Sanatçılar AKP’nin sansür politikasına tepkili. İktidarın kendisi gibi düşünmeyenlere tutumunun düşmanca olduğunu belirten sanatçılar kendilerini “çağının modern devrimcisi” olarak tanımlıyor.

Çağın modern devrimcileri

Umut SERDAROĞLU

AKP, 20 yıldır birçok alanda olduğu gibi kültür ve sanata da yönelik saldırgan ve sansürcü politikalarına devam ediyor. RTÜK televizyon, radyo ve platform demeden rahatsız olduğu bütün programlara ceza yağdırırken, TRT birçok şarkıyı, sanatçının politik kimliği ya da şarkı sözlerinden dolayı yayımlamıyor. Diğer taraftan artık televizyon kanallarında uygulanan sansürlerden dolayı birçok film ve dizi izlenemez hale geldi. Son dönemde sansürün sayısı git gide artarken, iktidar çözümü sanata ve sanatçıya yapılan saldırıların dozajını arttırmakta buluyor. “Milli ve manevi değerlere uymayan yazılı, sözlü ve görsel basın ve yayım faaliyetlerinin önlenmesini” konu alan “Basın Yayın Faaliyetleri genelgesinin Erdoğan’ın imzasıyla Resmi Gazetede yayımlanmasına tepkiler büyürken, genelge ile beraber sansürün ötesinde bir otosansürün önü açılmış oluyor.

DİLLENDİRMEK KÖR NOKTAYA ÇEKER

Müzisyen ve yazar Erdal Güney, iktidarların sanat ve kültürle ilişkisinin kendi varlıklarını sürdürülebilmesi üzerine kurulu olduğunu söylüyor. Güney, “Sanat, kendi doğasıyla kurduğu itiraz, eleştiri kültürüyle doğal olarak toplumsal kesimlerin hayatla kuracağı ilişkide iktidar karşısında muhalif bir içeriğe sahiptir. Bu durum sanatın üreten, yaratan öznesini, emekçisini de iktidar karşısında konumlandırır. Çünkü her türlü iktidar ilişkisi tahakküm üzerine şekillenir ve bu nedenle de baskıcı, sınırlayıcı, engelleyicidir” diyor.

cagin-modern-devrimcileri-980786-1.
Erdal Güney Müzisyen ve yazar



Bu tür baskılardan dolayı kendisinin de siyasi, hukuksal ve ekonomik sonuçlarla muhatap olduğunu belirten Güney, bir şarkısından dolayı hapis cezası aldığını hatırlatıyor. Müzisyenlerin yaşadığı sıkıntıları şöyle sıralıyor Güney: “Karşılaştığımız sorunların kişisel yönünden öte hukuksal ve siyasal zemininin tartışılmasını daha önemli buluyorum. Fikri hak ve ifade özgürlüğü açısından sanat emekçilerinin karşılaştığı sorunların demokratik hak ihlali olduğunu ve iktidarın bunu sistemli bir şekilde sürdürürken her bir yeni örnekte ‘… yalnız değildir’ etiketiyle paylaşma duyarlılığının ötesine geçmek gerekli. Ayrıca hâlâ özel kopyalama harcının hak sahiplerine verilmediğini, emeklilik ve sağlık sigortası sorunlarının çözülmediğini, telif haklarının lisanslamalarının ağır aksak yürüdüğünü, konserler için saat sınırlamasının sürdüğünü bir müzisyen olarak ifade etmeliyim. Hayatını idame ettirebilmek temel sorun elbette fakat sahnede müziğini icra edebilmesi de başka bir var olma nedenidir müzisyenin.”

Güney, çözüm önerilerini ise şu sözlerle anlatıyor: “İktidar kendi güç ve olanakları üzerinden devşirdiği sanat ve kültür insanlarıyla yol almaya çalışırken muhalif kesimin içinde olduğu açmaz ise popülerlik üzerinden ezber patinajı yapmalarıdır. Bu yüzden sanat ve kültür politiğine ait kamusal bir karşılık üretilemediği sürece AKP sonrası yönetimin de farklı biçimlerde ve içeriklerde hayatı sanat emekçileri açısından zorlaştıracakları bilinmelidir. Eleştiriler tutarlılıklarını ürettikleri alternatiflerle mümkün kılabilirler. Aksi halde iktidar karşısında çözüm önerilerinden yoksun, sorunları tekrar tekrar dillendirmek gerçeği kör bir noktaya çeker.”

cagin-modern-devrimcileri-980787-1.
Ataol Behramoğlu Şair


Şair Ataol Behramoğlu, AKP tarafından uygulanan baskı ve sansürün yanında Covid-19 salgını dolayısıyla alınan kısıtlamaların ve ekonomik krizin sanatçıya artık nefes bile aldırmadığını söylüyor. Behramoğlu, “Sanatçı intiharlarının artık neredeyse gündelik olaya dönüştüğü şu günlerde başka bir şey dememize gerek kalmıyor” diyor. Behramoğlu, iktidarın kendisi gibi düşünmeyen bütün sanatçılara karşı tutumunun düşmanca olduğunu belirtirken, “Böyle bir anlayışın egemenliğinde muhalif sanatçıya karşı baskının en yüksek düzeylere çıkmasında şaşırılacak bir şey olmasa gerek” diyor ve ekliyor: “Bütün orta gelir düzeyindeki yurttaşlar gibi, genellikle orta gelir düzeyinde olan sanatçı da geçimini sağlayamıyor. Hele ki siyasal iktidara karşıysa ne üretme ne de yaşama olanağı kalmamış demektir.” Sorunun örgütlenme ile aşılabileceğini söyleyen Behramoğlu, “İki büyük eksiklerimizden biri bilinç eksikliği, öteki örgütlenme eksikliğidir. Toplumla beraber sanatçının da örgütlenmesi daha iyi günler görmemizi sağlar” diye konuşuyor.

cagin-modern-devrimcileri-980788-1.
Cenk Dost Verdi Tiyatrocu



ÇARPIŞMA GÜNDEN GÜNE ŞİDDETİNİ ARTIRDI

Tiyatrocu Cenk Dost Verdi de gerçekleştirilen sansür politikalarının sanatsal dolayısıyla yaşamsal faaliyetlerini sürdürmelerini imkânsız kıldığını söylüyor. Verdi, gündeme sıklıkla gelmeyen sansürün de kendilerini çok zora soktuğunu söylerken, yaşanılan sıkıntıları şu sözlerle anlatıyor: “Özel tiyatrolarda nitelikli tiyatrolar az, kamuya ait salonlar kullandırılmıyor ya da fahiş fiyatlarla kiralanıyor. Ayrıca kimi zaman kiralama sırasında muhalif veya yandaş olma durumları gözetiliyor ve bence bir oyunun yasaklanmasından daha vahim bir sansür biçimi var ki, başlı başına AKP iktidarının her alanda olduğu sanat alanında da kullandığı asıl yok etme silahına dönüşmüş durumda olan vergiler. Pandemi ile zor zamanlar yaşamaya başlayan sanatçıya uygulanan vergi, birçok kişinin işini yapmaz hale gelmesine neden oluyor.” İktidarın farklı düşünceye tahammülü olmadığını söyleyen Verdi, “AKP herhangi bir konuda dahi ayrı düştükleri her bireyi “terörist” olarak suçlar hatta hapis cezası, para cezası veya sosyal linçlerle cezalandırır duruma geldi. Böyle olunca da sanat kendini ister istemez daha sert bir cephede buldu ve çarpışma giderek şiddetini arttırdı” şeklinde konuşuyor.

AKP gittikten sonra kısa sürede daha iyi bir noktaya gelineceğini düşündüğünü belirten Verdi, sözlerini şöyle tamamlıyor: “Kötülüğün çabuk yayıldığı gibi iyiliğin de hızlı yayıldığı bir çağda yaşıyoruz. Gittikleri gün iyilik önce kendini sanat alanında gösterecek. Diğer taraftan ise sanatçı, çağının modern devrimcisi olarak AKP’nin 20 yıldır yarattığı etkileri eserlere dönüştürüp, toplumsal hafızayı diri tutacaktır.”