Son on yılda Türkiye’de gittikçe popülerleşen “swing” dansına talep artıyor. Hepcats ekibi, söz konusu dansa olan ilginin giderek artmasını ‘dansın enerjisine, sosyalleştirmesine ve doğal oluşuna’ bağlıyor.

Cazın hareket ettirme hali: Swing
Swing dansı giderek daha popüler hale geliyor. (Fotoğraf: BirGün)

Gamze TÜRKKAYNAĞI

Türkiye’de son yıllarda yaygınlaşan bir dans türü olan “swing”e talep artıyor. İnsanların kendini caz müziğin ritmine bırakarak yaptıkları bu dansın yükselişini ve “swing”in ne olduğunu Hepcats dans ekibinden Özge Gölbaşı Tekin, Duygu Soylan ve Onur Kaya, BirGün’e anlattı.

Bir dans türü olarak “swing” nedir?

Onur Kaya: Swing aslında iki temel terimden oluşuyor. İlki müzikte kullanılan, bizi dans ettiren ritim olan swing, ikincisi dans olan ve lindy hop, solo caz, balboa gibi birçok dansı içinde barındıran swing. Biz daha çok lindy hop, solo caz, balboa ve boogie woogie yapıyoruz. Swing, cazın bizi hareket ettirme şekli. Cazın temel unsurları doğaçlama, enerji ve rahatlık. Temelinde de lindy hop yatıyor. Bu, ‘lindy gibi zıplamak’ deyiminden geliyor ve caz müzikle birlikte giden bir şey. 1945’lere kadar tüm Amerika’da bu dans icra ediliyor. Sonra Amerika'da savaşa karşı önlem olarak müzik yapmak, dans etmek yasaklanıyor. Lindy hop, düşüş dönemine geçiyor. 1980’lerde tekrar canlanıyor. Bu dansın enerjisi ve samimiyeti açısından kültürümüze çok yakın olduğunu düşünüyorum, katılımcılar da bu dansı hemen benimsiyor. Alışık olduğumuzdan farklı bir ritim ama hissiyat aynı.  

ENERJİMİZİN ÇOĞU DANSTA

Swing ile nasıl tanıştınız?

Özge Gölbaşı Tekin: Çocukluğumdan beri dansa ilgiliydim. Bu dansla bir partide tanıştım, bilmeden 4-5 kişiyle dans etmiş olabilirim. Sosyallik açısından muazzam bir tür. Partinin ertesi günü bu dansa başladım, şimdi adanmış durumdayım.

Onur Kaya: Ben aslında mühendisim. 7-8 yıldır bu dansı yapıyorum. Çocukluktan beri dans etmek gerekmiyor. İnsanlar farklı dinamiklerin etkisiyle çok erken yaşta başlıyor ama hiçbir geç kalmışlık yok. Dansla üniversitede tanıştım, bir şeylerin değiştiğini hissettim. İşi bırakıp dansa yoğunlaştım.

Duygu Soylan: Çocukluğumdan üniversiteye yaklaşık on senelik bir halk oyunları geçmişim var. Bir süre de modern dans yapmıştım. Daha sonra arkadaşlarımı tatilde dans ederken görüp bana bu dansı öğretmelerini istedim. Tatil dönüşü başladım. Yıldız Teknik Üniversitesi (YTÜ) Endüstri Mühendisliği Bölümü mezunuyum ve pazarlama alanında yüksek lisans yaptım. Pazarlama uzmanı hatta yöneticisi olarak çalışmak hayalimdi. Bir süre çalıştıktan sonra dans eğitmeni olmaya karar verdim. İstifa ve parasızlık sürecinden sonra eğitmen olarak çalışmaya başladım. Pandemide yaklaşık 3 ayımızı bir kasabada geçirdik, başka alanlara da yöneldik. Seramik markası kurup üretim ve çevrimiçi satış yaptık. Pandemi bize başka bir meslek de edindirdi ama enerjimizin yüzde 80’i dansta.

KENDİMİ ÖZGÜR HİSSETTİM

Hepinizin eğitimde lisans geçmişi var ama işleriniz bambaşka. Mesleğinizi bırakıp dans eğitmeni olmaya ne zaman karar verdiniz?

Özge Gölbaşı Tekin: Ben de YTÜ’den mezunum. Mimarlık ve şehir planlama okudum. Dans etmeyi çok seviyordum ama kariyer hedefim vardı. 7 sene önceki ilk temasta caz dansları tamamen içine çekti beni. Üç sene kadar sonra eğitmenlik süreci başladı. O dönem maddi koşullar zordu ama festivallere gidebiliyorduk. Bir dönemim her ay yurtdışında festival ve yarışmalarla geçti. Üniversitede kazandığım disiplin dansta, koreografide ve ders anlatımında ortaya çıkabiliyor. Pandemi çevrimiçi dersler beni ayakta tuttu.

Onur Kaya: Çocukluktan itibaren ‘güvenli’ meslekler öneriliyor. Aslında en güvenli meslek neyse ona yönlendik. İnsan, sanat tarafında neler yapılabileceğini düşünemiyor. Karşıma çıkınca bu fikir içime işledi. Dans etmeye başlandığında yavaş yavaş ısınılıyor. Sonra yapılabilir olduğu fark ediliyor. Bu işin bir üniversitesi yok. Ne kadar emek veriyorsan o kadar stilin oluşuyor.

Duygu Soylan: Çok revaçta olan bir dans türü. Türkiye'de yaklaşık on beş senedir yapılıyor ve popülerleşiyor. Bence bundaki temel etken sosyalleştirmesi. Dans eden, birbirlerini gördüklerinde mutlu olan insanlar güzel bir enerji oluşturuyor. Sanırım herkes böyle bir ortamda olmak istiyor. Ben öyleyim mesela, uzaklaşmayı hiç istemiyorum. Dersler çok eğlenceli geçiyor. Burada insanlar arkadaş grubu gibi. Kalıplarımız yok, bu arkadaşlık ilişkilerine yansıyor. Yapaylıktan uzak, insan kendini ifade etme alanı buluyor. Kadın veya erkeğin baskın olmaması beni etkileyen şeylerden. Diğer danslara kıyasla kendimi daha özgür ifade ettiğimi gördüm.

Swing neden bu kadar yaygınlaştı?

Onur Kaya: Kişiyi çeken genelde müzik oluyor. Herkesin kendini ifade etme tarzı farklı. Caz müzik doğaçlama, enerjik. İnsan kendini bıraktığında kendini ‘slang’ dediğimiz salınımı yaparken bulabiliyor. Bu doğal ve kolay geliyor. İşin özünde biraz da bu var. Basit bir dans. Yanlış diye bir şey yok. Ortada bir kültür, büyülü bir müzik ve insanın kendini ifade edişi var.

HEPCATS İSMİ NEREDEN GELİYOR?

İsmimiz aslında bir caz terimi. 1930’larda caz müzisyenlerine ‘cat’ de deniliyor. Biz bu terimi kullanmak istedik. Caza tutkuyla bağlıyız, caz kültürüne değer veriyoruz. HepCat ismini uygun gördük. Herkesin dans etmesi gerekiyor bence, çok geliştiriyor insanı. Müziklere ve dans türlerine bakılmalı. Eğer gerçekten bu lindy hop ile ilgileniyor ise herkese açık pratiklerimiz var. Birçok insan bu şekilde bize dâhil oluyor.