Cem Yılmaz mart ayında başladığı “CMYLMZ - Diamond Elite Platinum Plus” isimli stand-up gösterisine bu sezon da devam ediyor. Yılmaz, mizahını, gündemi takip eden, birçok soruna değinen daha sert bir politik duruşla buluşturuyor

Cem Yılmaz’ın politik duruşu

Burak Abatay

Memlekete dair her daim en sık duyacağımız şeylerden birisi, gülmeye ne kadar ihtiyaç duyduğumuz. Levent Kırca komedyasından bugüne, değişen sosyal ve siyasi yapılarda her seferinde kişisel olarak bunu duydum. Güldüğümüz şeyler de hayatlarımız gibi değişiklik gösterdi. Ülkenin bir kısmı Recep İvedik gibi bir tiplemeye gülerken, bir kısmı ise TV kanallarındaki daha basit skeçlere güldü. Ama tüm bu süreçte hem sahnede hem de TV ekranında kaybolan şey politik tavır oldu. Alpay Erdem ya da Vedat Özdemiroğlu gibi isimleri bir kenara koyarsak, Cem Yılmaz, Yılmaz Erdoğan, Ata Demirer gibi isimlerin zaman içerisindeki gösterilerinde sokaktan insan portrelerini işlerken sahip olduğu politik dilin yeterince sert olmadığını gördük. Oysaki gördüğümüzden daha politik bir şeydi. Salt güldürü, küfürlerle yapılan espriler, aşağılamalar o kadar da dişe tırnağa dokunmaz oldu bu isimlerde. Ancak Cem Yılmaz’ın son stand up gösterisi ‘CMYLMZ - Diamond Elite Platinum Plus’, Yılmaz’ın önceki gösterileri de dahil olmak üzere bu anlamda bir miktar fark yaratıyor.

Önceki akşam Zorlu PSM’de izledik Yılmaz’ı. Sosyal medya linçlerinden süper zenginliğe, orta sınıfın kimliğini yitirişinden yandaşların şaklabanlıklarına, dincilerin yaşam algısına, kadına yönelik şiddetten yerel yönetimlere kadar birçok konuda tespitleri vardı Yılmaz’ın.

Cem Yılmaz, şüphesiz ki Türkiye’de sinemanın ve güldürünün bugün en itibarlı kişilerinden birisi. Özel hayatında dahi steril bir yaşam sürdürüyor Yılmaz, ki tersi bile olsa bu bizi ilgilendirmez. Magazinin peşinde olduğu, sık üreten, sık da karşı karşıya geldiğimiz bir isim. Son gösterisinde bunlardan dem vurarak bahsini ettiğim konu başlıkları arasında dolaşıyor Yılmaz. Kendisiyle de dalga geçiyor, toplumla da, toplumu yönetenlerle de.

Mizahın sınırları

Ricky Gervais’in Birleşik Krallık’ta yarattığı etkinin çok benzerine Yılmaz da Türkiye’de sahip. Gervais’nin Humanity gösterisinde sıklıkla eleştirdiği, mizahın sınırlarının ahlakla çizildiği noktasında yaptığı tespitleri Yılmaz bu gösterisinde benzer şekilde yapıyor. Ne onlar? Eşcinsellik üzerinden espri yapılıp yapılamayacağını, homofobinin eleştirinin odağına nasıl yerleştirileceğini, din ile kurulan ilişkilerde ‘tanrı’ ile bile alay edilip edilmeyeceğini tartışıyor Cem Yılmaz.

Sokağın politikası


İstanbul Pendik’te bir minibüste şort giydiği için bir erkeğin saldırısına maruz kalan genç kadını odağa alıp, o saldırganın hangi toplumsal kodlarla yetiştirildiğinden söz ediyor, bunu kıyasıya eleştiriyor Yılmaz. Gökhan Özoğuz’a, Tarkan’a ve kendisine yönelik ‘politik’ çıkışları sebebiyle, kendi ağzından “Bunlar illüminati. Bunlar Allahsız” gibi yaftalamalarla da yine o yönde dalga geçiyor. Sosyal medyada maruz kaldığı linçlerden tutun da, havuz medyanın kendisi üzerinden nasıl prim yaptığını konu ediniyor. Örnekler veriyor: “Tatil yapamıyorum. Bir tatil yapıyorum, güya muhafazakâr medya 2 kare fotoğrafımı çekip memelerimden bahsediyor.” Buradan devam edip sosyal medya paylaşımlarına ilişkin, “Ben alkol alıyorum. Bunu da sosyal medyada paylaşıyorum” diyor. Sonra da masa altında rakı kadehi saklayan dizi oyuncularına kılıç çekiyor. Orta sınıfın sosyal ve ekonomik rolleriyle dalga geçiyor. Bunu da orta sınıfın üst sınıfa öykünmesiyle örneklendiriyor. Kış tatillerinden dem vuruyor, tatil için seçilen ‘en az Türk’ün olduğu’ lokasyonları aktarıyor.

Haluk Levent'e Gönderme

Cem Yılmaz, Nasreddin Hoca’nın ‘parayı veren düdüğü çalar’ hikâyesi üzerine yaptığı Haluk Levent esprisi ise tartışma konusu oldu sosyal medyada. Haluk Levent için “Haluk Levent… yardım ediyormuş. Büyük Vurgun yakında sinemalarda!” cümlesini kurdu Yılmaz. Levent ise önce açıklama bekliyorum tweet’i attı. Sonra ise “Yanlış anladım, üzgünüm” dedi. Polemik de böylelikle son buldu.