Google Play Store
App Store

AKP'nin başörtüsü teklifi Anayasa Komisyonu'nda görüşülmeye başlandı. Komisyonda söz alan CHP'li Bankoğlu, "“Kadınları, onların inançlarını gollük pas olarak görüp siyasi menfaatiniz için kusura bakamayın düpedüz istismar ediyorsunuz" dedi.

CHP'li Bankoğlu: Kadınları siyasi menfaatleriniz için istismar ediyorsunuz

AKP'nin, CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu tarafından gündeme getirilen başörtüsü açıklamasına; aileyi 'ancak kadın ve erkek arasında bir kurumdur' şeklinde eklemeyle tanımlamak istediği anayasa değişikliği teklifi TBMM Anayasa Komisyonu'nda görüşülmeye başlandı.

TBMM Anayasa Komisyonu’nda görüşülen anayasa değişikliği teklifine ilişkin söz alan CHP Bartın Milletvekili Aysu Bankoğlu, “Kadınları, onların inançlarını gollük pas olarak görüp siyasi menfaatiniz için kusura bakamayın düpedüz istismar ediyorsunuz. Etmeye çalışıyorsunuz. Kadınlar güçlü ve beraber daha da güçlüyüz… Aslında yürümesinler diye kadınların üstüne göz yaşartıcı gaz atılmamış olsaydı belki, hangi kadınların nasıl bir arada özgürlük savaşı verdiğini görebilirdiniz. Kadınlar artık erkekler tarafından hayatlarına ilişkin bir karar alınmasını istemiyor. Aynı erkekler gibi kadınlar da nasıl giyineceğine kendileri karar vermek istiyor” diye konuştu.

CHP Bartın Milletvekili Aysu Bankoğlu, Anayasal düzenin çoğulcu demokrasi ilkelerini benimsediğini vurgulayarak, şunları söyledi:

“Anayasal düzenlemelerin çoğunluğun oyunu almış partilerin menfaatlerini değil bütün toplumun menfaat ve ihtiyaçlarını gözetmesi gerekiyor. Bu teklifte öngördüğünüz öneri sadece dini inanç sebebiyle, sadece kadınların başörtüsü tercihine yönelik düzenleme. Dini inanç dışındaki herhangi başka özel yaşam hakkı bağlamında yapılan kıyafet tercihlerini bu kapsamın dışında bırakıyor. Bu nedenle de çoğulculuk ilkesine uymamaktadır. Önerilen teklifin şu haline göre özgürlük sadece dinsel kökenli olan kıyafet tercihlerini kapsıyor. Bunun dışında kalan kıyafet tercihlerini ise kapsam dışında bırakıyor. Yani bu öneri ile siz aslında başörtüsü ve kıyafet tercihini dini sebeple olma zorunluluğu getiriyorsunuz, bu durumda hem çoğulculuk bakımından demokrasi anlayışına, hem de eşitlik ve ayrımcılık yasağına aykırıdır.

“İNANÇ NEDENİYLE OLMAYAN KIYAFET SEÇİMLERİNİ HUKUKİ KORUMADAN MAHRUM BIRAKMIŞ OLUYORSUNUZ”

Bir dini inancın belli yorumuna dayalı kıyafetlere mutlak dokunulmazlık getiriyorsanız, dini inanç nedeniyle olmayan diğer kıyafet seçimlerini hukuki korumadan mahrum bırakmış oluyorsunuz. Yine bireyin giyinme tercihinin korunması için kanun önünde dini inancını belirtmesine, kıyafet tercihi ile dini inancı arasında illiyet bağı kurması gerektiğini söylüyorsunuz. Ama burada samimiyetle kadınların inancı ve düşüncesi sebebiyle maruz kaldığı ayrımcılıkların önüne geçmek istiyorsanız, o zaman elbirliği ile yapılması gereken başka bir düzenleme var. Zaten kadınların, kendi telifinizin gerekçesinde de belirttiğiniz üzere bugün toplumumuzda aslında kadınlar başörtüsü sebebiyle fiili olarak kamu hizmetinden faydalanma ya da kamu hizmeti verme noktasında sorun yaşamıyorlar. Bu teklif getirilirken kadınların yaşam hakları, doğrudan ilgilendiren bir konuda böyle bir değişikliğe gidilirken ne kadınlara ne kadınların sivil toplumuna danışılmadı, görüşü alınmadı. Tam da aslında seçimlere giderken böyle bir düzenleme yapmayı politik iyi niyetle bağdaştıramıyoruz. Ama bakın bugün ülkemizde kadınlar sistematik olarak taciz, mobbing, aşağılanmaya, şiddete maruz kalıyorlar ve hatta öldürülüyorlar. Dün başörtüsü dolayısıyla siyasete malzeme olan biz kadınlar, yaşam tarzımızdan, inancımızdan ya da özel hayatımızdan dolayı bugün yine sadece bir siyasi malzeme olarak kullanılmak istemiyoruz. Kadınlar artık bu eril siyasetin tahakkümünden kurtulmak istiyorlar. Bir kadının ne giyeceğine, ne örteceğine hiçbir şekilde kimse karışmamalı. Dini inanç sebebiyle olursa korurum, yoksa korumam diye bir şey olmaz. Olamaz. 21 yüzyılda artık bunu öğrenmemiz gerekiyor.

“KADIN BEDENİ KADININ MESELESİDİR”

Kadın bedeni, kadın yaşamı kamunun değil kadının meselesidir. Bir düzenleme yapacaksanız, buna göre yapmanız gerekir. Bu ülkede siyasetin hala siyasi rantlar uğruna kadının kişisel hayatını, yaşam tarzını malzeme yapabileceğini düşünmesi doğru değildir. Bunu artık bırakmamız gerekiyor. Başörtülü ya da başörtülü bu ülkedeki kadınlar yaşam mücadelesi veriyor. Hak mücadelesi, ekmek mücadelesi veriyor. Eğer derdiniz gerçekten kadına özgürlük alanı yaratmaksa bu ülkedeki kadınların yaşam hakkını koruyan sözleşmelerden çıkmak yerine kadına yönelik şiddeti önleyecek önlemler almak. Kadınların protesto ve gösteri yürüyüşü hakkını korumanız. Kadını giyimi ve kuşamı dolayısıyla sözlü ya da fiziksel tacize uğramasını önleyecek şeyler önermeniz gerekiyor. Yapmıyorsunuz, yapılanı da okumadan reddediyorsunuz. Kadınları, onların inançlarını gollük pas olarak görüp siyasi menfaatiniz için kusura bakamayın düpedüz istismar ediyorsunuz. Etmeye çalışıyorsunuz. Kadınlar güçlü ve beraber daha da güçlüyüz. Bu ülkede başörtülü kadın da başörtüsüz kadın da, bu ülkede çalışan kadın da çalışmayan kadın da hepsi bir arada ve omuz omuzalar. Yaşam mücadelesi veriyorlar. Aslında yürümesinler diye kadınların üstüne göz yaşartıcı gaz atılmamış olsaydı belki, hangi kadınların nasıl bir arada özgürlük savaşı verdiğini görebilirdiniz. Kadınlar artık erkekler tarafından hayatlarına ilişkin bir karar alınmasını istemiyor. Aynı erkekler gibi kadınlar da nasıl giyineceğine kendileri karar vermek istiyor.”

(ANKA)