Ceylan’ın ardından...

Banu BÜLBÜL

Gaziantep’te 9 yaşındaki Ceylan’ın babası tarafından 5 ve 7 yaşındaki kardeşlerinin gözü önünde dövülerek öldürülmesi haberiyle hepimiz sarsıldık. Küçük kız çocuğunun, yaşamaması gereken, yaşamak istemeyeceği pek çok şeyi yaşadığını, tanıklık ettiğini (anne ve babanın çocuğun ölümü ardından verdiği ifadeleri basından okumak mümkün-cinsel istismardan da söz ediyorlar, dayının bu adamın kendisini de sakatladığına dair ifadeleri var) anlatan yine de hayata dair beklentili olan bakışlarını üzerimize çevirdiği boynu hafif bükük bir fotoğrafı düştü ekranlarımıza... İki kardeşinin neler yaşamış olabileceğini düşündük. ‘Bunu yapan insan olamaz’, ‘Bunu yapan baba olamaz’ diye bağırdı birileri... Öfkeden, acıdan söylüyorlardı muhtemelen... Diyecek şeylerin azaldığı zamanlar çünkü... Oysa insan neler neler yapıyordu. Oysa birçok baba oysa birçok koca her gün yeni vahşetler yaratıyordu. Bu nasıl baba? Bu nasıl aşk? Bu nasıl... Keşke az görülür, keşke az tanık olunur bir olay olsaydı çocukların şiddete maruz kalması...

Ceylan’ın babası, Mayıs 2019’da cezaevine girmiş, Kasım 2019’da tahliye edilmişti. Annenin defalarca bıçaklama yaralama, şiddet şikâyeti olduğu ifade ediliyor. Kim bilir çocuklar bu saldırılara da tanık olmuşlardır, Ceylan ölene kadar kim bilir nicelerini yaşamışlardır. Kadına ve çocuğa yönelik suçların önlenmesi, önlenemediği durumda tekrarlanmaması için yapılabileceklerin neler olduğunu merak edenler mücadele eden kadınların, çocuk hakları alanında çabalayanların bugüne dek ürettiği bilgiye bakabilirler. Bu kadar acı yaşanmak zorunda değil yaşanmayabilir istenirse... Çocukların ve kadınların yaşamı değerli sayılırsa önemsenirse bir çocuğun ‘ah’ı için dünyayı yıkacak kadar önemsenirse...

Yitirdiğimiz Ceylan için büyük üzüntü yaşarken evlere kapanılan, evlere ‘sığınılan’ şu günlerde orada kadınların ve çocukların maruz kaldığı, kalabileceği şiddete dair de yoğun endişe duyuyoruz. Salgın günlerinden önce duyduğumuzdan çok daha fazlasını... İçi şiddetin çeşitli türleriyle dolu evlerden sokağa çıkmak yasaklanıyor tüm dünyada bazı zamanlarda... Özellikle o zamanlarda çocuklar ve kadınlar ne yapıyor, nasıl koruyorlar kendilerini, koruyabiliyorlar mı acaba? Şimdi çocukluğunuzda olsaydı ve evlere kapanmak gerekseydi mutlu olur muydunuz? Neler gelirdi başınıza? Can sıkıntısı mı? Psikolojik şiddet mi? Ders çalış baskısı mı? Fiziksel şiddet mi?

Yüzüklerin Efendisi’nde Mordor’un gözü güçlendikçe Ork’ların sayısının artması saldırganlığının çoğalması gibi koronanın karanlığında erkek şiddeti de güç kazanıyor, kadınlar ve çocuklar zorda... Dışarı çıkmanın hoş görülmediği hafta sonları ve kimi resmi tatillerde yasaklandığı bu günlerde boşanmış ailelerde kimi zaman şiddet uyguladığı bilinen babalarda sokağa çıkma yasakları boyunca kalıyor çocuklar. Oysa bu durum kesin biçimde önlenmeliydi. Boşanamadığı durumda kadınlar şiddet gördüğü adamların yanında kalmak zorunda olmamalıydı.

Sokaklar hareketliyken özellikle sokaklarda kadınlar da varken en azından bir kamu denetimi vardır “Gözüne ne oldu senin?”, “Biri bir şey mi yaptı üzgün görünüyorsun?” sorularıyla riskler açığa çıkabiliyorken şimdilerde şiddete karşı akıllı ve uyanık olan eş-dosttan öğretmenden de uzakta işleniyor suçlar... Bu büyük bir tehlike. Hal böyleyken tam da evinde suç işlemiş, kuytuda birilerine özellikle kadınlara, çocuklara karşı şiddet uygulamış birilerinin cezaları tamamlanmadan sokağa, sokaklarda kapalı iken evlerine gönderilmesi büyük bir tehdidi somut olarak var ediyor. Zaten kadınların ve çocukların şikâyetlerini mahkemelere kadar ulaştırabildiği bunun sonucunda erkeklerin ceza aldığı örnekler, yaşanan şiddetin pek azını temsil ediyorken, cezasızlık yaygınken, mevcut cezalandırma uygulamaları yetersizken bir de kadına ya da çocuğa karşı işlenen suçlara ilişkin aftan söz edilmesi, özellikle şu günlerde erkek şiddetine büyük bir güç veriyor.

Evden çıkamadığımızda bile risk altındaki kadınları ve çocukları takip etmeyi sürdürmek, hal hatır sormak, kurumlara şiddete karşı mücadele için baskı yapmak büyük önem taşıyor. Bu işi zaten örgütlü biçimde yapan kadın örgütlerine omuz vermek onları desteklemekse Ceylan’ın acısını hafifletmese de başka çocukların başka kadınların hayatta kalma mücadelesine omuz vermek anlamına gelecektir.