İstanbul’da beşincisi gerçekleştirilen Dünya Su Forumu’nu protesto eden eylemcilere yönelik saldırı ve gözaltılara tepkiler büyüyor.…

İstanbul’da beşincisi gerçekleştirilen Dünya Su Forumu’nu protesto eden eylemcilere yönelik saldırı ve gözaltılara tepkiler büyüyor. Alternatif Su Platformu, Uluslararası Nehirler Örgütü’nün iki yabancı su hakkı savunucusunun sınır dışı edilmesini kınadı…

ELÇİN YILDIRAL

Alternatif Su Platformu tarafından düzenlenen basın toplantısında, Dünya Su Formu’nu protesto eden Uluslararası Nehirler Örgütü’nün iki çalışanının sınır dışı edilmesi kınandı. Konuşmacılar, polisin barışçıl eylem yapan su hakkı savunucularına karşı uyguladığı şiddetin kabul edilemez olduğunu savunarak, Dünya Su Formu’nun katılımcı, demokratik ve  farklı seslere açık bir forum olmadığının altını çizdi.
Taksim Hill Otel’de dün yapılan toplantıya İstanbul ÖDP Milletvekili Ufuk Uras, Küresel Eylem Grubu’ndan Erkin Erdoğan ile Göksen Şahin, Birleşmiş Milletler Su Konuları Danışmanı, Uluslararası Nehirler Örgütü ve Attac Germany Örgütü’nden temsilciler ile Mor ve Ötesi Grubu’ndan Kerem Kabadayı konuşmacı olarak katıldı. Konuşmacılar, Uluslararası Nehirler Örgütü çalışanı Ann- Kathrin Schneider ve Payal Parekh’in sınır dışı edilmesinden Dünya Su Konseyi’ni, İstanbul Büyükşehir Belediyesini, Devlet Su İşleri ve İSKİ’yi sorumlu tutarak, polisin su hakkı savunucularına yönelik uyguladığı şiddeti kınadı.

‘TÜRKİYE DELEGELERİ TEHDİT EDİYORDU’
Uluslararası Nehirler Örgütü’nden Peter Bosshard, kendilerine karşı yapılan baskının ilk olmadığına dikkat çekerek, defalarca Türkiye Delegeleri’nin tehditlerine maruz kaldıklarını söyledi. Dünya Su Forumu’nun iddia edildiği gibi açık bir forum olmadığını belirten Bosshard, birçok sivil toplum kuruluşunun yüksek ücret nedeniyle foruma katılmadığını, katılabilenlerinse dışlandığını söyleyerek, forumun su sanayilerinin, hükümetlerin, finans kurumlarının gündemine göre belirlendiğini ifade etti.
Dünya Su Forumu’nun açık ve demokratik bir forum olmadığını belirten Birleşmiş Milletler Su Konuları Danışmanı Moude Borloxy, Dünya Su Konseyi’ne seslenerek, konseyin sınır dışı edilen arkadaşlarının haklarını savunup savunmayacağını sordu.  Dünya Su Konseyi’nin ve Dünya Su Formu’nun büyük şirket ve bankaları temsil ettiğini söyleyen Borloxy,  Forumun su sorununa getirdiği önerilerin milyonlarca insanın ölümüne neden olacağını kaydederek, su hakkındaki kararların dünya halklarına, seçtikleri temsilcilere ve Birleşmiş Milletler’e bırakılması gerektiğini söyledi.
Attac Germany Örgütü’nden Dorothea Herlin de, Türkiye’den sınır dışı edilen Ann- Kathrin Schneider’in Ilısu Baraj inşaatına karşı mücadele ettiğine değinerek, bu mücadelenin sonucunda Almanya’daki bankaların Ilısu Barajı’nın inşası için verdikleri kaynakları geri çektiğini söyledi.

‘TAZYİKLİ SU DESTEKLİ KONFERANS’
İstanbul ÖDP Milletvekili Ufuk Uras ise sözlerine ‘Tazyikli Su Destekli Su Platformu’na hoş geldiniz diyerek başladı. Polis devleti uygulamalarını her yerde gördüklerini dile getiren Uras, “Yabancı dostlarımıza karşı değil, yabancılaşmaya karşıyız” dedi. Meclis Başkanı Köksal Toptan’ın bugün milletvekillerini bir araya getireceği toplantıya, konuklarını sınır dışı eden hükümeti protesto etmek için gidilmemesini öneren Uras, “Abdullah Gül ve hükümet ‘çevreciyiz’ diyor. Onların anladıkları çevre ise  uluslararası şirketlerden oluşuyor” diye konuştu.

***
Sudan bahaneyle gözaltına tepki yağıyor
Dünya Su Forumu’nu protesto eden sendikacı ve demokratik kitle örgütü üyelerine yönelik saldırı ve gözaltılar çeşitli kuruluşlar tarafından tepkiyle karşılandı. KESK Genel Sekreteri Emirali Şimşek, “Dünya Su Forumu dünya su lobisinin bir etkinliğidir. Halkları ve emekçileri dışarıda bırakan, tüm canlıların temel ihtiyacı olan suyun ticarileştirilmesini hedefleyen bu etkinliğe karşı çıkmak yurttaşlarımızın en doğal hakkı. Gözaltına alınanlar derhal serbest bırakılmalı, polisin orantısız güç kullanımından sorumlu olanlar hakkında soruşturma başlatılmalı”dedi.
Şimşek, şunları kaydetti: “Siyasi iktidar, sermaye kesiminin emrine sunduğu imkanlar konusunda ne denli cömertse, emekçilerin, duyarlı yurttaşların demokratik protesto haklarına karşı da o kadar tahammülsüz. Eylem karşısında polisin sergilediği tutum, siyasi iktidarın bu tahammülsüzlüğünün göstergesi. Dünya Su Forumu’nun finansmanının, emekçilerin ödediği vergilerden, halkın parasından karşılanmasını da ayrıca kınıyoruz.”

‘SALDIRILAR BİZİ YILDIRMAZ’
Tüm Bel Sen Genel Sekreteri İzzettin Alpergin de, “Temel bir hak ve halkın ortak malı olan suyun sermayenin kâr amacı uğruna piyasa malı haline getirilmesine karşı çıkan arkadaşlarımızın şiddete maruz kalması ve gözaltına alınmasını kınıyoruz. Arkadaşlarımız derhal serbest bırakılmalı. Yapılan bu saldırılar suyun ticarileştirilmesine karşı verdiğimiz mücadeleyi etkilemeyecek” diye konuştu.
Alpergin, sözlerini şöyle sürdürdü: “Ekonomik krizin önlemleriyle biz emekçileri her geçen gün daha fazla açlığa ve yoksulluğa mahkum edenler, uluslararası su patronlarının ağırlanması için 17.5 milyon Avro kaynak ayırırken, suyun ticarileştirilmesine karşı çıkanlara baskı ve şiddet uyguluyorlar. Küresel ısınma, artan kuraklık gibi konuları da bahane ederek, su kıtlığında yaşanacak sorunların giderilmesinde piyasacı yaklaşımları çözüm diye öneren emperyalist tekeller, uluslararası kuruluşlar ve onların yerli işbirlikçileri pazarlık masası olarak Dünya Su Forumu’nu kullanıyor. Yapılan forum da, bu foruma karşı çıkanlara gösterilen şiddet de bizi yıldıramayacak.”

‘DEMOKRASİ, PARA HIRSI KURBANI’
TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası da (İMO) Dünya Su Forumu’nun açılışında protesto gösterisi yapanlara uygulanan şiddeti kınayan bir açıklama yaptı. Gözaltına alınanların bir an önce serbest bırakılması gerektiğinin vurgulandığı açıklamada, sorumlular hakkında gereken işlemin yapılması talep edildi. Açıklamada şu ifadelere değinildi: “Suyun özelleştirilmesine karşı çıkanları şiddet kullanarak etkisizleştirmek, muhaliflerini zorla sindirmeye çalışmak, iktidarın tahammülünün ve demokrasi anlayışının sınırlarını belli etti. Demokrasi ve insan hakları söylemi, para hırsına feda edildi. Başbakanın kişiliğinde simgeleşen tahammülsüzlük, kitle gösterilerinde de kendisini gösterip, farklı olanı güç kullanarak ezme bir yönetim anlayışı olarak hakim kılınmaya çalışılıyor. Suyun satılmasına karşı çıkanlar gelecektir; AKP geleceği engellemeye muktedir değildir.” Başak Turan Ankara