Tarım çiftçisinin kaderi piyasa güçlerine teslim edildi. Hayvancılıkta büyük işletmeleri önceleyen, koruyan, kollayan bir destekleme sistemi hayata geçirildi. Evet çıkarsa meraların talanı, maden ve enerji şirketlerin ekolojik tahribatı ve tarım alanları üzerinde oluşturduğu tehdit kalkmayacak, aksine daha da ivme kazanacaktır

Çiftçiler niçin ‘Hayır’ diyecekler?

Orhan Sarıbal
CHP Parti Meclisi Üyesi Bursa Milletvekili
Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Üyesi


2000’li yılların başından bu yana uygulanan ve bölüşüm ilişkilerini yerli ve uluslararası tekellerin lehine biçimlendirmeyi hedefleyen neoliberal politikalar AKP tarafından sadakatle uygulandı.

Tarımda çiftçinin kaderi büyük ölçüde piyasa güçlerine teslim edildi. Küçük ve orta ölçekli tarım işletmeleriyle sürdürülen aile çiftçiliğinin, büyük ölçekli işletmeler ve tarım şirketleriyle ikame edilerek bitirilmesini amaçlayan politikalar izlendi.

Hayvancılıkta da büyük işletmeleri önceleyen, koruyan, kollayan bir destekleme sistemi uygulandı.

Bilinçli olarak sürdürülen bu politikalarla, ürettiğinden para kazanamayan küçük ölçekli aile işletmeleri için tarım; geçimlerini sağlayabilecek bir ekonomik faaliyet olmaktan çıktı.

Günümüzde tarımla uğraşan nüfusun üçte ikisinden fazlasının yıllık geliri 2 bin doları bile bulmuyor. Yoksullaşan çiftçiler giderek tarımdan kopuyor; köyler, tarlalar, meralar boş kalıyor.

Uygulanan bu politikaların sonucu olarak AKP’li yıllarda;

» Çiftçi kayıt sistemine kayıtlı çiftçi sayısı 2,8 milyondan 2,2 milyona düştü; yani 560 bin kişi azaldı. Çiftçiliği bırakan üretici sayısı oransal olarak yüzde 20’yi buldu.

» Çiftçi yaklaşık 3 milyon hektar araziyi işlemekten vazgeçti.

» 2002 yılında tarımın toplam istihdamdaki payı yüzde 35 iken; 2015 yılı itibariyle yüzde 20’lere geriledi.

Kırda, tarımda tutunamayanlar ya mevsimlik tarım işçiliğine yöneldiler veya kentlerin varoşlarına göçerek işsizliğe, marjinal işlere, sosyal yardımlara mahkûm oldular. Kentlere gelen, ancak iş ve aş bulamayan yoksul köylülerin denetimi daha kolay hale geldi.

Gerek bitkisel gerekse hayvansal üretimde Sözleşmeli Üretim devlet desteğiyle yaygınlaştırıldı. Tarım/gıda tekelleri ile küçük üreticiler arasında standart ilişki biçimi haline getirilen sözleşmeli üreticilik uygulaması, küçük üreticilerin koşulsuz bağımlılığının yolunu açtı.

AKP’nin bir yandan uyguladığı yardım edilmiş yoksullar (3 milyonun üzerinde aile) yaratma politikaları ile emekçi sınıfları teslim alıp, biat etmelerini sağlayarak kendine bağımlı hale getirirken; öte yandan onları dini muhafazakârlığa, cemaat ve tarikat yapılarına boyun eğdirdi.

2002 yılında bankalar tarafından çiftçiye kullandırılan kredi 4 milyar lira iken, 2016 yılında 73 milyar liraya yükseldi. Yani çiftçinin bankalara olan borcu 18 kat arttı.

2016 yılında çiftçinin kullandığı banka kredisi tarımsal destekleme ödemelerinin 6 katını aştı. Çiftçi kredi borçlarını ödeyememe korkusuna tutsak edildi.

2006 yılında çıkarılan Tarım Kanununa göre milli gelirin en az yüzde 1’inin tarımsal desteklemeye ayrılması gerekir. Yani 2007-2015 yılları arasında tarıma 132 milyar TL ödenmesi gerekiyordu. Şu ana kadar ödenen destekleme miktarı 65 milyar liradır. Dolayısıyla hükümetin çiftçiye 67 milyar borcu bulunmaktadır.

Kırda tutunabilen çiftçiler için popülist politika uygulamalarının yanı sıra bu uygulamaların yandaş medya aracılığıyla sürekli ve abartılı biçimde propagandası yapıldı. Verilen destekler giderek daha fazla ad altında ödenerek, tarım daha çok destekleniyor havası yaratıldı. (Hitler’in Propaganda Bakanı Goebbels de “Yalan söyleyin, mutlaka inanan çıkar” demişti.)

Buna karşılık, AKP’li yıllarda çiftçiye verilen nakit desteğin 10 katı faiz ödemeleri ile yerli ve yabancı rantiyeye ödendiği halde, bu gerçek halktan gizlendi.

Özetlemek gerekirse; AKP’li yıllarda tarım çokuluslu şirketlere devredildi. Çiftçilerimiz üretemez, ürettiklerini satamaz hale getirilerek yoksullaştırıldı. Ülkemiz gıdada da dışa bağımlı konuma getirildi, etini, hayvanını, samanını ithal etmek zorunda bırakıldı.

TARIM EMEKÇİLERİ VE ÇİFTÇİLER DİKTA ANAYASASINA NİÇİN ‘HAYIR!’ DİYECEKLER?

» Çiftçilerimizi şirketlere teslim eden politikalara HAYIR!

» Çokuluslu şirketlerin ve yerli işbirlikçilerinin ihtiyaçlarına göre oluşturulan politikalar sonucu ürün çeşitliliğimizin yok edilmesine HAYIR!

» Biyolojik çeşitliliğe sahip köylü tarım modeli yerine şirket tarımının, yani endüstriyel tarım modelinin desteklenmesine HAYIR!

» AKP döneminde hububat, bakliyat, yağlı tohumlar ve pamuk üretimi azaldı. Tarımda üretimi değil, ithalatı teşvik eden politikalara HAYIR!

» Tohumlarımızı küresel tohum şirketlerine vermemek, yerel çeşitlerimizle üretim yapabilmek için HAYIR!

» Tohumculuk Kanunu’yla tohumculuk piyasasının yabancı tohumculuk şirketleri ve yerli işbirlikçilerin tekeline girdiği; Köylülerin kendi yerli tohumlarını bile satamadıkları için HAYIR!

» Tarım Kanunu’nda “Milli gelirin en az yüzde biri tarımsal desteklemeye ayrılır “denmesine rağmen, çiftçilere bunun yarısının bile verilmemesine HAYIR!

» Tarımsal desteklemelerden küçük ve orta ölçekli işletmeler değil, büyük ve dev işletmeler yararlandırıldığı; bunun sonucu olarak milyonlarca çiftçi borcunu ödeyemediği, toprağını satmak zorunda kaldığı için HAYIR!

» Yerli tütün üretimini bitirerek, sektörü çokuluslu şirketlere peşkeş çekenlere HAYIR!

» Yabancı şirketlerin mısır şurubu üretimine verdikleri desteği pancar üreticisinden esirgeyenlere HAYIR!

» Çiftçinin kullandığı mazottan ÖTV ve KDV alınırken özel yatların kullandığı mazottan vergi alınmamasına HAYIR!

» Çiftçimizin/köylümüzün mal varlıklarının talanına yol açan Büyükşehir Kanunu’ndan geriye dönüşü sağlayabilmek için HAYIR!

» Tarlalarımızın kanun zoruyla şirketlere satılmasına HAYIR!

» Meralarımızın ve otlaklarımızın talan edilmesini durdurabilmek için HAYIR!

» Tarım arazilerinin amaç dışı kullanımına; rant amaçlı talanına, meralarımızın, ormanlarımızın yok edilmesine, sularımızın, havamızın kirletilmesine HAYIR!

» Tarım arazilerimizin enerji ve maden yatırımlarına feda edilmemesi için HAYIR!

» Tarım topraklarını acele kamulaştırmalarla çiftçinin elinden alıp her yere Termik Santral, HES, RES dikenlere HAYIR!

» Küçük çiftçilerin sözleşmeli üretimle şirketlere bağlanmasına, kendi toprağında köle edilmesine HAYIR!

» Yoksul tütün üreticilerimizi yabancı şirketlerin sözleşmeleriyle köleliğe mahkûm edenlere HAYIR!

» Mevsimlik tarım ve orman işçilerinin güvencesiz çalıştırılmasına HAYIR!

» Ziraat Bankası ve ÇAYKUR’un ‘Varlık Fonu’na devredilmesine HAYIR!

» Tarımsal KİT’lerin özelleştirilmesine, çiftçilerin tohumluk ve damızlık ihtiyaçlarını karşılamak üzere kurulan tarım işletmelerinin kiralanmasına HAYIR!

» Halkın malı olan KİT’leri, TEKEL, SEK, ETBALIK, TÜGSAŞ, İGSAŞ, TZDK, TİGEM ve YEMSAN’I özelleştirerek yabancılara peşkeş çekenlere HAYIR!

» Üreticilerin yönetiminde ve denetiminde olması gereken Tarım Satış Kooperatifleri Birlikleri’ne el konulup ‘Kayyum’a devredilerek satılmasına engel olabilmek için HAYIR!

» Komşu ülkelerle yaşanan gerilimler yüzünden üreticilerin ürünlerinin dalında kalmasına HAYIR!

» “Referandumda bu köyden HAYIR! çıkarsa hepiniz icralık olacaksınız” tehdidini savurdukları için HAYIR!

» Milletin efendisi olan köylünün AKP’nin kölesi olmaması için HAYIR!

» Küresel iklim krizinin çözümü olan köylü tarımının sürekliliğini sağlayabilmek için HAYIR!

» En güzel ormanlarımızın altın ve maden bulmak için çok uluslu şirketlerin kullanımına verildiği; su havzalarımızın denetimi ve kullanımının özelleştirmeye açıldığı için HAYIR!

» Derelerimizin özgürce akabilmesi için HAYIR!

» “Ölümsüz ağaç” zeytinin yaşam hakkını savunabilmek için HAYIR!

» Buğdayın anavatanında GDO’lu ekmek yememek için HAYIR!

» Karadeniz’in yaylalarını yok edecek olan “Yeşil Yol”u durdurmak için HAYIR!

» Doğa katliamlarını durdurabilmek için HAYIR!

» Çiftçilerimizi yoksullaştıran tarım politikalarına HAYIR!

» Gıdanın şirketlerin kontrolüne geçmesini engellemek ve Gıda Egemenliğimizi korumak için HAYIR!

» Ülkenin dört bir yanında yetiştirilebilmesine rağmen her yıl 4 milyon ton buğday ithal edilerek kaynaklarımızı Rusya, Litvanya, Meksika çiftçisine aktaranlara HAYIR!

» AKP döneminde 2 milyon ton pirinç ve çeltik ithal edildi. Kaynaklarımızı Rusya ve Kanada çiftçisine aktaranlara HAYIR!

» AKP döneminde 3,5 milyon ton bakliyat ithal edildi. Bakliyat üretimini desteklemek yerine ithal ederek kaynaklarımızı Kanada, Meksika, Arjantin ve Hindistan çiftçisine aktaranlara HAYIR!

» AKP döneminde 8 milyon ton soya fasulyesi ithal edildi. Kaynaklarımızı Ukrayna, ABD, Paraguay çiftçisine aktaranlara HAYIR!

» Ayçiçek ve kolza yağı ithal ederek kaynaklarımızı Rusya, Ukrayna ve Malezya çiftçisine aktaranlara HAYIR!

» AKP döneminde 17 milyon ton pamuk ithal edildi. Bir zamanlar pamuk cenneti olan ülkemizi binlerce ton pamuk ithal etmek zorunda bırakarak kaynaklarımızı ABD, Brezilya, Türkmenistan çiftçisine aktaranlara HAYIR!

» Uyguladıkları politikalarla hayvan varlığımızı azaltarak, halkımızı pahalı ve ithal ete zorunlu bırakanlara HAYIR!

» Altı yılda canlı hayvan ve kırmızı et ithalatı için yurtdışına 4,4 milyar dolar aktarılmasına HAYIR!

“Evet” çıkması halinde tarımda neler olacak?

» Üretimi desteklemeyen, teşvik etmeyen buna karşılık tamamen ithalata dayalı bir tarım yapısı ortaya çıkacaktır.

» Geçimlik tarım dahil üretimin tamamının şirketlerce gerçekleştirileceği dışa bağımlı bir yaşama mahkûm edileceğiz.

» Başkanlık Sistemini savunanlar tarımı stratejik bir sektör olarak değil, bir ticaret aracı olarak görmektedir. Gıda güvenliği ve kendine yetecek kadar üretimi sayesinde gıda güvencesine sahip olan bağımsız bir ülke olmak gerekir. Fakat Başkanlık Sistemini savunan herkes “Neyin ticaretini yapabilirim?” derdindedir.

» Referandumda “EVET” çıkması halinde Cumhurbaşkanına her türlü kararname çıkarma yetkisi verilecek. O nedenle bugün yapılan acele kamulaştırma yöntemine daha sık rastlayacağız. SİT alanı, mera, yayla, tarım arazisi sıfatları enerji ve maden şirketlerinin doğayı talanı aksamasın diye gecelik kararnameler çıkacaktır.

» Tarım alanları ve zeytinliklerin tarım dışına çıkarılma, amaç dışı kullanılma süreci ivme kazanacaktır.

» Meraların talanı, maden ve enerji şirketlerinin ekolojik tahribatı ve tarım alanları üzerinde oluşturduğu tehdit kalkmayacak, aksine ivme kazanacaktır.

» GDO’lu gıdaların hem ithalatı hem de üretimi artacaktır. Ekmeklerimiz bile GDO’lu olacaktır.

» Tarım desteklenmediği için çiftçiler tarafından ekilemeyen, boş bırakılan topraklar “üretime kazandırıyoruz” kılıfı altında şirketlere peşkeş çekilecek.

» Tarım giderek daha az desteklenerek, çiftçiler yerli veya yabancı özel bankaların sömürüsüne terk edilecektir.

» 2018 yılı başından itibaren patentsiz tohumu yani geleneksel, atalarımızdan miras kalmış ve tohumları evimizin bahçesinde bile kullanmamız yasaklanırken, tüm üretim süreçleri tohum ve tarım ilaçları tekellerinin hakimiyetine terk edilecektir.