Mühendis kafalı insanlardan oldum olası korkarım…
Kedi resmini bile cetvelle çizerler…
Cemal Süreya böyle demişti…
Oldum olası korkarım.

Bunların siyasetle uğraşanları insan resmini de cetvelle çizerler.
Çizmelerine kimsenin bir şey dediği yok… Çizsinler.
Fakat o çizdikleri şeye benzememizi istemiyorlar mı?
İşte o zaman durum can sıkıcı bir hal alıyor…

Ellerinde cetvelle sağlı sollu geliyorlar…
Hayatımıza iki üç çizik atarak yamuk görünen yerlerimizi akıllarınca düzeltiyorlar… Nasıl yaşamamız gerektiğini söylüyorlar…
Başkalarını kendi ölçülerine çekmeyi matah sanıyorlar…

Kendileri gibi düz çizgilerden oluşmamızı istiyorlar…

Soru sormayı sevmiyorlar. Cevapları seviyorlar…
Onlar gibi yaşayalım istiyorlar.
Onların gösterdiği tepkileri gösterelim, onların inandıklarına inanalım; onlar gibi inanalım…
En çok onlar acı çekti… En kırılgan, en duyarlı onlar…
En mağdur onlar…
Her bir boku onlar biliyorlar. Bütün terazilerin sahibi onlar…
Kendilerine benzemekten başka çaremiz olmadığını düşünüyorlar…
Hatta kendileri olmamızı istiyorlar…
Muhalefetsek onlar gibi muhalefet etmeliyiz…
Bir iktidarımız varsa, bunu onlar gibi kullanmalıyız…

Peki, hiçbir iktidara inanmıyorsam ne olacak?
İktidarın gerekliliğine inanmıyorsam…
Diyelim düşmanıma benzemeyi reddediyorum…
Hizaya gelmek, hizaya getirmek istemiyorum…
Kimseye benzemek istemiyorum, yalnızca kendime benzemek istiyorum…
Hayatımda cetvel istemiyorum…
Ne olacak?

İnsanın, her soruya verilecek bir cevabının olmaması ne kadar güzel…