Anketlere göre ‘ev kadınları’ uzun yıllar AKP’nin belkemiği oldu. Prof. Dr. Özdemir, “Kadınların somut dertlerine dokunan bir siyasal hareket yalnızca istatistikleri değil toplumun kaderini de değiştirebilir” diyor.

Çelik çekirdek ne zaman çatlar

Havva Gümüşkaya

AKP kurulduğu günden başlayarak son dört-beş yıl öncesine kadar kadın seçmenlerden önemli destek aldı. Özellikle ev kadınları AKP’nin belkemiği oldu. Araştırmalara göre uzun yıllar alt-orta gelirli grup kadın seçmenlerin tercihinde AKP açık ara birinci parti oldu. AKP de diğer tüm İslamcı muhafazakâr partiler gibi ‘aileyi yeniden inşa’ etmek fikrini iktidarının en önemli önceliklerinden biri haline getirdi.

Neoliberal istihdam ve emek politikaları da iktidarın kadın ve aile konusundaki siyasal hedefini büyütmesine maddi bir temel sağladı. Kadınlara esnek çalışma olanağı getiren, her çocukta 100-200 TL destek paketleri, kadınların çalışmasını ancak evdeki ‘esas görevlerini’ yerine getirmesi şartına bağladı. Bunu engelli ve yaşlı bakımından kadını sorumlu tutmak takip etti. Sosyal politikalar, istihdam politikaları ve eğitim politikaları da bu yönde kullanıldı.
Ancak büyüyen ekonomik kriz kadınları evin dışında iş aramaya itti. Çalışmak zorunda olan ve doğallığında sosyalleşen kadınlar giderek iktidardan uzaklaştı.
Kadın seçmenlerde oluşan bu duygu net olarak yapılan saha çalışmalarında görülüyor. Daha önceki seçimlerde en az bir kere AKP’ye oy vermiş kadınlara sorulan ‘Durumunuzdan memnun musunuz?’ sorusuna verilen yanıtlar kadınların durumundan memnun olmadıklarını ortaya çıkıyor. "Geçim sıkıntım var, çocuklarım iyi eğitim alamıyor’ şeklindeki şikâyetler ise son dönem daha da öne çıkmış durumda.

HER 4 SEÇMENDEN 1’İ EV KADINI

Araştırmalar da gösteriyor ki bugüne kadar ev kadınlarının oy verme davranışını ekonomik tercihlerden çok yaşam tarzıyla ilgili endişeler belirliyordu. Artan hayat pahalılığını ilk elden hisseden ve sadece kendisi için değil ailesi için de gelecek kaygısı hisseden kadının siyasal tercihleri değişmeye başladı.
2023 yılı içinde gerçekleştirilecek bir seçimde yaklaşık 64 milyon kişinin oy kullanacağı tahmin ediliyor. Bu 64 milyonun yüzde 50’si kadın.
Türkiye İstatistik Kurumu’nun verilerine göre ülke genelinde 15 yaşın üzerinde olup da işgücüne dâhil olmayan 30,2 milyon kişi var. Bunların 1,5 milyonu ümitsiz işsizler, 5,1 milyonu emekli, 4,6 milyonu ise öğrenci. İşgücüne dâhil olmayanların da asıl gövdesini ev kadınları oluşturuyor. TÜİK’e göre “Ev işleriyle meşgul” olduğu için işgücüne katılmayan 10,1 milyon ev kadın var. Bir başka önemli veri ise seçimlerde oy kullanacak olan yaklaşık her 100 kadından 45’i ilköğretim ve altı seviyede eğitim görmüş olması. Herhangi bir eğitim görmemiş olanlar da yüzde 8 seviyesinde. Ev kadınları arasında ise bu oran yüzde 14’e yükseliyor.

Bu verilerin önemi Yöneylem’in Türkiye Siyaset Paneli, Ekim 2021 araştırmasında açığa çıkıyor. Araştırmaya göre genç kadın seçmende, eğitim durumu artığında AKP’ye desteğinin radikal bir biçimde düştüğü gözlemleniyor. Tüm değişim dinamiklerine rağmen AKP’de ısrar eden kadınların çok önemli bölümü ev kadınları.

Sosyolog yazar Hatice Özhan göre herhangi bir ekonomik faaliyetleri hiç olmayan ya da çok sınırda olan ev kadınların AKP’ye oy vermeye devam etmelerinin sosyolojik bir izaha ihtiyacı var.

SİYASAL EĞİLİMDE ERKEKLERİN ETKİSİ

Oy verme davranışı demokratik süreçlerde çok temel bir role sahip olduğunu hatırlatan Özhan, “Oy verme davranışı erken dönemde dünya çapında kadın hareketlerinin en önemli amaçlarından ve kazanımlarından biri olmuştur” diyor. Öncelikle kadınların oy verme davranışlarının erkekler tarafından belirlendiğine dikkat çeken Özhan, “Kadınlarda geç oluşan siyasi sosyalleşmesi neticesinde kadınların kocaları ya da babalarının seçimleri doğrultusunda oy kullandıkları, yapılan çok sayıda kamu araştırmaları tarafından da ortaya konuldu. Yani üretim dışındaki, herhangi bir işte çalışmayan, ev kadınları olarak tanımlanan kadınların siyasi eğilimleri erkekler tarafından belirleniyor” şeklinde konuşuyor.

celik-cekirdek-ne-zaman-catlar-956066-1.



KAMUSAL HAYAT VE SİYASAL TERCİH İLİŞKİSİ

Ev kadını seçmenler arasında seçmen tavrı değişikliği gösterenler işsiz olmakla birlikte daha önce emek piyasasına dâhil olmuş ya da hâlihazırda ek geliri olan sahip olanlar. Bu kadınların toplamın içinde yüzde 5 civarında bir ağırlık oluşturuyor. Kadın hayatının bir bölümünde dahı olsa kamusal hayata dâhil olmuş olması dünya görüşünü ve siyasi tercihlerini etkiliyor. Sosyolog Özhan siyaset kurumunun kadınların politik ve sosyo-ekonomik yönlerden dezavantajlı durumlarını ortadan kaldırmaya yönelik bir stratejilerinin olmadığını söylüyor. Özhan’a göre bu durum ev kadınları için hane içi sorumluklar ve ilişki biçimleriyle dünyayı ve ülkesini sınırlı düzeyde sorgulayan, yorumlayan bir zihin dünyası yaratıyor.

ÖZEL ALANLARA HAPSOLDULAR

Yine Yöneylem’in araştırmasına göre kadınların yüzde 39’u kendisini muhafazakâr olarak nitelendirirken, bu oran ev kadınları arasında yüzde 49,5’e kadar yükseliyor. Kadınların siyasal eğilimlerini belirlemede dini inanç ve aile vurgusu öne çıkıyor. Özhan, özel alan içerisine hapsolmuş kadınların oy verme eğilimlerini, muhafazakâr, erkek egemen irade ekseninde oluştuğuna çekiyor:

“Toplumlardaki kültürel değerler ve geleneklerin erkekleri politik aktör, kadınlarıysa geri planda tutar. Oy verme davranışlarının ataerkil kodlara göre belirlendiği kültürel ideolojik sebepler; siyasi tercihlerini sosyal sermayeden yoksun olduklarından erkeklerin bakış açılarına, siyasi sosyalizasyonlarına bağlı olarak tanımlanmaları düzen eleştirisine dönük bir irade ortaya koymalarının önüne güçlü bir bariyer çeker. Kadınlar da haliyle ekonomik üretim dışında adece uzun bir dönemi alan çocuk bakımı ve hane içi sorumluluklarla sınırlandırıldıklarından özel alanın içerisine hapsolurlar.”

Prof. Dr. Gamze Yücesan Özdemir’e göre ise kadının bireysel ve toplumsal varoluşuna yönelik kısıtlamalar hem kadınlara dönük politikaların hem de toplumsal yaşamda gerçekleşen kısıtlamaların sonucu. Bu noktada ikili bir hareketten bahsedilebileceğine değinen Özdemir, “Kadının eve kapanması, toplumsal ve siyasal yaşamdan dışlanması yalnızca kadınların değil tüm toplumun geleceğine yönelik bir müdahale” diyor.

Siyasi hareketlerin kadın seçmenlere kurdukları somut ilişkilerin analizlerin dışında bırakıldığını belirten Prof. Dr. Özdemir, “Kadınların oy verme davranışlarını sosyal politika seçenekleri neoliberalizm ekseninde tüketilmiş bir toplum içinde muhtaç kalınan sosyal yardımları ve sosyal koruma ağlarını dikkate alarak değerlendirmeliyiz” ifadelerini kullanıyor.

Prof. Dr. Özdemir’e göre içinde yaşadığı toplumun ve kadın emekçilerin somut dertlerine dokunan, günlük yaşantılarına katılan ve acılarını paylaşan siyasi hareketler yalnızca bu istatistikleri değil toplumun kaderini de değiştirebilir: “Solun bugünkü sorumluluğu da budur.”

“Kadın okuryazarlığının artırılması, ev içi sorumlulukların kolektivizasyonu, tüm mesleklerin kadınlara açık hale getirilmesi, koruyucu iş yasaları ve sosyal haklar ve kadının özgürleşmesi sağlayan düzenlemeler hem kadınların hem de toplumun aydınlık geleceğidir” diyen Özdemir, sözlerini “Kadın mücadelesi hem kadının hem de toplumun kurtuluş mücadelesidir. Bugünün karanlığını dağıtmak için mücadelemiz nettir. Son kadın evden çıkıncaya kadar!” diyerek sonlandırıyor.