1 işçinin öldüğü, 5 işçinin yaralandığı yangın bile İFM inşaatındaki çalışmayı durdurmaya yetmedi. Tüm Çalışanlar İçin Sağlık Platformu, “Sermaye düzeninin çarkları arasından kan damlıyor. Çalışırken ölmek istemiyoruz!” açıklaması yaptı

Çarkların arasından kan damlıyor

VOLKAN ATEŞ

Ne salgın ne yangın ne de iş cinayeti... İstanbul Finans Merkezi (İFM) inşaatında çalışma durmuyor. İşçiler her koşulda hayatları pahasına çalıştırılmaya devam ediyor. Tüm Çalışanlar İçin Sağlık Platformu, dün inşaatın önünde eylem yaparak bir kez daha patronlara ve hükümete seslendi: Çalışırken ölmek istemiyoruz!

İstanbul Ümraniye’deki İFM inşaatında bulunan şantiyelerden birinde henüz üç hafta önce 33 işçinin koronavirüs testi pozitif çıkmıştı. Virüs çıkan şantiyedeki çalışma bayrama kadar durduruldu; ancak diğer şantiyelerde çalışma tüm hızıyla devam etti.

22 Mayıs’ta ise Yapı&Yapı İnşaat adlı firmaya ait başka bir şantiyede, sabaha karşı işçilerin kaldığı konteynerde yangın çıktı. İşçiler pencerelerden atlayarak canını kurtardı. Hüseyin Yurtsever adlı bir işçi hayatını kaybederken 1’i itfaiye görevisi 5 işçi ise yaralandı. Çoğu işçinin bayram iznine çıkmış olması daha büyük bir faciayı önledi.

CİNAYETİN TAŞLARINI TEK TEK DÖŞEDİLER

Yangının bir dizi ihmal sonucu yaşandığı, şantiyede üç kuruşluk iş güvenliği önlemlerinin bile alınmadığı ortaya çıktı. Tüm Çalışanlar İçin Sağlık Platformu üyeleri de şantiye önünde yaptıkları açıklamada, bu duruma çekti: “Her zaman olduğu gibi burada da işçi güvenliğini maliyet olarak gören akıl, cinayetin taşlarını birer birer döşedi. Bunlardan birkaçını bile saymak göz göre göre gelen cinayeti anlamaya yetecektir.

Mesela yangın ve kaçak akım röleleri olsaydı bu yangın olmayacaktı.

Mesela, konteynerlerin içinde kalan işçilerin temel gereksinimleri için gerekli elektriğin seyyar çoklu prizlerden verildiği ve kabloların güvensiz olduğu durumlar yapılan denetimler ile ortadan kaldırılsaydı yangın çıkmazdı.

Mesela, şantiyelerde acil bir durum anında uyarı sistemi olsaydı ve itfaiye gelene kadar müdahale edilmesi için standartlara uygun yangın söndürücüler bulunsaydı müdahale edilir ve yangın büyümezdi.

Mesela, yatak sayısı 200’ü geçen yerlerde olması gereken yağmurlama sistemi (yangını söndürmek, soğutmayı sağlamak ve gelişen yangını itfaiye gelinceye kadar sınırlamak amacı ile kurulan ve su püskürtmesi yapan otomatik sistem) bulunsaydı işçi Hüseyin Yurtsever yaşıyor olurdu.

Mesela, bir koridor içindeki iki kaçış merdiveni arasındaki mesafe ilgili yönetmeliğin belirttiği aralıkta olsaydı bu kampta ölüm ve yaralanma yaşanmazdı.”

SORUMLULAR HESAP VERMELİ

Yaşananın kaza değil, cinayet olduğunun altını çizen platform üyeleri, “Sorumlular hesap vermeli, cezalandırılmalıdır. Patronların biraz daha kazanması uğruna cenazelerimiz kalkıyor. Sermaye düzeninin çarkları arasında kan damlıyor. Biz artık bu deli gömleğinden kurtulmak istiyoruz. Çalışırken iş cinayetinden, salgından ya da işimizden olarak açlıktan ölmek istemiyoruz. Emeğimizle ve insanca koşullarda yaşamak istiyoruz” ifadelerini kullandı.

Bunun için direnmekten başka yol olmadığını da vurgulayan platform, “İnsanca yaşama hakkımız için sermayeye ve onu koruyan siyasi anlayışa karşı birleşelim ve mücadeleyi büyütelim. 21. yüzyılın ortasında bize köle muamelesi yapanlara, canımızı sudan ucuz sayanlara birliğimizin gücüyle karşı koyalım” çağrısında bulundu.

İŞÇİLER ÇALIŞMAYA DEVAM ETTİ

DİSK’e bağlı Devrimci Yapı İşçileri Sendikası (Dev Yapı-İş) Genel Başkanı Özgür Karabulut da BirGün’e yaptığı açıklamada, Hüseyin Yurtsever’in ölümüyle sonuçlanan yangına rağmen inşaatta çalışmanın hiç durdurulmadığını belirtti. Karabulut, olayla ilgili suç duyurusunda bulunacaklarını ve hukuki sürecin takipçisi olacaklarını sözlerine ekledi.