Seçime 11 gün kala, Clinton’ın FBI tarafından yürütülen e-mail soruşturması yeniden açıldı. Clinton ise meydan okudu

Clinton’ın e-postaları peşini hiç bırakmıyor

ÖMÜR ŞAHİN KEYİF / WASHINGTON
@omurkeyif

Donald Trump’a yönelik taciz iddialarının ortaya çıkışının hemen ardından sohbet ettiğim, 30’larında orta sınıf bir seçmen, çok öfkeli olduğu Trump’a karşı, Clinton’a oy vereceğini söylemiş ve sormuştu: Tüm bu seçim tartışmalarının en kötü yanı ne biliyor musun? Sonunda Hillary’nin seçilecek olması.

CNN/ORC anketlere göre, her 10 seçmenden yedisi ABD’nin 45’inci başkanının Demokrat Parti adayı Hillary Clinton olacağına inanıyor. Clinton, Fox anketine göre 3, Pew anketine göreyse altı puan önde görünüyor. Washington Post/ABC anketine göre, Clinton’ı seçmenin yüzde 36’sı “dürüst ve güvenilir” bulurken, yüzde 60’a göre ‘Başkomutan’ olmaya uygun özellikler taşıyor.

Taciz iddialarıyla epey yara alan Donald Trump, ‘yozlaşmış’ bir politikacı olduğunu söyleyerek vurduğu Clinton’a bir süredir meydanlardan ‘Sahtekâr Hillary’ şeklinde sesleniyor. Anketlerin çoğunda Clinton’ın gerisinde görünen Trump, son dönemde istisnasız her konuşmasında seçim sisteminin “şikeli” olduğunu dile getiriyor. Yine anketlere göre, seçmenin büyük çoğunluğu Trump’ın kazanamaması halinde, sonucu kabul edeceğine inanmıyor.

Ulusal güvenlik meselesi

Trump’ın seçmen üzerinde ciddi etkisi olan bu ‘şike’ söylemine, yakın zamanda WikiLeaks’in sızdırdığı Clinton kampanyasının e-postaları epey dayanak oluşturdu. Bir diğer dayanak ise Dışişleri Bakanlığı dönemine rastlayan e-posta skandalı. Dışişleri Bakanlığı döneminde yazışmalarını bakanlığın e-posta adresi yerine kişisel posta adresinden yaptığı ortaya çıkan Clinton, “ulusal güvenliği tehlikeye atmakla” suçlanmıştı. Yazışmalarında gizli bilgilerin yer almadığını savunan Clinton 55 bin sayfalık belgeyi yetkililere teslim etmiş, fakat 33 bin e-postayı da sildiğini söylemişti. FBI bu e-postalardan 17 binini geri getirdi. Yürütülen soruşturma sonucunda, temmuz ayında Clinton’ın “aşırı dikkatsizce” davrandığı ancak kendisine yönelik suç isnadı gerektirecek bir durum olmadığı açıklandı. Fakat 110 e-posta ve 55 e-posta zincirinin o dönem için ‘gizli’ bilgi içerdiği de ortaya kondu.

Önceki gün, yani seçime 11 gün kala, Trump’a “Seçim sistemi belki de o kadar şikeli değildir” dedirten bir gelişme yaşandı. 7 Temmuz’da Temsilciler Meclisi’nde Clinton’ın yargılanmasına gerek olmadığını savunan FBI Direktörü James Comey, Senato’ya soruşturmanın yeniden açıldığına dair bir mektup yolladı. Cumhuriyetçi Senatör, Jason Chaffetz’in haberi Twitter’dan duyurması adeta deprem etkisi yarattı.

Taciz dosyasıyla ilişkili

Soruşturmanın açılma sebebinin yeni bulunan bazı e-postalar olduğu belirtildi. Açıklamanın hemen ardından, söz konusu e-postaların bir cinsel taciz soruşturmasıyla ilişkili olduğu ortaya çıktı. Clinton’ın yakın danışmanı Huma Abedin’in ayrıldığı eşi, eski New York vekili Anthony Weiner, 15 yaşında bir çocukla cinsel içerikli yazışmalar yaptığı iddiası nedeniyle soruşturuluyor. Clinton’ın soruşturmasını yeniden başlatan e-postaların da Abedin’in, daha önce de cinsel içerikli mesajlaşmaları ortalığa saçılan Weiner’la birlikte kullandığı dizüstü bilgisayardan alındığı ileri sürülüyor. FBI’dan bir başka yetkilinin açıklamasına göre Clinton’ın göndericisi ya da alıcısı olmadığı bu e-postaların Clinton soruşturmasıyla ilişkisinin olup olmadığından emin olmak isteniyor.

Watergate’le kıyasladı

Gelişmeler, Trump’a seçim kampanyasının ‘en güzel’ günlerinden birini yaşatırken, Clinton cephesini ise öfkelendirdi. Trump’a göre bu olay dönemin Başkanı Richard Nixon’ı istifa ettiren ünlü Watergate’ten sonra en büyük siyasi skandal. Demokratlara göreyse meselenin seçime 11 gün kala ortaya çıkması ve detaylı bilgi verilmemesi dolayısıyla spekülasyona açık bırakılması düşündürücü. FBI’a ellerindeki tüm bilgileri açıklama çağrısı yapan Clinton, yeni e-postaların FBI’ın temmuzda verdiği kararı değiştirmeyeceğini savunuyor.

Trump’ın kampanya ekibi ve Trump’ı destekleyen medya kuruluşları yumuşak karın haline gelen skandalı Clinton’a karşı haklı bir silah olarak kullanıyor.

ABD’de dış politikanın seçmen davranışında anlamlı bir etkisi olmadığı biliniyor. Ancak konunun ucu “ABD’nin ulusal güvenliği”ne dokunduğunda akan sular duruyor. Anketlerde önde görünen Clinton’ın zaferini kesinleştirmek için Trump’ın seçmeninden oy almasının mümkün olmadığı, ancak kararsızları ikna ederek seçmen oranını arttırabileceği ifade ediliyor. Bu gelişmenin kararsız seçmene “Hillary’e neden güvenmediğini” hatırlatacağı da yapılan yorumlar arasında. Pek çok analistin başkanlık koltuğuna oturmasına neredeyse kesin gözüyle baktığı Clinton, 8 Kasım’da beklendiği kadar rahat olamayacak gibi görünüyor.