Çernobil’in üzerinden 38 yıl geçti. Dün radyasyon iyidir diyen siyasilerin bugünkü mirasçıları Akkuyu'da Ruslara nükleer santral inşa ettiriyor. Olası bir kazada santralın 300 kilometre çevresi etkilenecek. İnsanlar ölecek, hasta olacak; geriye girilemez bir deniz, tarım yapılamaz topraklar kalacak.

Çernobil'in mirası Mersin ve Sinop'ta
Çernobil felaketi de arkasında hayalet bir şehir, düşmeyen radyasyon değerleri bıraktı. (Fotoğraf: Depo Photos)

Gökay BAŞCAN

Nükleerin temiz biri enerji olduğu yalanının çürütüldüğü Çernobil felaketinin üzerinden tam 38 yıl geçti. O felaketin ardından Karadeniz başta olmak üzere birçok bölgede binlerce kişi kansere yakalanırken “Biraz radyasyon iyidir” diyenlerin mirasçıları bugün ise Akkuyu Nükleer Güç Santralı’nı inşa ediyor. Sinop ve İğneada’da ise radyasyon hayalleri kuruyor.

Ukrayna’da 1970’de inşaatına başlanan Çernobil Nükleer Santralı 7 yıl sonra faaliyete geçti. Çernobil nükleer santralın dördüncü reaktöründe meydana gelen patlama sonucu çevreye, 1945 yılında Hiroşima’ya atılan atom bombasının 50 katına eşit miktarda radyasyon yayıldı. Patlama yaklaşık 10 gün kadar gizlendi ve Avrupa ülkelerinde yapılan radyasyon ölçümleri sonucu, yüksek dozda radyasyonun tespit edilmesiyle dünyaya duyuruldu. Çernobil nükleer faciası bazı bağımsız araştırmalara göre yaklaşık 200 bin kişinin doğrudan ya da dolaylı olarak ölümüne sebep oldu. Kaza sonrası radyoaktif madde yüklü bulutlar Avrupa'da birçok ülkeye yayıldı.

ŞEHİR ÖLDÜ HAYALETİ DOLAŞIYOR

Dünya tarihinin en büyük felaketlerinden olan Çernobil’de yaşananların etkisi hala sürüyor. Patlamadan bu yana yaklaşık 4 bin kilometrekarelik bir alan terk edilmiş durumda. Pripyat kenti ise "hayalet şehre" dönüştü.

Radyoaktif kirliliğin bulunduğu bölgede ayrıca tarım yasak. Son olarak geçen yıl Çernobil çevresindeki ormanda siper kazan Rus askerlerinin radyasyon hastalığına yakalandı duyuruldu.

RADYASYONU BEDAVA DAĞITTILAR

Felaketin sonuçları Türkiye’de de fazlasıyla hissedildi. Özellikle Karadeniz’de kanser vakaları patladı. Dönemin siyasileri radyasyon övgüleriyle çay demlerken yıllar içerisinde kanser vakasının görülmediği ev, sokak, mahalle kalmadı. İyot tablet dağıtmayı, halka gerekli uyarıları yapmayı ‘akıl etmeyen’ dönemin siyasi iktidarı çareyi ihraç edilemeyen fındıkları öğrencilere dağıtmakta buldu. Dünün radyasyon sevicilerinin bugünkü mirasçıları ise Akkuyu’da nükleer santral inşa ediyor. Sinop’ta ve İğneada’da ise yeni santrallar planlıyor.

Yıllardır Ruslara ait nükleer güç santralının pahalı, dışa bağımlılığı artıracağını ve atık sorununu çözülemediğini ve yaratacağı riskleri uzmanlar dile getirdi. Daha inşaat aşamasında bile yaşanan birçok kazanın, işçi ölümlerinin yaşandığı, kamu denetiminden uzak santralda en ufak kazada bizi neler bekliyor?

MESLEK ÖRGÜTLERİ UYARDI

Nükleer santral sevdalısı AKP iktidarının kaza senaryolarına ilişkin adım atma da meslek örgütleri yıllar içerisinde çeşitli çalışmalara imza attı.

Türk Tabipleri Birliği Halk Sağlığı Kolu, 2015’te yaptığı Akkuyu Nükleer Güç Santrali Projesi’nin ÇED Raporu Değerlendirmesi’nde birçok eksikliğe ve binlerce insanı bekleyen risklere dikkat çekti. “Akkuyu’da meydana gelebilecek bir nükleer sızıntı, birkaç gün içinde bütün Akdeniz’i etkileyecektir” denilen değerlendirme raporunda,  “Yine böyle bir nükleer sızıntının, diğer ülkeleri de etkileyecek olmasından dolayı, Uluslararası Sağlık Tüzüğü kapsamında Türkiye tarafından bildirilmesi zorunlu olacaktır. Diğer ülkelerin etkilenimiyle ilgili olarak Türkiye suçlu konuma düşecek, olası tazminatlar gündeme gelebilecektir” denildi.

KANSERE ETKİSİ GÖZ ARDI EDİLDİ

Akkuyu NGS ÇED Raporu’nda radyasyonun genetik etkilerinden bahsedilmiştir ancak aktarılan bilgiler eksik ve yanıltıcı olduğu söylenen değerlendirmede, “Raporda radyasyonun kanser etkisi ile ilgili hiçbir bilgi bulunmamaktadır. Oysa Uluslararası Kanser Araştırma Kurumu iyonlaştırıcı radyasyonu Grup I kanserojen yani insanlar için kesin kanserojen olduğu kanıtlanmış olarak sınıflandırmaktadır. Radyasyonun lösemi, meme ve tiroit kanseri yaptığı bilinmektedir. Ancak bu etkilere ÇED Raporu’nda hiç değinilmemiş bu risklere ilişkin bir değerlendirme yapılmamıştır” ifadeleri yer aldı.

Çevre Mühendisler Odası da geçmiş yıllarda yaptığı araştırmada, Sinop ve Mersin'de yapılacak nükleer santrallarda bir kaza olması halinde 300 kilometre çevresinde olan yerler de etkileneceğini ortaya koydu. Sinop'ta kaza olması durumunda Ankara, Samsun etki alanı içerisinde, ayrıca İstanbul da etkilenme riski taşıyor.

Yaklaşık 20 milyon kişinin yaşadığı ve nüfus yoğunluğunun en yüksek olduğu bölgede bulunması nedeniyle Kırklareli'ndeki Kıyıköy'ün en riskli alanlardan birisi olacağı belirtiliyor.

Akkuyu'da kaza olması durumunda ise bütün Akdeniz Bölgesinin yanı sıra Konya'nın da bundan etkileneceği tahmin ediliyor.

SAVAŞLARDA İLK HEDEF

Nükleer santrallar, meydana gelebilecek kazaların yanı sıra yaratacağı büyük çevre ve sağlık sorunlarından dolayı hedef oluyor. Zaporijya Nükleer Santralı’nda yaşanan çatışma, nükleer santralların kaza riski dışında savaşlarda hedef olabileceklerini bir kez daha gösterdi. Nükleer santrallerin terör saldırılarına hedef olabileceğini gösteren birçok araştırma bulunuyor. Santrallerin tüm çevresel riskleri ile birlikte güvenlik riskleri de tartışılıyor.

Son olarak ay başında Zaporijya Nükleer Santralı'na insansız hava araçlarıyla (İHA) yapılan saldırılar neticesinde 3 kişinin yaralandı. Rusya Devlet Nükleer Enerji Kuruluşu Rosatom’dan yapılan yazılı açıklamada, Zaporijya Nükleer Santralı'na sabah saatlerinde “eşi benzeri görülmemiş” yoğunlukta İHA saldırıları gerçekleştirildiği belirtildi. Rosatom aynı zamanda Akkuyu’da inşa edilen nükleer santralın da sahibi.