Cezasızlık zırhı yeni cinayetlere yol açar

HABER MERKEZİ

Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Yönetim Kurulu (TGC) 6 Nisan Öldürülen Gazeteciler Günü nedeniyle bir basın açıklaması yaptı.

Bugüne kadar 66 gazetecinin öldürüldüğüne dikkat çekilen açıklamada, şöyle denildi: “Bugüne kadar her siyasi görüşten 66 meslektaşımız maalesef karanlık odakların hedefi oldu ve öldürüldü. Bu meslektaşlarımızın fotoğrafları ve isimleri TGC Basın Müzesi’nde Öldürülen Gazeteciler Galerisi’nde yer alıyor. Gazeteci cinayetlerinin planlayıcılarıyla, tetikçileri ortaya çıkarılamadı. Faili meçhul dosyaları TBMM’de ele alınamadı. Günümüzde iktidarın demokratik olduğunu söylediği bir ülkede de gazeteciler işsizlik, sözlü ve fiziksel saldırı, gözaltı ve tutuklama baskısı altında halkı bilgilendirmeye çalışıyor. Basın ve düşünceyi ifade özgürlüğüne tahammül edilemediği için yine çok sayıda meslektaşımız cezaevinde tutuluyor.”


Açıklama şöyle devam etti: “Devlet kurumları ve ekonomik araçları medya kuruluşlarını susturmak için kullanılıyor. Oto sansür ve sansür yaygınlaşıyor. Gazetecilere yönelik sözlü ve fiziki saldırılar sürüyor ve sorumluları ortaya çıkarılmıyor. Gazetecilere saldıranlar ‘cezasızlık’ uygulamasıyla korunduğu için yeni bir gazeteci cinayeti olması an meselesi. Gazetecilik mesleğini savunmaya sürdüreceğimizi kamuoyunun bilgisine tekrar sunuyoruz.”

Gazeteicilere baskı mart ayında da tam gaz sürdü

Öte yandan Çağdaş Gazeteciler Derneği’nin (ÇGD) mart ayına ilişkin “Medya İzleme Raporu” yayımlandı. Raporda, bir ay içinde 41 gazetecinin 24 dava kapsamında hâkim karşısına çıktığı, 10 gazetecinin toplamda 29 yıl 6 ay 23 gün hapis cezasına, iki gazetecinin de toplamda 14 bin 80 lira para cezasına aldığı aktarıldı. Açıklamada, “Mesleğimizi savunmak, en ağır bedelleri de öngörse artık yaşamsal önemde” denildi. Raporda, “Erdoğan’ın ‘gazetecilerin mesleki faaliyetlerini kolaylaştırmak’ vaadi, Levent Gültekin örneğinde olduğu gibi sokağa inmedi. Kâğıtlara yazılan ‘gazeteci güvenliği’, Müyesser Yıldız ve İsmail Dükel örneğinde olduğu gibi mahkemelerin de çok uzağında kaldı. Kâğıt üstünde kalan vaatlerin, yine kâğıt üstünde kalan insan hakları eylem planlarına, ideallere, hedeflere bir etkisinin olmadığı bir kez daha görüldü” ifadeleri kullanıldı.