Cemal Süreya’nın hayatını anlattığı romanı geçen günlerde çıkan Hüseyin Cengiz ile kitabını, Cemal Süreya sevgisini, biyografik romanları ve edebiyat dünyamızın halini konuştuk

Cemal Süreya’yı yazmak çok keyifliydi

TUĞBA YURTERİ

-Bir Cemal Süreya romanı yazdınız, Yalnızlığın Başkenti… Şairin hayatı da şiirleri gibi, dolu dolu geçmiş… Bu romanda gerçek Cemal Süreya ne kadar yer alıyor? Ne kadarı sizin kurgunuz?
Yalnızlığın Başkenti’ni yazarken şairin özyaşam öyküsüne sadık kalmaya çalıştım. Yaşamında önemli kırılma noktaları yaşadığı olayları yazarken Cemal Süreya’nın duygu dünyasına inmeye çalışarak gerçek yaşam öyküsünden sapmamaya çalıştım. Çocukluğu, sürgün hayatı, işi ve beraberlikleri gerçek hayatından alıntı olsa da roman kurgusu içerisinde gelişen olaylar da kitapta yer alıyor. Örneğin Cemal Süreya ve ailesinin 1938’de sürgüne gönderildiği gerçekken, Cemal’in mağarada saklandığı ve annesinin onu üç gün sonra bulduğu olay kurgudur. Öyle çalkantılı bir hayat yaşamış ki çok fazla kurguya gerek kalmadı. Yani üstadın da söylediği gibi “Şairin hayatı şiire dahil.”

-Biyografik romanlarda son zamanlarda artış var gibi gözüküyor. Bu furyadan etkilendiğiniz için mi bu romanı yazdınız?
Önceki kitabımda da bu kitabımda da popüler kültürden uzak durarak edebiyat içerisinden bir şeyler yazma telaşındayım. Biyografik romanların çoğalması tam tersine “acaba yazmasam mı” diye düşünmeme neden oldu. Birkaç yıllık araştırma ve çalışmalarımın üzerine zorlanacağımı bilsem de yazmaya karar verdim. Aslında biyografik roman yazmak beni birçok noktada sınırladı. Hayatı az da olsa bilinen önemli bir şairin biyografisini yazarken, bu durum kendi düşsel dünyamda özgürce yazma olanağımın önüne geçti. Biyografik çalışmalar kurgu yaparken istediğimiz geniş çayırlarda koşmaya izin vermiyor. Belirlenen bir rota üzerinde devam eden bir yolculuğun tanıklığıyla seyahat edebiliyorsunuz ki bu da yazarı yoran ve sınırlayan bir durumdur. Yine de Cemal Süreya’yı yazmak çok keyifliydi. Hâkim olduğumu düşündüğüm, yaşadığı coğrafya ve tarihsel arka plan sayesinde romanı biraz daha genişletme imkânı buldum.

-Neden Cemal Süreya’nın hayatını yazmak istediniz? Bu seçiminizde neler etkili oldu?
Cemal Süreya’nın Türk şiirinin en önemli şairlerinden birisi olması ve hayat hikâyesinin ilgimi çekmesinin yanında bu romanı yazmamın en önemli nedenlerinden birisi de Cemal Süreya ile aynı topraklarda doğmuş olmamızdır. Şairin benim için kutsal değeri olan Dersim’de doğmuş olması, Cemal Süreya ile daha yakından ilgilenmeme vesile oldu. Aynı damardan beslenen çocukluğumuzun ayak izlerini takip etmek, yazarken bana ayrıca keyif verdi. Şairin şiirlerine bakıldığında çocukluğunda yaşadıklarının derin izleri görülüyor. Dersim sürgünü ailesi ile birlikte çıktıkları tren yolculuğu yüzünden tren imgesi hep hüznü ifade eder onun için. Ya da havlayan köpekler hep o ‘Tarih öncesi yolculuğa’ götürür Cemal Süreya’yı. Şairin hayatını yazarken kendi çocukluğumun geçtiği coğrafyaları dolaşmak da galiba onun bana armağanı oldu.

-Bu tarz bir romana hazırlanmak ne kadar zamanınızı aldı? Nasıl bir süreç geçirdiniz bu romanı yazarken?
Kitabın hazırlık dönemi yaklaşık dört ay sürdü. Şairle ilgili kaynakları temin ederek birçok kaynağı birbirleri ile doğrulamaya çalışarak bir çalışma yaptım. Şairin yaşadığı zaman yayınladığı dergileri ve ulaşabildiğim söyleşileri incelemeye çalıştım. Hâlâ yayında olan kitapları ile raflarda bulunmayan kitap ve dergileri okuyarak şairin hayatı ve şiirleri hakkında geniş bilgiye ulaşmaya gayret ettim. Yazmaya başladıktan sonra bir yılda bitirdim. Yani kitabın yazım serüveni toplamda bir buçuk yıl civarında sürdü. Romanı yazarken kendimi sürekli Cemal Süreya’nın yanında yaşıyormuşum gibi hissediyordum. Yaşadığı yerler ve oturduğu mekânlar hakkında bilgi sahibi olmaya çalıştım. Böylece benim için her şey daha çok ete kemiğe bürünmeye başladı.

- Cemal Süreya’nın yaşamında pek çok kırılma noktası olmuş, kitapta da bu olaylardan çok fazla görüyoruz. Sizi en çok etkileyen olay ne oldu?
Çalkantılı bir hayat yaşayan Cemal Süreya’yı bence en çok etkileyen olay annesinin ölümüdür. Yaşamı boyunca, annesinden eksik kalan şefkat ve sahiplenmeyi bütün kadınlarda arayıp durdu. Bunun yanında, sürgüne gönderilmeleri de şairi ve ailesi için ciddi travmaların başlangıcını oluşturuyor.

-Cemal Süreya adı belki de şiirlerinden dolayı hep aşkla birlikte anılır. Peki, hayatında da böyle mi olmuş? Aşkla geçmiş bir ömür diyebilir miyiz?
Aşkı çok yoğun yaşayan bir insan Cemal Süreya. Şiirleri ve düzyazılarında da bunu çok açık görebiliyoruz. Aşk şair için vazgeçilmez bir duygudur. Hep onun peşinden koşmuştur. Resmi olarak 5, resmi olmayan 9 ilişki yaşayan şair, aşkın bittiği yerde birçok kişinin cesaret edemediği şeyi yapıp ilişkiyi bitirmiştir. Bazı ilişkilerinde de kadınlar karanın göründüğünü fark edince onu terk etmiştir. Çok fazla birliktelik yaşaması insanlarda “acaba çokeşli mi yaşıyordu?” sorusunu düşündürse de Süreya, aslında çok eşli değil tek eşli ilişkiler yaşamış. Yeni bir aşka tutulduğunda eskittiğini düşündüğü hayattan koparak yeni serüveninin peşinde koşmuştur. Üvercinka dışındaki ilişkilerini tamamen açıkta yaşamış, âşık olduğunu her yerde bağıra bağıra söyleyebilmiştir.

-Bundan sonra da biyografik roman yazmayı düşünüyor musunuz? Bir biyografik roman yazacak olsanız kiminle ilgili yazmak isterdiniz?
Şu anda elimde başka bir roman dosyası var. İzmir yangını arka planıyla Ege’de bir aşk hikâyesini yazmaya çalışıyorum. Bu dosyam da ‘Ve sonra yol bitti’ romanım gibi halkların kardeşliğini esas alan bir düzlemde gidiyor. Ve o kitapta ucunu açık bıraktığım bazı karakterlerle yeniden buluşmamızı sağlıyor. En erken bir buçuk yıl süreceğini tahmin ediyorum. Sonrasında zaman bulabilirsem, yine çok sevdiğim iki şairden birinin hayatını kaleme almak istiyorum. Nâzım veya Can Yücel.

-Çok fazla sayıda roman yayımlanıyor ülkemizde. Kimleri takip ediyorsunuz? Neler okumayı seviyorsunuz?
Ülkede son yıllarda çok fazla kitap yayınlanmaya başladı. Çok kitap yayınlanması Türkiye’de edebiyatın iyi bir yere gittiğini göstermese de, insanların yeniden kitaba yönelmesini değerli buluyorum. Okuma refleksinden uzaklaşan bir toplumun yeniden okumaya heveslenmesi neresinden bakarsanız bakın sevindiricidir. Birçok yazarın kitaplarını takip ediyorum. Çağdaş Türk edebiyatının güçlü bulduğum kalemlerinin kitaplarını okumaktan büyük keyif alıyorum. İsim olarak adını sayamadığım edebiyatçılardan özür dileyerek son dönemde en fazla etkilendiğim ismin Hasan Ali Toptaş olduğunu söylemeliyim. Dili ve anlatımını çok beğeniyorum. Aylık ve haftalık dergilerde yazan birçok yazarı takip etmeye çalışıyorum. Güçlü kalemlerin yetiştiğini görmek edebiyatımız açısından umut verici.