Kuraklığın tarım sektörüne olan etkisine ilişkin konuşan Tarım Yazarı Yıldırım, “Çiftçiler eskiden konuştuğumuzda iklim değişikliği, yağış falan konuşmazlardı. Şimdi hepsi bunu konuşmaya başladı” dedi.

Çiftçinin gündemi: Kuraklık

Gökay BAŞCAN

Yağışların düzensizliği ve kuraklığın en çok etkilediği alanlardan biri tarım oldu. Yağış düzensizliği tarımı etkilerken, vahşi sulamada su kaynaklarının tükenmesine, kuraklığın artmasına neden oluyor. Suyun yüzde 70’inden fazlasının tarımda kullanıldığına dikkat çeken Tarım Yazarı Ali Ekber Yıldırım, “Suyu tarımda verimli kullanmak, su tasarrufu açısında çok önemli” dedi.

Türkiye’de bulunan 19 milyon hektarlık tarım arazisinin yüzde 80’inden fazlasında kuru tarım yani açık alanda yağışa bağlı olarak ekim yapıldığına dikkat çeken Yıldırım, “En ufak bir yağış rejimindeki değişiklik üretimi etkiliyor. Bu sene en somut örneği zeytinde yaşadık. Zeytinde son 11 yılın en düşük üretim rakamı olacağı tahmin edildi. Yayımlanan ilk tahmin raporu bunu gösteriyor. Çünkü mayıs ayında zeytinin çiçeklenme döneminde 40 dereceyi bulan sıcaklıklar, çiçeğin dökülmesine neden oldu. Zeytin ilk orada bir hasar gördü zaten. Daha sonra 7 ayı bulan yağışsızlık dönemi oldu. Bu kez yağmur, yağış olmayınca zeytin yağlanmadı. Sulama yapabilenler, kısmen daha az zararla çıktı ama sulama yapamayanlar ki zaten çoğu kıraç alanda ciddi bir verim kaybı oldu. Bu da kuraklık ve yağış rejimindeki değişikliğin ne kadar etkili olduğunu gösteriyor” diye konuştu.

EYLEME GEÇİLMİYOR

Kuraklık etkisinin zeytin, fındık ve diğer meyvelerde daha çok görüldüğünü belirten Yıldıırm, “Buğdayda bir sene kurak geçiyor, diğer sene üretici ona uygun, gübreleme, ekim tarihini değiştiriyor. Bakanlık, kuraklıkla mücadele eylem planı hazırladı. Orada her şey var, her yazıyor. Fakat bizde genelde eylem planları hazırlanıyor ancak eyleme geçilmiyor” ifadelerini kullandı.

VAHŞİ SULAMADAN VAZGEÇMELİYİZ

“Türkiye’de kuraklık denilince genellikle Ankara, İstanbul, İzmir gibi büyükşehirlerin içme suyu gündeme geliyor” diyen Yıldırım, kuraklığın sadece İstanbul’daki barajları su seviyesinin azalıp artmasıyla ilgili olmadığını belirtti. Su kullanımının en büyük payının tarımda olduğuna dikkat çeken Yıldırım, “Tarımda suyu verimli kullandığımız ölçüde tasarruf yapabiliriz. Dünyada damla sulamayı bile yer altına alan sistemler kullanılıyor. Biz ise yüzde 70-80 oranında hâlâ vahşi sulama yapıyoruz. Bu artık terk edilmesi gereken bir sistem. Damla sulamada da bilinçli kullanım çok önemli. Damla sulama gibi bir teknolojiye bile vahşi sulama yapanlar var. Damla sulamayı açık bırakıyor, bitkinin ihtiyacından çok daha fazla su harcanıyor. Damla sulama yöntemiyle vahşi sulama muhtemelen sadece Türkiye’de yapılıyordur” dedi.

ÜRETİCİ ÜRÜNÜ DEĞİŞTİRİYOR

Kuraklık, yağışların düzensizliği ve ekonomik nedenlerin üreticini ektiği ürünün değiştirmesine neden olduğunu belirten Yıldırım, “Bölgesel bazlı olarak ürünleri tercih ederken suyu esas alarak planlamanın yapılması gerekiyor. Üretici de suyu esas alarak üretmeye zorunlu olarak yöneldi. Bu sene çok kurak geçti, buğday ekimi yapanlar sulu alanda ekim yaptılar. Kıraç alanda daha çok arpa gibi ürünler ekmek zorunda kaldılar. İklimdeki değişiklik, üreticiyi de değişikliğe itiyor. Çiftçiler ürün desenini değiştiriyor. Sadece iklim değişikliği, kuraklıkla ilgili de değil tabi ki. Çiftçi para kazanamadıkça ürün değiştiriyor” ifadelerini kullandı.

İKLİM CİDDİYE ALINMADI

Çiftçilerin artık iklim değişikliğni konuşmaya başladığını belirten Yıldırım şu ifadeleri kullandı: “Tarımsal üretimin tüm bunlara uygun olarak yapılması gerekiyor. Tohum geliştirirken kuraklığa dayanıklı çeşitlerin tercih edilmesi gibi birçok çalışma yapılması gerekiyor. Biz bugüne kadar iklim değişikliğini pek ciddiye almadık. Artık ciddiye almalıyız, zaten zorundayız. Eskiden iklim değişikliği deyince sadece buzulların erimesi, kutup ayılarının yaşamının tehlikeye girmesi olarak algılanıyordu. Şimdi iklimdeki bu değişiklik insanların canının yakmaya ve doğrudan etkilemeye başladı. O yüzden de o konudaki algıda da bir değişiklik var. Çiftçiler eskiden konuştuğumuzda iklim değişikliği, yağış falan konuşmazlardı. Şimdi hepsi bunu konuşmaya başladı.”