CHP, Eğitim Hakkı Çalıştayı’nın sonuç bildirgesini yayımladı: 4+4+4 asla devam etmemeli
CHP’nin “İkinci Yüzyıla Eğitim Hakkı Çalıştayı’nın” sonuç bildirgesi yayımlandı. Bildirgede, “Öğretmenlik Meslek Kanunu’nun Öğretmen Statüsü Tavsiye Kararı doğrultusunda tüm eğitim paydaşlarının katılımıyla hazırlanması” ve “4 artı 4 artı 4 eğitim siteminin devam etmemesi” önerildi.
CHP’nin dün düzenlediği “‘İkinci Yüz Yılda Eğitim Hakkı Çalıştayı’nın” sonuç bildirgesi yayımlandı. Eğitim Politikalarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Lale Karabıyık’ın başkanlığında yapılan çalıştayda, Divan Kurulu Üyeleri; TBMM Milli Eğitim Komisyonu CHP Sözcüsü ve Ankara Milletvekili Yıldırım Kaya, TBMM Milli Eğitim Komisyonu Üyesi Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksal, TBMM Milli Eğitim Komisyonu Üyesi ve Muğla Milletvekili Suat Özcan, İstanbul Milletvekili Sibel Özdemir ve Doç. Dr. Ahmet Yıldız oldu. Çalıştayda, Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu da konuşma yaptı. Kılıçdaroğlu, “Çocuklarımızı yeri geldi denek olarak kullandık. Bunu yaparken de eğiticileri, öğretmenleri dinlemedik. Oturduk masamızın başına kararı biz verdik, en iyisini biz biliyoruz dedik ve sonuçta da bugünkü tablo çıktı ortaya” dedi ve şunları aktardı:
“4 artı 4 artı 4 eğitim sistemi parlamentoya geldiğinde bunun yanlış olduğunu, kalkınma planlarında olmadığını, eğitim şuralarında görüşülmediğini, Bakanlar Kurulunda görüşülmediğini, Milli Eğitim Bakanlığı’nda görüşülmediğini, 5 milletvekilinin imzasıyla bu teklifin verildiğini, 5 milletvekilinden hiçbirisinin de eğitici olmadığını söyledik… Ama az önce sizin de ifade ettiğiniz gibi; ‘bir nesil de gitse, iki nesil de gitse biz bunu uygulayacağız’ anlayışı, dayatma kültürü egemen oldu. Akşam bu konuya bakarken o kanun teklifini tekrar çıkardım. Kanun teklifi bu. 5 imza var altında, 5 grup başkanvekili hiçbirisi eğitici değil. Avukat var, siyasal bilgilerden maliyeci, sanayici var, yine bir maliyeci var, ilahiyatçı var ve avukat var. Hiçbirisi eğitici değil. Dolayısıyla bugünkü tablo hepimizin yüreğini burkan bir tablo.”
Sonuç bildirgesinde, “Öğretmenlik mesleği”, “Eğitim hakkı açısından temel eğitim”, “Eğitim hakkı açısından mesleki teknik eğitim”, “Yükseköğretim ve istihdam politikaları” başlıklarında çözüm önerileri paylaşıldı. Önerilerden dikkat çekenler şöyle:
EĞİTİM HAKKI FIRSAT EŞİTLİĞİ POLİTİKALARI İLE SINIRLANDIRILAMAZ: Devlet bilimsel, laik, nitelikli, kesintisiz temel eğitimi tüm yurttaşlarına eşit bir şekilde sağlamakla yükümlüdür. Eğitim hakkı fırsat eşitliği politikaları ile sınırlandırılamaz. Temel eğitimde okullaşma ile ilgili veriler dezavantajlı toplum kesimlerinin (çalışmak durumunda kalan çocuklar, cezaevinde yaşamak durumunda olan, ıslah evinde kalan, geçici koruma altında olan çocuklar, çatışma yoğunluklu bölgelerde yaşayan çocuklar gibi, özel gereksinimli çocuklar, kız çocukları, anadili Türkçe olmayan çocuklar gibi) eğitime erişim sorununun yalnızca eğitimsel yaklaşımlarla çözülemeyeceğini ortaya koymakta, eğitimsel çözümlerin sosyal politika önlemleri ile bütünleştirilmesini gerektirmektedir.
4 ARTI 4 ARTI 4 UYGULAMASI DEVAM ETMEMELİDİR: 2012-2014 yılında uygulamaya konan 4 artı 4 artı 4 eğitim sistemi ile eğitime erişim eşitsizliği artmıştır. Çocuk işçiliğini besleyen, çağ nüfusu öğrencileri açık öğretime yönlendiren, kız çocuklarının erken evliliğe teşvik eden, eğitimin içeriğini dinsel referanslara göre biçimlendiren eğitimde piyasalaşmanın önünü açan bir uygulama olarak 4 artı 4 artı 4 dayatması eğitim hakkının önündeki engellerden birisidir. Eğitimden kopuşların ilköğretimin ikinci aşamasında yoğunlaştığı göz önünde bulundurulduğunda bu uygulama ile fiilen gerçekleşen zorunlu eğitim süresi 5 yılın altına çekilmiştir. 4 artı 4 artı 4 şeklindeki uygulama asla devam etmemelidir.
ÖĞRETMEN YETİŞTİRME PROGRAMLARINDA CİNSEL SAĞLIK EĞİTİMİ YER ALMALIDIR: Öğretmenlik Meslek Kanunu ILO - UNESCO ortak belgesi olan Öğretmen Statüsü Tavsiye Kararı doğrultusunda tüm eğitim paydaşlarının katılımıyla hazırlanmalıdır. Öğretmen adayının okul ortamını her yönüyle tanıması ve deneyimlemesi (yaparak yaşayarak öğrenmesi) için programlarda 2. sınıftan itibaren başlamak kaydıyla her yıl 1 ders olmak üzere 3 uygulama dersi yer almalıdır. Ayrıca programlar kapsamında okutulan diğer derslerde de teori ve pratiğin dengeli bar şekilde yer alması sağlanmalıdır. Öğretmen adaylarının; eğitimin politika, ekonomi, sosyoloji, kültür, gibi alanlar ile bağını kurabilmeleri amacıyla öğretmen eğitimi programlarında Eğitim Sosyolojisi, Eğitim Felsefesi, Eğitimin Güncel Sorunları, Çok Kültürlü Eğitim, Eleştirel Pedagoji, vb. başlıklı dersler yer almalı bu derslerin içerikleri öğretmen adaylarının entelektüel gelişimine uygun olacak biçimde düzenlenmelidir. Öğretmen yetiştirme programlarında mutlaka cinsel sağlık eğitimi yer almalıdır.
MESLEKİ EĞİTİMİN DÜŞÜK EĞİTİM DÜZEYİ OLARAK ALGILANMASI SORGULANMALIDIR: Mesleki eğitimin düşük eğitim düzeyi olarak algılanması, bütünlüklü olmayan yapısı sorgulanmalıdır. Mesleki Teknik eğitimin çocukları daha fazla okuldan uzaklaştıran uygulamalarına son verilmelidir. Zorunlu temel eğitimde akademik ve mesleki-teknik eğitim ayrımı ortadan kaldırılmalıdır. Temel eğitim ve yaşam becerileri piyasa tahakkümünden kurtarılmalıdır. Mesleki eğitimin mevcut durumuyla sürdürülmesi durumunda meslek lisesi mezunlarının güvenli, güvenceli çalışmalarını sağlayan istihdam politikaları izlenmelidir. Mesleki ve Teknik Eğitimde açık bulunan bazı bölüm ve alanlar bugün geçerliliğini yitirmektedir. Teknolojik ve bilimsel gelişmelerin ışığında alan ve dallar güncellenmeli, yeni, çağın gereklerine uygun ve istihdam olanağı bulunan alan ve programlar açılmalıdır. Staj uygulamaları ile ilgili uygulama güncellenmeli, öğrencilerin ucuz işgücü ya da çocuk işçi olmasına yol açacak uygulamalara son verilmeli, kendi gelişimlerine ve eğitim aldıkları alana uygun şartlarda staj yapmaları sağlanmalıdır. Staj uygulaması çocukların psikolojik, pedagojik ve mesleki gelişimine katkıda bulunacak şekilde yapılandırılmalıdır.
KAMPÜSLER YASAKLAR DEĞİL, ÖZGÜR KAMPÜSLERE DÖNÜŞTÜRÜLMELİDİR: Üniversite fikrine uygun, üniversite tanımı yapılmalı; idari özerklik, mali özerklik ve bilimsel özgürlük üniversite fikrinin ayrılmaz parçası olarak tanımda yer almalıdır. Yükseköğretim ve üniversitelerde kurumsal özerkliğin ayrılmaz parçası olarak ilgili bileşenlerden oluşan kurullar yönetimi esas olmalıdır. İdari özerkliğin sağlanmasının en geçerli yolu demokratik (bileşenlerce seçilmiş) kurullar yönetimdir. YÖK, ÜAK ve üniversiteler kurul yönetimi bile olamamıştır. YÖK kaldırılmalı ve seçilmiş rektör veya seçilmiş üniversite temsilcileriyle oluşan eşgüdüm kurulu oluşturulmalıdır. Mali özerklik sağlanmalıdır. Üniversiteler kamu kaynaklarıyla finanse edilmeli, bu kaynakların uygun kullanımı üniversitelerin yetkisinde olmalı, amaca uygun kullanımları ile ilgili şeffaflık, kamu denetimi ve hesap verebilirlik sağlanmalıdır. Kampüsler yasaklar değil özgür kampüslere dönüştürülmelidir.
KHK İLE GÖREVİNE SON VERİLENLER DERHAL İADE EDİLMELİ: Üniversitelerde, atama ve yükselmelerde hak ve liyakat esas olmalıdır. Akademik yükselmeler nicel değil nitelikli ölçütlere bağlanmalıdır. Kadro hakkı olanların kadroya atanmaları bekletilmeksizin yapılmalıdır. Yükseköğretim ve üniversite öğretimi ile ülke ve evrensel şartalar ve gelecek bağlantısı kurulmalı, her mezuna onur ve uzmanlığına uygun iş ve yaşam koşulları sağlanmalıdır. Üniversite tanımı ve ölçütleriyle bağdaşmayan disiplin ve denetim anlayışından vazgeçilmeli, denetim bilimsel işlevlerin yerine getirilmesine yönelik olmalı, haksız şekilde KHK ve görevine son verilenler derhal iade edilmeli, atama veya yükselme süreçlerinde hak kaybına uğrayanların hakları karşılanmalı, haksızlığa yol açan sorumlulardan hesap sorulmalıdır.”
(ANKA)