarda yaşamdan kayıp düştüğümü duyumsayarak geçti ömrüm. Yaşamdan kayıp düşmek derken 'tutunamayıp' düşmek değil, ağırlıktan batmak gibi bir şey anlatmak istediğim...

 Hesaplaşma var hem kendinizle hem de çevrenizle... Yaşanan her neyse: ''Artık susmak istemiyorum!'' der gibisiniz...

''Neden yalnız taş yüreklilerin keyfi yerinde'' diye soran Tevfik Fikret: ''Herkes edepsizliğe hak veriyor; bana diyorlar ki: Zaman haklıdır, akıllıdır; sen budalasın! Allah aşkına siz öyle yapmayın, siz bari deyiniz ki; Sen budalasın; fakat zaman haklı, akıllı değildir! Değişimin derecesini düşünemezsin kardeşim; kendimi taşlara çarpacağım geliyor. Fakat hani benim yurtsever kanımla kirlenecek bir temiz taş!''

''Fikri hür, irfanı hür, vicdanı hür bir şairim'' diyen Fikret'in bu çığlığı, sorunu yanıtlıyor bence Kadir İncesu. Bugün fikrimiz, zihnimiz, dilimiz ve vicdanımız büyük bir hızla çürüyor!