CHP bir dev. Bitmeyen gündem. Hamasi sohbetlerin, nutukların hedefi. Son yıllarda tutucu kesimin alayı bir zayıflatma ve yıpratma aracı olarak kullandığı asli ve asri gerçek korkusu

CHP Kurultayı’na giderken

CANAN KAFTANCIOĞLU

CHP bir dev. Bitmeyen gündem. Hamasi sohbetlerin, nutukların hedefi. Son yıllarda tutucu kesimin alayı bir zayıflatma ve yıpratma aracı olarak kullandığı asli ve asri gerçek korkusu. CHP umudumuz. İlerici kesimin bir kısmının zaman zaman yanlış bulduğu yaklaşımlara rağmen alternatifsiz hissederek oy vermek zorunda hissettiği; üzülerek “elim kırılsın” dediğine tanıklık ettiğimiz simgesel, tarihsel ve sosyolojik önemi çok büyük bir ağaç. Erdoğan’ın ve beyin takımının hâlâ büyük bir korku ile her türlü çarpıtmayı kullanarak CHP zihniyetine saldırması da bundan dolayı, CHP’ye demediğini bırakan arkadaşlarımızın Parti Meclisi’ne girmek için yarışa girmesi de...

KURULTAYDA PARTİ ARINMALI
Bu karmaşık, çelişkileri barındıran yapısından dolayı da CHP’ye akıl/ayar vermek, eleştirmek herkesin kendinde hak gördüğü ve üşenmediği nadir işlerden. CHP’nin özeleştiri ve sağaltma düzeneklerini işleteceği en büyük fırsat ise kurultayları.

Kurultay fikirlerin ve stratejilerin yarıştığı, siyasal üretim yollarının netleştiği, partinin arındığı bir ayin olmalı. Çok açık:

“Kurultay partinin en yüksek organıdır. Yasa ve tüzük kuralları içinde toplumun, ülkenin ve partinin genel sorunlarını ve partinin ilkelerini, tutumunu görüşür ve karara bağlar.”

Ne yazık ki bunun yerine delegelerin kuliste kafalandığı, içe dönük iktidar şehvetinin kızıl kandillerinin tutuştuğu, parti vitrininin çorbaya döndüğü bir sürece gidiyoruz uzun zamandır. Ulusalcı, yenilikçi, dinci, kürtçü sıfatları ve mozaikten beton oluşturma çabası gırla...

Altı ok, Kemalizm içi boş değil, zamana karşı yorumlanması gereken kavramlar. CHP’nin yadsınamaz kökleri ve tutunduğu en büyük dal. Bu ilkelerle CHP derebeyliğe karşı kentli demokratik devrimin, doğal seçim yerine dayanışmanın, manda idaresine karşı ulusal güvenin, soyuta karşı somutun en büyük dayanağı. Bu yapı iktidar hedefliyorsa oy almalı! Oy almak için kitlelerin rüzgârını arkasına almalı! Bu rüzgârı hapsolduğu kuytudan çıkarmak için hedef göstermeli! Bunu yapmak için en önemli anahtar ise samimiyet, gelişim ve dönüşüm olmalı. Kavram ve devrimlerin değişen günün koşullarını yok sayarak putlaştırılması devrimlerin ruhuna aykırıdır. Sıfatların, yaftaların ışığında içi boşaltılan kavramlarla değil dönüştürülen, güne uyum sağlayan değerlerle geleceğe dönük siyaset yapacak ve hazırı tüketmek yerine fikir ve çözüm üretecek siyasetçilere yol açılmalı.

PARTİ ERİME SÜRECİNDE
Cumhurbaşkanlığı seçiminde Alevi ve eğitimli kesimde Selahattin Demirtaş’a yönelen oylar ve protestolar partinin bir erime sürecine girdiğini reddedilemez şekilde göstermiştir. Kemik tabanı oluşturan bu kitlelerin haklı istekleri ve umutları karşılanmaz ise 90 yıllık çınar umut olmaktan uzaklaşır. Unutmamak gerekir ki hiçbir çınar köklerini yiyerek beslenmez. Daima yağan taze yağmuru kökleri aracılığıyla içerek asırlara meydan okur ve gövdelenir, boy verir. Bunun vebali de ayak oyunları ile partiye gem vuranların olur.

Sol düşünceyi somutlayarak anlatan, kişisel örnekleri barındıran, eğreti, düzenbazca bir sağ sırıtış yerine dostluk ve güven hissettiren sol selamlamanın önemini kavramış içten bir gülümseme benimsenmeli. Böyle gülümseyen bir kadro ve söylem parti liderliğini ele almalı. CHP’nin misyonu ve geçmişinden korkmadan, tarihsel materyalist bir anlayışla yorumlayabilen, arkasında duran, günü özümseyerek geleceği öngören akademik, ileriçi ve yenilikçi kadrolar önümüze düşmeli.

Kurultay partinin tarihsel görevi olan Batı uygarlğına ülkemizi yöneltecek, kendini ve düşüncesini aktarmasını bilen, tuttuğunu koparan, halk dili ile siyasi söylem üretecek olanın seçildiği bir yenilenme olmalı. Bu Batı’ya özenme değil eğitimin ve modern çağın gereğidir. Kimsenin inancını ötekileştirmek değil özgürlükleri güvence altına almaktır. İdeolojik olarak özgürlükleri kısıtlayan bir akla teslim olmak ve ona özgürlük kısıtlama yetkisini islami ideolojinin özgürlüğü üzerinden vermek yerine en uzak olduğumuzun hakkını korumaktır. Bunun için geçmişte yaşanan modernleşmenin çocukluk hastalıklarını tedavi edecek çoğulcu arayışlar meşrudur. Ancak eğitimsiz bir toplum öyle istiyor diye sağa açılarak özünü inkâr etmek çözüm değil çöküş, yenilik değil, ilkellik getirir.

KADIN VE GENÇLERİN OLDUĞU PARTİ MECLİSİ
Bu noktada yeni parti meclisinde ben diyerek, örgüt diyerek niteliksiz, kendini yüksetme çabasında olan siyasetçiler yerine; toplumun sorunlarını anlamak ve çözüm üretmek için örgüt içinde olduğu kadar sokakta, halkın yanında da çalışan nitelikli siyasetçilere olanak tanınmalıdır. Yüzü sola dönük, ahlaklı, eşitlik, hak ve özgürlükler için emek veren, bu bakış açısıyla partisinin gelişimi için çaba sarfedecek kişileri yönetime taşımaktan başka her çözüm bir seçimlik pragmatik umut olarak kalacak ve son iki deneyimden farklı olamayacaktır. Emek sınıfı başta olmak üzere toplumun tüm katmanları için üretim, eğitim, ve gelişim ancak öncelikle kendimizi yenileyip, geliştirmekle mümkün olabilir. Genel başkanlığının ilk gününden itibaren bu aklı savunan Kemal Kılıçdaroğlu’yla yakalanan rüzgârın bu kurultayda da taçlanmaya ihtiyacı vardır. Bu nedenle solun ortak aklını ve temel değerlerini benimseyerek yürütebilecek daha çok nitelikli kadın ve gencin yer aldığı bir parti meclisi hedeflenmelidir. “Toplumsal uzlaşıyı”, partiyi siyasi bir sıçrama tahtası olarak gören geçici vitrin isimlerde arayarak çeşitlenmek yerine kendi gibi düşünmeyen herkes için uzlaşı sağlayabilecek yapıcı ve kucaklayıcı akıllarda aramak daha doğru. Bu anlamda ben örgütüme baktığımda, Hilmi Yarayıcı, Zeynep Altıok Akatlı, Burhan Şenatalar, Bülent Özmen gibi isimler tam da saydığım nedenlerden dolayı bu kurultayda parti meclisinde yer almalıdır. Bu isimler elbette en yakın çevremden ilk aklıma gelenler. Bakmayı ve görmeyi bildiğimizde en az bu isimler kadar değer katacak daha niceleri mevcut.

Son olarak seçimlerde üç temel kriter dikkate alınmalı: Siyasi bakış açısı, toplumsal duyarlılık ve çözüme odaklı bir derinlik. Bu konuda parti yönetiminin ve delegelerinin sağduyusuna güveniyorum, güvenmeliyiz.