Ünal Özmen: Alternatif eğitim modellerinden miras kalan öğrenme-öğretme yöntemlerini deneyimlerimize katıp, toplumsallaşamamalarından da ders çıkararak yeni bir yol denemeliyiz. Bence vergilerimizle kurulmuş kamu okulları ve olanakları terk edilmemelidir. Ne yapılacaksa orada yapılmalıdır

Çıkış yolu kamu okullarının alternatife dönüştürülmesi

HAZIRLAYAN: SERBAY MANSUROĞLU

Eleştirel Pedagoji Dergisi’nin başındaki isim ve BirGün yazarı olan eğitimci Ünal Özmen, zorunlu eğitime tabi tutulan 17 milyon öğrencinin mutsuzluğunu ve çıkış yollarını anlattı. Özmen’e göre eğitim alanı çok geniş. Bu nedenle alternatif modeller eğitimdeki krize bir çıkış sağlamaz. Aksine devletin elinde bulunan okullardaki neoliberal eğitime alternatifin oluşturulması ve mücadelesinin savunulması gerektiğini anlatıyor Özmen.

»Türkiye’nin yaşadığı eğitim krizinden hareketle alternatif eğitim olanaklarını tartışmaya açtık. Durumun vahametine dikkat çeken biri olarak bu konuda sizin de söyleyecekleriniz olmalı.
Durum gerçekten vahim! Şu anda dünyada öğrenenini en mutsuz eden eğitim Türkiye’dedir diyebiliriz. Sistemin size verdiği bilgi, kazandırmaya çalıştığı beceri işinize yaramıyor; duygusal tatmin sağlamıyor. Daha da kötüsü mevcut yeteneklerinizi de köreltiyor. Şu haliyle eğitimin kazandırdığı işe yarayan ve uzun vadeli kullanımı olan tek şey, bireyi kendi kişiliğinden ayıran devlet ideolojisi. Onu da temsil ettiği egemenlik adına devlet kullanıyor. Üstelik sizi ve çocuğunuzu başkasının işine yarar hale getirirken faturayı size ödetiyor. Bu konuda kapitalizmin modernist eğitimi daha insaflıydı, neoliberalleri pek insafsız çıktı.

»İnsanlar eğitimi önemsiyor, eğitim harcaması artıyor, teknoloji desteği de var; neden eğitimin niteliği yükselmiyor. Neden bu noktadayız?
Kapitalizm neoliberal dönemi için aklını, becerisini yeteneklerini başkasına kiralayacak bir insan tipi tasarladı. Bunu gerçekleştirebilmek için eğitimin amacını, öğretmenin ve okulun rolünü yeniden tanımladı ve eğitimin üç temel ayağına aynı anda saldırdı: Öğretmenler itibarsızlaştırıldı, onları mesleklerini icra edemez duruma getirdi. Öğretmenin öğrencisine önereceği hikaye kitabının bakanlık merkezinden belirleniyor olması demek istediğimi yeterince açıklar sanırım. Öğrenci, tercih etmediği okullarda onaylamadığı müfredata tabi tutulurken velisi bu eğitimi finanse etmeye zorlanıyor. Okullar, eğitimsel amaçlara hizmet etmeyen toplama kamplarına dönüşmüş durumda. Bileşenleri bu durumdaki yapıdan nitelikli bir eğitim çıkmaz. Nitelikli eğitim, bireyin insani kapasitesini artıran eğitimin adı. Buna hizmet etmeyen teknolojik de olsa niteliği artırmaz. İnsan teknolojik varlık değil ki…

Daha da kötüsü, modernist eğitimin yücelttiği fakat başka bir biçimde, koşullu çalışmasını sağlamaya çalıştığı akıl, yani insan, neoliberal dönemde aşağılanmaya başlandı. Evrim Kuramının Yaratılışçılıkla yer değiştirmesi aklın devreden çıkarılmasının işaretiydi. ABD merkezli bu eğitim politikası, bizim siyasal İslamcıların elinde dine çağırı aracı olarak kullanıldı. Neoliberal politikaların eğitim boyutunun onların bile cahil saydığı kişilere teslim edilmesiyle benzer politikalara maruz kalan Batılı ülkelerden daha ağır bedeller öder olduk. Eğitimi teslim ettiğiniz adam imam; ezberlediği duaları başkalarına ezberletmek, ibadet şekillerini uygulatmak, her bir bireyi dinin etrafında toplama eğitimi almış. Siz ona düşünmeyi düşünme, akıl yürütme, eleştirel düşünme, farklılıkları dikkate alarak bireyin yeteneklerini ortaya çıkarma gibi evrensel eğitim değerlerine ulaşmada görev veriyorsunuz. Bu ağaç testeresiyle domates doğramak gibi bir şeydir.


»Çıkış yolu yok mu?
Yok değil, fakat önce, krizin vurduğu ve bunun farkında olan halka kendi imkânlarını zorlayarak kurtulamayacağını izah etmek gerek. Yoksulluğun, çaresizliğin, baskının açık söylemek gerekirse biraz da cahilliğin teslim aldığı önemli bir kesim dışında herkes devletin elindeki eğitim kurumlarından kurtulmaya çalışıyor. Özel okullar ise onları “Yaratıcı, üretken, eleştirel düşünebilen, ekolojist, demokratik, eşitlikçi, toplumsal duyarlılıklara saygılı, ayrımcılık karşıtı” gibi alternatif çağrıştıran kavramlarla kendine çekmeye çalışıyor. Bu bize, insanların, eleştirel eğitimcilere ait bu kavramların karşılandığı bir eğitim arayışında olduğunu gösterir. Öyleyse onlara alternatif olduğunu söylese de özel okulların yanlış seçenek olduğunu, özel okulu demokratik bir seçenek olarak sunan devletin aslında yükü sırtından atmak niyetiyle hareket ettiğini anlatmalıyız.

»Alternatif Eğitim Modelleri denenemez mi?
Denenmiş çok sayıdaki model de gösteriyor ki alternatifin eğitimde fazlasıyla karşılığı var, fakat pratikte çok az gerçekleşiyor. Söz konusu okul eğitimi ise ki şu anda krizin başladığı yer burası ve biz bunu konuşuyoruz, bugün için hiç şansı yok diyebilirim. Günümüzde alternatif eğitime yönelme, devlet memurunun giyim tarzını değiştirmek istemesi gibi bir şeydir. Gardırobunuzda hoşlandığınız elbiseleriniz itina ile dizilidir, ancak kılık kıyafet yönetmeliği onları eskitmenize izin vermez. Devletin, çalıştığınız kurumun beklentisine, arzusuna uygun olanı seçmek durumundasınızdır. Diğerleri tatil günlerini bekler.

Alternatif, olmayan bir şeyin arayışı değildir, mevcudu reddederek yerine talebinizi karşılayacak olanını koymaktır. Kavram, kendi başına ilerici de değil, ona anlamını veren neye alternatif olduğudur. Egemenlik karşıtı ve ‘başka bir yol’ her daim entelektüellerin arayışı olduğu için solcu gibi gelir bize. Oysa 2008’de Konya’nın Balcılar beldesinde çöken ve 18 çocuğun öldüğü Kuran kursu alternatif eğitim veriyordu.

 



»“Alternatif Eğitim” mümkün değil mi demek istiyorsunuz?
Alternatif arayışında olan, kültürel farklılıklarını önemseyen küçük bir grup ya da bir cemaat değil, 17 milyon örgün eğitim öğrencisinin karşı karşıya kaldığı bir problemi çözmeye çalışıyoruz. Bugüne kadar denenmiş yollarla bu devasa soruna kalıcı çare üretmenin mümkün olmadığını söylemek zorundayım. Yazı dizisinde birkaç örneğine yer verdiğiniz alternatif eğitim modelleri ve yüzlerce diğerleri, tabi tutuldukları eğitimin mutlu etmediği entelektüellerin girişimiydi. Barbiana Okulu, Highlander Halk Okulu,  Montessori Eğitim, Summerhill Özgürlük Okulu, Highlander Halk Okulu insanın, kendini ve içinde bulunduğu toplumu anlamasını sağlayan; onu, toplumun eşit ve değerli bir üyesi olmaya hazırlayan, her türlü egemenliği reddeden, bireyin özgün karakterini destekleyen deneyimlerdi. Çok değerli, cesur girişimler olmakla birlikte hiçbiri adını alan kurucusu ve etkileyebildiği birkaç muhalifi aşıp toplumsal kurumlara dönüşemedi. Çünkü bu mikro deneyimler, kazanılmış bir hak olarak “eğitim hakkı”ndan vazgeçerek kendini başka bir mecrada kurmayı denedi. Alternatif eğitim modellerinden miras kalan öğrenme-öğretme yöntemlerini deneyimlerimize katıp, toplumsallaşamamalarından da ders çıkararak yeni bir yol denemeliyiz. Bence vergilerimizle kurulmuş kamu okulları ve olanakları terk edilmemelidir. Ne yapılacaksa orada yapılmalıdır. İsterseniz buna “alternatif yol” diyelim.

»Devlet denetimindeki okullarda kendi ideolojisine ters hatta karşı girişimlere izin verir mi?
Elbette vermeyecektir; fakat devleti, onun elindeki kurumları dönüştürme çabası sizin alternatif fikirlerinizi devlete endekslemenizden daha değerli bir girişimdir. Günümüzde devletin her diplomayı, her sertifikayı bir sınava bağladığını unutmayalım. Sınavlar, seçmenin ötesinde, eğitimin tüm ayaklarının egemenliğin arzusuna hizmet edip etmediğini denetler. Bu sınav girdabı, kısmen gözden uzak olmayı başarsa bile Alternatif Eğitim veya Alternatif Okul çabanızı size denetletir. Alternatif okulunuza gelen öğrenciye ortaokul düzeyinde eğitim veriyorsanız TEOG’da çıkan her altı sorudan birinin din dersiyle ilgili olduğunu göz ardı edemezsiniz.

HER ÖĞRETMEN BİR BEHRENGİ

»Alternatif Yol dediniz; ne öneriyorsunuz?

Gelinen noktada öğretmenin rolü büyük, öğretmen olmadan hiçbir müfredat, talimat nereden, kimden çıkarsa çıksın başarıya ulaşamazdı. Öğretmenlerin devlet tarafından gerici bir sendikada toplanması direnme ihtimalini ortadan kaldırmak içindi. Buna rağmen öğretmenler, eğitimin egemen toplumsal yapıyı yaşatan içeriğini sorgulamaya yeniden davet edilmelidir. Onlardan, işlediği dersin, öğrenciye önerilen her materyalin, sorulan her sorunun, kullanılan dilin hangi amaca, kime hizmet ettiğini hesaplayarak davranması istenmelidir. Öğretmen, kazandırmayı amaçladığı bilginin kimin lehine kimin aleyhine kullanılacağını; davranış ve becerilerin kimin işine yarayacağını eleştiriye tabi tutmalıdır. Öğrencinin ve toplumun aleyhine kullanılacak bilgi, tutum ve davranışların, mevzuat hükmü de olsa aktarılmasına, öğrenilmesine aracı olmamalıdır. Yani her bir öğretmen bir Behrengi olmalıdır.

Şu haliyle bile halkla doğrudan diyaloğu olan ve eğer isterse devreye sokacağı entelektüel kapasitesi bulunan tek toplum kesimi öğretmenlerdir. Her öğretmen, her gün öğrenci sayısı kadar yetişkinle yüz yüze geliyor. Öğretmenin öğrencisi ve velisi ile kuracağı diyalog, aynı sorunun tarafları olarak birlikte hareket etmelerini kolaylaştıracaktır. Okul, egemenliğin bireyi toplumsal olana karşı örgütlediği yer ise orayı demokratikleştirecek kendi örgütlenmenizi neden gerçekleştiremeyesiniz. Sekiz yaşındaki 3. sınıf öğrencisinin müzik dersini çalıp, o yaştaki çocuğa fen bilgisi dersi koyan anlayışla ancak bu üçlü ittifak baş edilebilir.

***

Eleştirel Pedagoji
Ezilenlerin Pedagojisinde Paulo Freire şöyle der: “...tarafsız eğitim yoktur. Eğitim ya genç kuşağın bugünkü sistemin mantığına entegrasyonunu kolaylaştırmakta sisteme uygunluk sağlamakta kullanılan bir araç olarak işler ya da erkeklerin ve kadınların gerçekliği eleştirel olarak ele aldıkları, dünyalarının dönüştürülmesine nasıl katılacaklarını keşfettikleri bir araç, ‘’bir özgürlük pratiği” haline gelir.”

Paulo Freire (1921-1997), Atlas Okyanusu’nun en kuzeydoğu noktası olan Recife’de (Brezilya), orta sınıftan bir ailenin çocuğu olarak 1921’de doğdu. Sözcükleri okuma yazmayı da, okula gitmeden önce, anne-babasının katkısıyla, evlerinin bahçesinde öğrendi. 1929’da ABD’de başgösteren ekonomik bunalımın Brezilya’yı etkilemesiyle ailesi yoksullaştı. Yoksulların yaşamına ilişkin ilk deneyleri bu dönemde oluştu. Eğitim felsefesi ve öğrenme sorunlarıyla ise gençlik yıllarında ilgilenmeye başladı. 1959’da doktorasını verdiği Recief Üniversitesi’nde daha sonra eğitim tarihi ve felsefesi profesörü olarak görev yaptı.

 


1947’de, okumayazma bilmeyenin oy kullanamadığı o günlerin Brezilya’sında, halkı özgürleştirmeyi amaçlayan bir okuma yazma yöntemi önerdi. Bu yöntem, okuma yazma öğrenenlerin günlük yaşamından doğrudan esinlenen bir program ve metinleri kullanarak, onları gerçek anlamda bilinçlendirmeye dayanıyordu. Bu yöntem, ilerici Goulard hükümeti tarafından 1963’te benimsenmesine karşılık, gericileri tedirgin etti ve ülkenin Bolşevikleştirilmeye çalışıldığı ileri sürüldü. Kısa sürede 20 bin “kültür çemberi” oluşturarak, 2 milyon kişinin bu okumayazma programlarından geçmesinin planlanmasına karşılık, 1 Nisan 1964’te askeri darbe ile Hükümet devrildi. Darbeden sonra iki kez tutuklandı, üniversiteden atıldı; dahası Tanrı’nın ve Amerikalıların düşmanı ilan edildi. Sonuçta ülkesini tek etmek zorunda kalarak 16 yıl süren sürgün hayatının, ilk beş yılını ?ili’de UNESCO ve ?ili Tarım Reformu Enstitüsü’nde çalışarak geçirdi. Yetişkin eğitimi programlarında görev aldı. Sonra, Harvard’da Eğitim Okulu’nda ve Cenevre’deki Dünya Kiliseler Birliği Eğitim Bürosu’nda ve bağımsızlığını yeni kazanan Afrika başta olmak üzere çeşitli 3. Dünya ülkelerinde çalıştı. Son 30-35 yılın, yetişkin eğitimi alanında dünyanın en seçkin isimlerinin başında gelen Freire, ancak, çıkarılan genel af üzerine 1980’de anavatanına dönebildi.

“Eğitbilimin daha siyasal ve siyasetin de daha eğitbilimsel olması gerektiği” ilkesinin canlı bir simgesi olarak, etkinliğini 78 yaşına kadar aralıksız sürdüren Freire’yi, eğitim ve pedagoji dünyası Mayıs 1997’de yitirdi. Freire’nin girişiminde eğitimin temel amacı toplumsal yapının yeniden yapılanmasına yönelik geliştirilen “bilinç”tir. Eleştirel pedagoji içinde değerlendirebileceğimiz bu yaklaşım birey yönelimli değil kollektivizm odaklı bir toplumsal dönüşüm için eğitim girişimidir. Böylece eğitim felsefesi literatüründe görülen “okul mu toplumu değiştirir ?” - “toplum mu okulu değiştirir?” tartışmasının okul aracılığıyla sosyal devrim boyutunda yer almaktadır.