Cannes’da resmi seçkinin alt bölümü Belli Bir Bakış filmleri, Resmi Yarışma filmlerini giderek bastırıyor. Rus yönetmen Kantemir Balagov’un BBB’deki ‘Daralma’, Altın Palmiye adayı Ukraynalı Sergei Loznitsa’nın ‘Uysal bir Kadın’ını gölgede bıraktı

Cannes’da keşifler ve hayal kırıklığı bir arada

DEFNE GÜRSOY
defnegursoy2013@hotmail.com

Resmi Yarışmanın birçokları tarafından beklenen, bizim ise açıkçası görmek için çabalamadığımız Sofia Coppola’nın “The Beguiled” (Aldatılmış) görselliği ile belli bir etki yarattı. Amerikan iç savaşı sırasında yaralı bir Kuzeyli askeri erkeksiz evlerine alan çeşitli yaşlarda Güneyli bir kadınlar grubunun başını çeken Nicole Kidman’ın yarışmadaki ikinci başrolü aynı zamanda. Bu gidişle çok az sayıda kuvvetli kadın rolü olan bu yıl, Kidman En İyi Kadın Oyuncu ödülüne ciddi aday, ama bakalım Lanthimos’un mu Coppola’nın filmiyle mi alacak...

Resmi Yarışmanın bizim de çok ümit bağladığımız Ukraynalı Sergei Loznitsa, ‘Krotkaya’ (Uysal bir Kadın) ile hayal kırıklığı yarattı. Öncelikle sinema ve edebiyatseverleri hemen bilgilendirelim: filmin ne Robert Bresson’un ‘Uysal Bir Kadın’ (1969)’u, ne de üstadın esinlendiği Dostoyevski’nin kısa öyküsü “Uysal bir Ruh” ile ismi dışında bir ilgisi yok. En fazla bir sahnesinde ‘Ecinniler’den bir şiir alıntısı var. ‘Krotkaya’nın hikâyesi, hapisteki kocasına gönderdiği erzak kolisinin kadına bir süre sonra geri gönderilmesiyle başlıyor. Şaşkın ve endişeli kadın önce postaneye, ardından da zorlu bir yolculukla kocasının bulunduğu Rusya’nın ücra bir bölgesindeki hapishaneye gitmeye karar verir. Kocasını görmeye değil, önce neden geri gönderildiğini öğrenmeye, becerebilirse de koliyi elden teslim etmeye çalışır. Kadının yolculuğu bir aşağılanma ve şiddet silsilesine dönüşür.

Loznitsa’nın büyük bir Rusya karşıtı, hatta düşmanı olduğunu filmografisini izleyenler bilir. Bu filmde bu nefreti öylesine bir boyuta ulaştırmış ki, anlattıklarının büyük bir bölümü gerçek de olsa, etkisini kaybediyor. Ana kahramanımız “uysal kadın”—ya da “boyun eğen” demek daha doğru olur—bir tek kez gülmüyor. Loznitsa “Rusya’da hiç kimse gülmüyor” diyor. Bir kez başkaldırmaya çalışıyor, ama ardından başına gelmeyen kalmıyor. Bugünün Rusyası, insanlara karşı şiddetin, yalanların, sessizlik yemininin baskın olduğu bir yer olabilir. Herkes sürekli karmaşık, dolambaçlı ve hatta korkunç yollardan geçerek hayatta kalıyor da olabilir. Filmde İnsan Hakları savunucularının halk tarafından “faşistler” olarak nitelenmesi de acıklı ama doğru bir saptama olabilir. Ama sinemada nefret söylemine dönüşen film, ne yazık ki bu gerçekleri anlatmak bir yana, bizleri doğrulardan uzaklaşmaya zorluyor.

Belli Bir Bakış’ta gerçek bir keşif

Rusya’nın büyük ustalarından Aleksandr Sokurov’un öğrencilerinden Kabardey’li Kantemir Balagov’un ilk uzun metrajlı filmi ‘Tesnota’ (Daralma), bu yıl festivalin en önemli keşiflerinden biri. Kafkaslardaki özerk Kabardey-Balkarya Cumhuriyeti’nin başkenti Nalçik’te doğan 26 yaşındaki yönetmen, Sokurov’un burada açtığı sinema okuluna 2011’de katılmış. ‘Daralma’, 1998 yılında bölgede sayıları giderek azalan Yahudi topluluğunu ve bulundukları coğrafyada içindeki Müslüman çoğunluğun yaşamlarını irdeliyor. Filmin ana karakteri yirmili yaşlarında evin büyük kızı ve babasının gözdesi (ve tamirhanedeki çırağı) Ilana. Erkek kardeşinin nişan gecesi, nişanlısıyla birlikte kaçırılıp, fidye istenmesiyle babası ve özellikle de oğluna aşırı düşkün annesi perişan olur. Zira iki gencin fidyesi için ailelerin gücü yetmemekte, cemaatten yardım toplanması gerekmektedir. Ilana’nın gizli sevgilisi Zalim bir Kabardey’dir ve Ilana’nın Yahudiliğini arkadaşlarından saklamaktadır. Ta ki bir akşam içki ve uyuşturucunun etkisiyle sevgilisinin arkadaşlarının Çeçen askerlerin Rus askerlere yaptığı işkence ve katliamları, ardından Kabardey milliyetçilerinin videolarını izleyen ve Yahudilerin sabun yapılmasını savunan Zalim’in arkadaşlarına tepki verir. Ama Ilana’ya en büyük şiddet kendi ailesi, özellikle de annesinden gelecektir.

Kantemir Balagov, önce büyük bir incelik ve doğru bir mesafeden bu küçük Yahudi topluluğunun anatomisini çıkartıyor. Ardından da Ilana’nın sevgilisi Zalim ile bizi içinde gezdirdiği, yönetmenin kendi etnik grubunun, Kabardeylerin objektif eleştirisini yapıyor. Kamera, ışık, renk ve ses seçimleri özgün, dar açılara yerleştirdiği anlam yüklü sahneler ise çok etkileyici. Balagov kesinlikle gelecek vaat eden ve izlenmesi gereken bir keşif.