Çadır kent gibi…

İsmail DEMİRAY/Edirne

Edirne’nin Tunca köprüsünün üzerinden tren yolu geçer. Küçük bir istasyonu da vardır, sabah İstanbul yönüne gidecekler için, akşam da İstanbul’dan gelenleri indirmek içindir bu küçük istasyon.

Günlerdir akşamları yüzlerce göçmeni taşıyan Edirne/İstanbul treni artık sabahları küçük gruplarla da olsa İstanbul’a geri dönen göçmenleri taşımaya başladı.

Bu istasyonun hemen altından geçen Tunca nehrinin üzerindeki köprü güvenlik görevlilerince göçmenlere ve göçmenleri taşıması muhtemel araçlara kapalı göç hareketinin ikinci gününden beri. Tunca nehrinin kenarındaki taşkınları önlemek için yapılmış üç metre yüksekliğindeki set bir haftadır trenle, otobüslerle Edirne’ye gelip de Karağaç/Pazarkule istikametine gidemeyen göçmenler için adeta bir çadır kente dönüştü.

Göçün doğasına aykırı bir durum. Bu insanlar ileriye gidemediklerinden burada geçici olarak kurdukları derme çatma çadırlarla, yaktıkları ateşlerle ısınmaya çalışarak birkaç gündür gidip gelenler olsa da burada kalmaya başladılar.

GÖÇMENLER NEREDE?

Önceki günkü hareketlilikten sonra ne olduysa gece geç saatlerde oldu. Çadırlar oldukları yerde kalsa da göçmenler temel eşyalarını alamadan, çadırları, çantaları, çocuk bezleri, yiyeceklerini olduğu yerde bırakarak belirsiz bir yerlere gitti veya götürüldüler.

Sabah erken saatte alan vardığımda karşılaştığım manzara yukarıdaki gibiydi. Kalan son çadırın etrafında eşyalarını toplayan üç genç göçmene yaklaşarak iletişim kurmaya çalıştım.

Selamımı alanların içinden iki kişi hazırlık yaparken birisi hazırlığını bitirmiş sırt çantası omzunda elinde bir poşet yola çıkmaya hazırdı. İsminin Abdülkadir olduğunu söyledi. Suriye’den gelmiş bir yıl önce, umut deyip düşmüş yollara. Akşam burada neler olduğunu soruyorum merakla; “Gece otobüsler geldi, polisler buradakilerin hepsini otobüslere yüklediler, ama nereye götürdüler bilmiyorum” dedi.

Birazdan tüm hazırlıklarını bitiren ekibi iki resmi polis eşliğinde köprüden geçmesini engelleyerek Tunca’nın aşağı kısımlarına tellerin olmadığı bölgelere doğru yönlendirildiğini gözlemliyorum.

Meriç nehrinin Türkiye ile Yunanistan arasındaki bölümü yaklaşık 200 km kadar. Meriç nehrinin Türkiye tarafında nehre çok yakın Üyüklütatar, Doyran, Elçili, Küplü, Adasahranlı gibi yakın köyler göçmenler için Meriç nehrinden geçiş imkânları sağlıyor. İnsan kaçakçıları kapılar açıldıktan sonra adeta “resmi” bir iş yapar gibi çalışmaya başladılar.

Meriç nehrinden göçmenlerin geçişini sağlayan köylerde büyük hareketlilik yaşanıyor. İnsan kaçakçılarına köylerde yaşayan insanların da katılması buralarda binlerce göçmenin toplanmasını sağlıyor.