İş dünyası, STK’ler, odalar ve sendikalarla yaptığımız konuşmalarda AKP'nin gidici olduğunu görüyoruz. Eskiden biz anlatırdık, onlar dinler ve giderlerdi. Ama şimdi öyle değil. Bizden daha aktif olmamızı istediklerini söylüyorlar. Çözüm bekliyorlar. Bu da AKP gemisinin su aldığını gösteriyor

CHP lideri Kılıçdaroğlu: AKP gemisi su alıyor

YAŞAR AYDIN

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, seçim kampanyasını ‘nokta atışlarla’ yürütüyor. STK, sendika ve oda temsilcileri ile yüz yüze teması tercih eden Kılıçdaroğlu, yaptığı görüşmeleri “değişim talebini yakından hissediyorum” diyerek özetliyor. Kılıçdaroğlu ile Çanakkale yolunda konuştuk.

»Muharrem İnce’nin kampanyası ile başlayalım isterseniz. Nasıl buluyorsunuz?

Muharrem Bey kampanyasını büyük başarı ile sürdürüyor. Günün 10 saati çalışıyor. Genç, enerjik, dinamik, kendisinden emin. Şuna yürekten inanıyorum ki bu ülkenin en iyi cumhurbaşkanlarından birisi olacak. Bozulan ve işlemeyen bütün çarkları hem tamir edecek, hem de çalıştıracak. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne yeniden saygınlık kazandıracak.

»Kamuoyu yoklamalarını takip ediyorsunuzdur. Sahadaki tablo ile açıklanan anketler bir fikir veriyor mu?

Özel bir araştırma yaptırmadık. Alanda şunu görüyoruz, gidişattan memnun olmayan çok geniş bir kitle var. Gelecek konusunda ciddi bir endişe var. Sadece ekonomi bağlamında değil, demokrasi ve dış politika bağlamında da devam eden bir endişe. Ve bu endişe giderek büyüyor. O nedenle bu seçimlerde Muharrem Bey’in cumhurbaşkanlığını kazanacağı konusunda tereddüdümüz yok. Millet İttifakı, Meclis aritmetiğinde çoğunluğu alacak. Gelen araştırmalar da bunu gösteriyor.

Erdoğan ayrıştırıyor

»Erdoğan’ın kampanyasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Her seçimde olduğu gibi baskıcı, hegemonyacı, suçlayıcı bir dil kullanıyor. Bu toplumu ayrıştırıyor ve geriyor. Bu üslupla kendi tabanı konsolide etmeye çalışıyor. En büyük zararı da hem Türkiye’ye hem kendi partisine ve kendi tabanına veriyor. Fakat hiç kimse cesaret edip Erdoğan’a izlediği tutumun yanlış olduğunu söyleyemiyor, cesaret edemiyor. Sizin aracılığınızla söylemiş olayım; yanlış yapıyorlar.

Ülkeyi borç batağına soktular

»Uzun yıllar sonra ekonomi seçimin temel tartışma gündemi oldu. Ekonomideki gelişmeleri nasıl görüyorsunuz?

Türkiye, dünyanın en yüksek faiziyle borçlanan ülke durumunda. Türk Lirası’ndaki düşüş devam ediyor. Sorumlu olarak dış güçleri gösteriyor. Bundan daha büyük bir saçmalık olur mu? Dolar bazında hükümetin borcu var. Borç ödeyecekler. Borç ödemek için dolar bulmaları gerekiyor. Doları nereden bulacaklar? Bankası olan, doları olan finans kuruluşlarından, lobilerden… Lobilerden para isteyen dış güç değil yine bunlar. Hem gidip yalvarıyorsun, “bana dolar ver” diye hem bunları suçluyorsun. İkiyüzlü bir siyaset.

Türk Lirası neden değer kaybediyor? Ülkeyi o kadar kötü yönettiler ki bir borç batağının içine soktular. Son 16 yılda sadece yabancılara ödedikleri faiz 151 milyar dolar. Hem faizden şikâyet ediyorlar, hem borç alıyorlar, hem faiz ödüyorlar hem tertemizler. Hayatımda bu kadar saçmalık görmedim. Esas olarak yaşlananların arkasında siyasi beceriksizlik var.

»Ekonomide başarı öyküsü de anlatamayacaklar anlaşılan?

Evet artık bir şey söyleyemiyorlar. Ortada başarı öyküsü de yoktu. Başarılı ekonomisi olan bir ülkede bu kadar sosyal yardım olur mu? Dikkat edin Cumhurbaşkanlığı seçimi sırasında sosyal yardımlar daha da arttı. Ama yardımı “hükümet değişirse sosyal yardımlar kesilir” söylemi ile birlikte yapıyorlar. Bütün vatandaşlarımıza söylüyorum. Hiçbir sosyal yardım kesilmeyecek, daha fazlası dağıtılacak. Ve daha insanİ, koşullarda yaşanacak. Hiç kimseNİN yoksulluğu, fakirliği afişe edilmeden.

Özgür ve eşit seçim koşulları yok

»Muhalefet seçim kampanyasında engellerle de karşılaşıyor. Son olarak Antep’te Meral Akşener miting öncesi engellendi. Neler söyleyeceksiniz?

Ülkede sözde bir Başbakan var. Yani devleti yöneten kişiden bahsediyoruz. Olaya derhal müdahale etmeli, kamyonları yoldan kaldırtıp Akşener’den de özür dilemeliydi. Ama iradesi Saray tarafından ipotek altına alınmış olduğundan bu olaya müdahale edemiyor. Bundan daha büyük bir demokrasi ayıbı olmaz. Bir cumhurbaşkanı adayı hapiste, bir cumhurbaşkanı adayını engellemek için her türlü yol deneniyor, bir cumhurbaşkanı adayına tüm televizyon ekranlarını kapatacaksınız. CHP’nin Cumhurbaşkanı Adayı’na da ülkede özgülük var demek için medyada çok dar bir alan açacaksınız. Ülkede özgür ve eşit koşullarda yapılmayan bir seçim var. Siz bu ülkede demokrasinin var olduğunu dünyanın hiçbir ülkesinde anlatamazsınız. Eşit olmayan bir seçim yapacağız. Devletin bütün olanaklar Başbakan ve Cumhurbaşkanı kullanılıyor. Arabalar, uçaklar, bürokratları, valileri, kaymakamı, askerleri. Sonra da bizim ülkede demokrasi var diyeceksiniz. Bizim ülkemizde demokrasi yok.

Buna rağmen başaramayacaklar. Dikta yönetimine karşı bir toplumsal hareket var. Bu toplumsal hareketin sonucu sandıkta kendini gösterecektir.

Muhalefet ikinci tura kalana destek vermeli

»İkinci tur için bir muhalefet partileri ile çalışmanız var mı?

Cumhurbaşkanı adayları demokrasi için yargının bağımsızlığı, güçler ayrılığı, insan temel hak ve özgürlüklerini öne koyarak vatandaştan oy istediklerini söylediler. Bunları söylemeyen tek cumhurbaşkanı adayı var. Bütün gücü elimde tutup ülkeyi sopayla yöneteceğim diyen bir tek kişi var. Dolaysıyla o siyasi partilerin liderlerinin ikinci tura kim kalırsa bu otoriter kişiliğe karşı her türlü desteği vermeleri gerekir. Aksi halde söylemlerin samimiyeti sorgulanacaktır.

24 Haziran AKP seçmeni için de bir fırsat

»15 vekilin İyi Parti’ye geçişi, Millet İttifakı dahil muhalefet alanında yaşanan bir dizi gelişmede katkınız çok fazla. Bundan sonra hangi hamleleri izleyeceğiz?

Türkiye’de demokrasinin inşası için elimizden gelen her türlü mücadeleye devam edeceğiz. Bazen parlamentoda olacak, bazen parlamento dışında olacak çalışmalarımız.

Demokrasiyi savunan farklı siyasal görüşlerde olan partilerle bir ortak payda oluşturmamız gerekir. Bu ortak paydanın birinci ayağı adalettir. Birinci ayak konusunda AKP seçmeni de olmak üzere herkesin duyarlılığını artırmak için önemli bir adım attık. İkinci önemli ayak adalet, demokrasi ve özgürlüklere inanan partilerin bir çeşit ortaklaşmaya varmaları gerekliydi. Neye karşı, dikta, baskıcı, parlamentoyu işlevsiz bırakan yönetime karşı ortak çaba harcanmalı. Bölünmenin değil bir paydada birleşmenin Türkiye için daha faydalı olacağına inandım. Bu maya da tutu. Bu asgari standartları Millet İttifakı olarak hayata geçirebilirsek o zaman Türkiye gerçekten de rahat bir nefes alır. Her kesim rahatlar.

Bugün telefonla görüşürken bile ‘acaba dinleniyor muyum’ kaygısı duyuluyorsa o ülkede demokrasi yok demektir. Ben gayet iyi biliyorum ki genel başkan olduktan bu yana telefonlarım dinleniyor. Diğer partilerin başkanları da öyle. Bu dinlemeler bir kişiye bilgi olarak akıyor. Hatta bir keresinde “Ey Kılıçdaroğlu nefes alışını bile biliyoruz” demişti. Doğru, takip ediyor. Devlet böyle yönetilemez. Kendi vatandaşını niye dinliyor. Biz düşman değiliz ki. Zaten tüm fikirlerimizi kamuoyu ile paylaşıyoruz. Ama bizi kamuoyundan değil telefondan takip etmek istiyor. Bu bir çeşit hastalık. Devleti yönetememe ve kendi geleceğinden endişe etme hastalığı. Temel Bey açıkladı. Filistin’le ilgili yaşanan gelişmelere dair miting yapma kararı almışlar. Telefon dinleyenler Cumhurbaşkanlığı’na bilgi vermiş. Yurtdışından miting kararını açıkladı. İktidar miting yaptı da ne oldu? İktidar miting yapmaz gereğini yapar. Ne oldu mitin yaptı da? Açıkça iktidar halkı kandırdı.

Muhalefeti etkisiz kılmaya çalışıyorlar. Ama ne yaparlarsa yapsınlar demokrasi bu toplumda kök saldı. Ne kadar budarlarsa budasınlar yandan bir ağaç filiz veriyor. 25 Haziran’a kadar bir ömürleri kaldı. Ondan sonra demokrasi havası oluşacak. Bunu sağlamamız lazım. 24 Haziran önemli bir fırsatıdır. AKP’li seçmeni içinde fırsattır. Biraz dinlenmeli, kendisini sorgulamalı bir köşede beklemeli.

Kadınlar da rahatsız

»AKP’li seçmende böyle bir eğilim hissediyor musunuz?

Evet hissediyorum. İş dünyası, STK, odalar ve sendikalarla yaptığımız konuşmalarda hissediyoruz. Özellikle basına kapalı bölümde iktidarı daha net eleştiriyorlar. Bizden daha aktif olmamızı istediklerini söylüyorlar. Çözüm bekliyorlar. Eskiden bu tür toplantılarda yine biz anlatırdık onlar da dinler ve giderlerdi. Ama şimdi öyle değil. Aktif olmamız için çağrı yapıyorlar. Bizim çözüm önerilerimizi bekliyorlar. Biz de anlıyoruz ki AKP gemisi su alıyor.

»Toplumda değişim talebi en çok hangi kesimde hissediliyor?

Kadınlar ve gençler. Süreçten en çok kadınlar rahatsız. Baskıcı yönetiminin en büyük faturasını kadınlar yaşayacak bunu hissediyorlar. O nedenle çok fazla rahatsızlar. Ayrıca eğitim sistemindeki son olağan üstü bozulma anneleri son derece endişelendiriyor. Gençler de kendi özgürlük alanlarının iktidar tarafından kısıtlandığı kanısında. Üniversitelerin bölünmesi ile ilgili eylem yapmaları bile Saray tarafından neredeyse yasaklandı. Baskı kuruldu dekanı istifa ettirildi. YÖK üzerinden baskı kuruldu. Doğru değil bunlar ve gençler bunları görüyor. Bu gidişin gidiş olmadığını görüyorlar.