“Kim şimdi Cem Karaca öldü diyebilir ki?” İşte aşkla, tutkuyla, sevgi ve saygıyla var edilmiş şahane filmlerimiz, değerlerimiz var bizim. Onlar öylesine değerliler ki ne olur sahip çıkalım! Sinema salonlarını boş bırakmayalım.

Cem Karaca için yaşasın sinema
Fotoğraf: IMDb

Tekin DENİZ

Bilmem fark ettiniz mi: Türk sinemasında kıpır kıpır bir şeyler oluyor! Baştan sona kucaklayıcı, kapsayıcı; barışı, sevgiyi, dostluğu, umudu, yaşama sevincini büyüten, salondan çıkan herkesin içinde sıcacık bir çakıl taşı bırakan filmler var vizyonda. Hem ağlıyoruz bu filmlerde hem de gülüyoruz. Galiba toplum olarak değerli olana, saygın olana, saygılı olana, hakiki olana karşı duyduğumuz o büyük açlık, bir şekilde kendini yeniden dışa vurdu artık.

“Haydi Tut Elimi” isimli gençlik filmini seyrederken hayran olduğum gözleri pırıl pırıl ve umut dolu çocuk yeteneklerden sonra “Cem Karaca’nın Gözyaşları” isimli filmde de o sımsıcak tınıları duydum. Her iki gala gecesinde de davetliler çok mutluydu, heyecanlıydı. Herkes bir sevdiğini; eşini, dostunu, evladını, anasını, babasını, komşusunu almış sinemaya koşmuştu. Bu fotoğraf, bu görüntü, ülkemiz için, sinemamız için o kadar değerli ki! Sanat işte bize bunu yapıyor. Bizleri tüm farklılıklarımıza rağmen bir çatı altında toplayıp, omuz omuza güldürüyor, ağlatıyor, şaşırtıyor, sevindiriyor. Sinemaya, sanata, neden sığınırız? İşte en çok da bu yüzden sığınırız! Çünkü her zaman bir çıkar yol vardır ve Sait Faik’in de dediği gibi: Bu dünya çarelidir! Hele ki yan yana gelmenin kültürünü var edebiliyorsak!

DOSTLUK BAĞLARI PERÇİNLİYOR

“Haydi Tut Elimi” filminde; Nil Özdemir, Kerem Çömez, Zeynep Erdoğan, Çınar Karçkay ve Ada Demirer adında çok özel değerlerle tanıştık. Işıl Yücesoy, Sevinç Erbulak, Coşkun Demir ve Erhan Yazıcıoğlu gibi usta isimlerle, Tuğçe Karabayır ve Erkan Karadeniz gibi yol gösterici büyüklerle bu genç kuşak oyuncuları bir arada görmek, söz konusu sevgi ve saygı bağının nasıl oluştuğu hakkında oldukça hatırı sayılır ipuçları veriyor bize. BKM’nin çocuklara verdiği değer, Necati Akpınar’ın bu konudaki büyük hassasiyeti, geleceğe çok önemli bir miras bırakıyor. Uğur Güvercin, Cihan Deniz, Onur Ümit, Pelin Serin bir araya gelip dupduru, ev huzurunda bir film senaryosu yazmışlar, Cansu Akbel büyük değer katmış ve Tuğçe Soysop da bu senaryodaki sahneleri şahane görüp kamera karşısına geçmiş, bu güzel çalışmayı bizlere ulaştırmış. Mutlaka çoluk çocuk gidilmesi gereken, şiddetten uzak; sevgi, emek, vefa ve dostluk bağlarını perçinleyen son derece ihtiyacımız olan bir film “Haydi Tut Elimi” Filmi. Mutlaka çocuklarımızla gidilmeli, dersler çıkarılmalı.

EFSANEYE ÖZLEMLE SARILDIK

Haftanın bir diğer çok konuşulan filmi ise “Cem Karaca’nın Gözyaşları” filmiydi. Bu öylesine zor bir vazife ki sahiden büyük cesaret isteyen bir iş. Yani öyle muazzam sinema tekniklerinden, gelişmiş teknolojik imkânlardan yararlanarak bile var edemeyeceğiniz, saf emeğe ve içten sevgiye ihtiyaç duyulan bir proje. Gala gecesi salondaki tüm seyircilerle aynı şeyi düşündüm: İsmail Hacıoğlu bir sinema filminde oynamak için geçmemiş kameranın karşısına, kendi çocukluk kahramanlarından birine sımsıkı sarılmak, canından çok sevdiği abilerinden birine vefa borcunu ödemek için gelmiş buraya. Cem Karaca’ya fiziken benzemesi dediğim gibi çeşitli tekniklerle zaten mümkün kılınabilecek bir iş fakat o ruhu var edebilmek, seyirciye bunu lâyıkıyla duyurabilmek apayrı bir mesele. İsmail Hacıoğlu’nun pırıl pırıl parlayan, heyecanla dolu gözlerinde gördüğümüz o sanat aşkı ve saygı olmasaydı olmazdı zaten bu film. Başarılı ve çok değerli müzik emekçilerimizden Cem Öget ile uzun mesailer harcayarak o ruhu öylesine güzel var etmişler ki herkes şapka çıkardı. Birkaç saatliğine de olsa herkes hasret kaldığı bir efsaneye, Cem Karaca’ya özlemle sarıldı. Cumhuriyet tarihinin en başarılı kadın komedyenlerinden İrma Toto Karaca’yı, bayrağı onların bıraktığı mirastan devralan bir başka büyük kadın komedyen, Yasemin Yalçın canlandırmıştı. Öylesine süsüne kaçılmamış, abartıdan uzak bir oyunculuktu ki herkes çok sevdi.

Bence yönetmen Yüksel Aksu’nun da en unutulmaz filmlerinden biri olacak “Cem Karaca’nın Gözyaşları” filmi. Meral Çetinkaya, Fikret Kuşkan, Melisa Pamuk, Buçe Buse Kahraman, Melisa Döngel ve daha nice sinema emekçisinin yüreklerini ortaya koyarak bizlere ulaştırdıkları bu filmin herkes tarafından seyredilmesini çok isterim.

Hepimiz o gece salondaydık ve hepimiz aynı soruyu sorduk: “Kim şimdi Cem Karaca öldü diyebilir ki? Kim Türk sineması öldü diyebilir?” İşte aşkla, tutkuyla, sevgi ve saygıyla var edilmiş şahane filmlerimiz, değerlerimiz var bizim. Onlar öylesine değerliler ki ne olur sahip çıkalım! Sinema salonlarını boş bırakmayalım!