CHP İstanbul Milletvekili Gamze Akkuş İlgezdi, merkez üssü Kahramanmaraş olan depremlerin yarattığı yıkımın ardından enkaz kaldırma işlemleri sırasında kanserojen bir madde olan asbest için önlem alınmadığını belirterek “Acil önlem alınmazsa depremde olduğu gibi, asbest kaynaklı ölümlerin de sorumlusu iktidar olacaktır” dedi.

CHP'li İlgezdi’den uyarı: Önlem alınmazsa asbest kaynaklı ölümlerin de sorumlusu iktidar olacak
Fotoğraf: ANKA

CHP’nin sağlıktan sorumlu Genel Başkan Yardımcısı ve İstanbul Milletvekili Gamze Akkuş İlgezdi, Kahramanmaraş merkezli 10 kentte yıkıma nedne olan depremlerin ardından başlayan enkaz kaldırma çalışmalarına ilişkinb bugün yaptığı yazılı bir açıklamada yaptı.

İlgezdi, enkaz kaldırma çalışmaları sırasında asbest için önlem alınmadığını belirterek “Acil önlem alınmazsa depremde olduğu gibi, asbest kaynaklı ölümlerin de sorumlusu iktidar olacaktır” dedi.

İlgezdi, açıklamasında, kanserojen madde olan asbestin çok küçük boyutlarda serbest elyaf halinde havada asılı kalabilen ve insanların solunum yoluyla vücutlarına girebilen bir madde olduğuna dikkat çekerek “Çok ciddi bir halk sağlığı sorunudur. Asbest elyafı, solunum yoluyla alındığında akciğerlerde ve göğüs zarında ciddi hasarlara neden olmaktadır. Akciğer kanseri, mezotelyoma ve asbestoz gibi tedavisi çok zor ciddi solunum yolu hastalıklarını yaygınlaştırdığı bilinmektedir” ifadelerini kullandı.

“BU TEHLİKEYE KARŞI ÖNLEM ALINMAZSA KAYIPLAR ARTAR”

Asbeste riskine karşı önlem alınmaması halinde can kaybının artacağını ifade eden İlgezdi, “Bu yıkıntılarda ortaya çıkan asbest elyafı havaya salındığı gibi göçük altında kalanlar ile kurtarma ekiplerince solunmuş olduğu da bir gerçektir. Televizyonlarda izlediğimiz enkaz temizleme ve kaldırma çalışmalarında ise asbestin bertarafına yönelik özel önlemler alınmadığı ve asbest içeren malzemelerin uzmanlar tarafından kontrol edilerek kaldırılmadığı açıkça görülmektedir. Oysa bilim insanlarının ‘sessiz katil’ olarak tanımladığı bu tehlikeye zamanında önlem alınmazsa yarın kayıplarımız daha da artacaktır” açıklamasında bulundu.

İktidarın, asbest kaynaklı ölümlerden sorumlu olacağını belirten İlgezdi, açıklamasını şöyle sürdürdü:

“Depremlerin sadece yıkıcı etkileriyle değil, Türkiye örneğinde olduğu gibi siyasi etkileriyle de insan yaşamına zarar verdiğinin en acı örneğine, 40 binin üzerinde insanımızı yitirdiğimiz 6 Şubat Kahramanmaraş depremleriyle şahit olduk. Siyasi iktidarın eylemleri, söylemleri ve yönetme biçimi, depremlerin ilk dakikasından bugüne, karşı karşıya olduğumuz felaket tablosunu anbean kötüleştirdi.

“SİYASİ ÖRTBAS ÇABASINI DEHŞET İÇİNDE İZLEDİK”

Bu bakımdan, 11 şehrimizi etkileyen; Adıyaman, Hatay, Gaziantep ve Kahramanmaraş’ı moloz yığınına çeviren bu depremler için AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yapmış olduğu ‘Yıkılan binaların yüzde 98'i 1999 öncesinde inşa edildi’ açıklaması, en az depremin kendisi kadar yıkıcı etkiye sahip olan bir siyasi çarpıtma girişimidir. İktidar, böylece 21 yıllık sorumluluğunu örtbas etme çabasındadır. Binaların yapım yılının, tek başına afet yönetimi açısından bir anlamı yoktur. Deprem dayanıklılığı açısından, bir yapının ne zaman inşa edildiği, tek başına yeterli bir ölçüt değildir. Yapının tasarımı, kullanılan malzemeler, inşaat sırasındaki denetimler ve kalite kontrol önlemleri de önemlidir. AKP iktidarı, bu görevini yerine getirmediği gibi ‘imar barışı’ adı altında oy devşirmeye çalıştığı katliam fermanıyla binlerce ölüme de davetiye çıkarmıştır.

“ASBEST, DEPREM KADAR ÖLDÜRÜCÜDÜR”

Öte taraftan, yıkılan veya ağır hasarlı binalar, en az depremin kendisi kadar ölümcül bir tehlike yaratan asbest sorununa da işaret etmektedir. Bilindiği üzere asbest, yangın geciktirici özelliği nedeniyle tercih edilen bir mineraldir. Özellikle inşaat malzemeleri, yalıtım malzemeleri, fren balataları ve diğer endüstriyel alanlarda kullanılmaktadır.

Dünya Sağlık Örgütü (WHO) ve Uluslararası Kanser Araştırmaları Ajansı (IARC) gibi kuruluşlar, asbestin ölümcül bir madde olduğunu ve dünya genelinde binlerce kişinin ölümüne neden olduğunu belirtmektedir. Daha vahimi ise akciğer kanseri ve mezotelyoma gibi hastalıkların belirtilerinin genellikle yıllar, hatta on yıllar sonra ortaya çıkmasıdır. IARC tarafından yapılan tahminlere göre, dünya genelinde her yıl yaklaşık 100 bin ölüm doğrudan asbestle ilişkilidir.

“2010’DAN ÖNCE İNŞA EDİLEN BİNALAR ASBEST RİSKİ TAŞIYOR”

Sonuçları bakımdan böylesine tehlikeli bir endüstriyel ürün olan asbestli ürünlerin ülkemizde üretimi, ithalatı ve kullanımı, 2010 yılında çıkarılan Asbestli Ürünlerin Üretiminin, İthalatının ve Kullanımının Yasaklanması Hakkında Yönetmelik’le tamamen yasaklanmıştır.

Ne var ki 2010’dan öce yapılan binaların büyük çoğunluğunda yaygın olarak asbestli ürünlerin kullanıldığı bilinmektedir. Asbest içeren malzemeler arasında, çatı kaplamaları, boru yalıtımları, fayans ve şerit viniller, termal yalıtım, izolasyon panelleri, sıva ve alçı levhalar, çimento ve beton, karo ve parke malzemeleri öne çıkmaktadır. Ne yazık ki Kahramanmaraş merkezli iki büyük deprem nedeniyle son verilere göre 11 ilimizde toplam 118 bin binanın yıkık veya ağır hasarlı olduğunu biliyoruz. Bu binaların inşasında kullanılan asbestli malzemelerin kırıldığı, delindiği veya hasar gördüğü ortadadır.

"UZUN VADEDE ÖLÜMCÜL HASTALIKLARA YOL AÇACAK"

Asbestli malzemelerin enkazından kurtulmak için özel bir çalışma yapılması gereklidir. Bu çalışmalar sırasında öncelikle tehlikeli maddelerin tespit edilmesi ve belirlenmesi gerekmektedir. Ardından, bu malzemelerin güvenli bir şekilde uzaklaştırılması için özel ekipmanlar ve teknikler kullanılmalıdır. Maalesef iktidarın, cinayet mahalline dönen kentlerimizdeki en önemli delilleri karartabilmek adına enkazları alelacele kaldırdığını görüyoruz. Suçluluk psikolojisiyle hareket ettiğini bildiğimiz kamu otoritesi, asbest tehlikesini görmezden gelmektedir. Bu durum, uzun vadede ölümcül hastalıklara yol açacaktır. Acil önlem alınmazsa depremde olduğu gibi, asbest kaynaklı ölümlerin de sorumlusu iktidar olacaktır.

Sağlık Bakanlığı’nın uzun süredir hangi gerekçeyle kanser verilerini açıklamadığını bilmiyoruz, ancak bu büyük vurdumduymazlıkla devam edilmesi halinde deprem bölgelerindeki kanser vakalarında yükseliş olacağı bir sır değildir. Çadırları ve konteyner kentleri yıkıntıların ortasına kurmak, buraya sığınmak zorunda bırakılan depremzedeleri ölümcül asbest tehlikesine karşı koruma altına almamak suçtur. Molozların yarattığı toz bulutu arasında maskesiz dolaşan, kirlenmiş su kaynaklarını kullanmak zorunda kalan çocuklarımızın ve yurttaşlarımızın vebali, yeterli ve gerekli önlemi almayan siyasi otoritededir.”