En nihayetinde bu zorlayıcı günlerin içinden geçerken; Çocukların çocuk olmaya, ebeveynlerin sabırlı olmaya, toplumun dayanışmaya, birimizin diğerine, hepimizin umuda ihtiyacı var...

'Çocuğumla bütün gün evde ne yapacağım?'

Görkem Göven - Çocuk ve Ergen Klinik Psikoloğu

İçinden geçtiğimiz bugünlerde, koronavirüs salgını sık sık değişen zorlu koşullarıyla neredeyse her evin gündeminde baş köşeyi alır oldu. Salgınla birlikte değiştikçe değişen yaşam şartları yaşlıları yalnız, gençleri işsiz bıraktı. Uzaktan eğitime geçiş sürecinde ise çocuklar yeni kurulan düzene uyum sağlamaya çalışıyor. Sokağa çıkma yasağıyla birlikte çocuklar bu sene 100. yılını deviren Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı'nı ilk defa evlerinde kutlamak zorunda kaldılar. Öte yandan anne babalar belki de hayatlarında ilk defa bu kadar uzun saatler çocuklarıyla evde kalıyorlar. Peki, böylesine zorlayıcı bir sürecin içinden geçerken ailelerin kafasını en çok kurcalayan konular neler? Çocuklar neler yaşıyor, anne babalar ne yapmalılar?

► “Çocuğum eskisinden farklı tepkiler veriyor.”
Çocukların güvende hissetmeleri için temel ihtiyaçlarının karşılanması gerekir. Uyku, yemek gibi fiziksel gereksinimlerin yanı sıra bu temel ihtiyaçların arasında çocuğun duygusal ihtiyaçları da yer almaktadır. Bu dönemde çocuklar eskisinden farklı duygusal tepkiler verebilirler.

Salgın sürecinde çocuklar kaygı, korku, öfke gibi çeşitli duyguların yanında hayal kırıklığı, can sıkıntısı, huzursuzluk da hissedebilirler. Kendilerinin ya da sevdiklerinin hastalanacağından endişe duyabilir, sevdiklerini kaybetmekten korkabilirler. Çocukların duygusal tepkileri, gelişimsel dönemlerine göre farklılaşır. Okul öncesi döneminde çocuklar benmerkezci olduklarından dolayı salgın nedeniyle yaşananları kendileriyle ilişkilendirebilirler. Bilişsel gelişimin henüz neden-sonuç ilişkisini kurabilecek düzeyde olmadığı bu döneminde çocuklar yaşananların kendi davranışlarının sonucu olduğunu zannedebilirler. Okul çağına geldiklerinde çocuklar daha gerçekçi değerlendirmeler yapabilir ve neden-sonuç ilişkisi kurma konusunda beceri kazanırlar. Bu dönemdeki çocukların sonuçları daha gerçekçi tahmin etmeleri, bazen kaygılarının artmasına neden olabilir.
Çocuğun duyulması, anlaşılması için öncelikle duygularını ifade etmesi gerekir. Olumsuz duygular ne kadar paylaşılırsa olumsuz etkileri de o denli azalır. Çocukların duygularını resim, yazı, dans, müzik gibi araçlarla somutlaştırıp gönüllerince ifade etmeleri için alanlar yaratılmalıdır. Ebeveynler de çocuğun duygularını anlamak için onları dinlemelidir ki çocuk duyulduğunu, anlaşıldığını bilsin.

► “Çocuğum sürekli soru soruyor.”
Sanılanın aksine küçük çocuklar dahil tüm çocuklar hayatlarındaki önemli değişimleri kolayca fark ederler. O nedenle çocuklar, anlayabilecekleri düzeyde doğru bilgiye ihtiyaç duyarlar. Anlamlandırabilmek içinse tekrar tekrar sorarlar. Sorarlar ki zihinlerinde iyice işlemleyebilsinler, anlayabilsinler. Bu süreçte de çocuklar tekrar tekrar soracaklar: “Öğretmenimi bir daha görebilecek miyim? Okullar ne zaman açılacak?”, “Anneannem hasta olur mu?” Anne babalar bıkmadan usanmadan sabırla anlatacak: “Evet, okullar açıldığında öğretmenini tekrar görebileceksin. Henüz zamanını bilmiyoruz ama okullar açılacak.” “Anneannen şu an çok sağlıklı, gereken bütün önlemleri alıyor.”

► “Çocuğum akşam yatmıyor sabah kalkmıyor: Yemek saati, ders saati, oyun saati hepsi birbirine karıştı.”
Geçici bir süreliğine de olsa evler artık okullara dönüştü. Bu durum çocuğun alışageldiği zihnindeki ev tanımına uymuyor.

Değişen bu süreçte ev düzeninde aksaklıklar olabilir ve çocuklar uyku, iştah zorlukları yaşayabilirler. Ayrıca çocuklar derslerini takip etmekte zorlanabilir, okulla ilgili dikkat zorlukları yaşayabilirler. Aniden değişen tüm bu koşullar karşısında çocukların uyum sağlamaya ihtiyacı vardır. Çocuklar sürekliliğe gereksinim duyarlar. Bu nedenle rutinlerin korunması oldukça önemlidir.
Günlük/haftalık programlar çocuklara bir çerçeve çizerek sürecin belirsizliğini azaltma konusunda yardımcı olur. Ayrıca günün planlanması geleceği tahmin edilebilir kılarken çocuğun sınırlarını bilmesini sağlar. Çocuklar için sınırlar güven demektir.

► “Programımız çok dolu. Sabahtan akşama çocuğumla kaliteli zaman geçiriyorum.”
Salgın gündemiyle birlikte bir anda tüm sosyal medya çocukların evde yapabileceği türlü türlü aktivite önerileriyle dolup taşmaya başladı. Evde çocuklarıyla kalakalan anne babalar 'kaliteli zaman geçirme' telaşıyla önerileri içselleştiremeden çocuklara kitabi aktiviteler sunar oldular. Böylece kaliteli zaman geçirme, ailelerin keyif almadıkları, yapay aktiviteler uyguladıkları içi boş bir göreve dönüşmeye başladı. Hâlbuki kaliteli zaman, ebeveynlerin tüm ilgilerini çocuklarına verdikleri, çocukların da keyif aldığı, gelişimlerini destekleyen aktiviteler yapmaktır. Bu aktivite ekmek yapmak da olabilir, kutu oyunları oynamak veya bozuk oyuncakları onarmak da…

► “Evimizde televizyon yok, çocuğum derslerini nasıl takip edecek?”
Salgın toplumun her kesimini eşit derecede etkilemiyor. Yoksulluk, afetlerin içinden geçerken de birçok alanda risk faktörü olmaya devam ediyor. Hepimizin çok iyi bildiği üzere, tüm çocukların sadece çocuk oldukları için sahip oldukları haklar var: Eğitim, sağlık, yaşama, barınma; fiziksel, psikolojik veya cinsel istismara karşı korunma gibi. Fakat yoksulluk içinde yetişen çocuklar doğuştan sahip oldukları bu temel haklara ulaşmakta zorluk çekiyorlar. Tek göz odalarda kalabalık aileleriyle yaşayan, evlerinde televizyon dahi bulunmayan çocuklar uzaktan eğitimden faydalanamıyor. Bu süreçte tüm çocukların eşit eğitim hakkına sahip olduğunu unutmadan dezavantajlı durumlardaki çocukları da kapsayan uzaktan eğitim planlamalarına ihtiyacımız var.

► “İyi hoş da daha ne kadar sürecek bu düzen?”
Çocuklar okula gitmeyi, arkadaşlarıyla olmayı, parkta oynamayı ve sevdikleri daha başka birçok şeyi belirsiz bir tarihe ertelemek durumundalar. Sokağa çıkma yasaklarıyla birlikte fiziksel kısıtlılık daha da hissedilir oldu. Öte yandan birçok ebeveyn için uzun saatler evde çocuklarıyla kalmak çok yeni bir durum. Dolayısıyla tıpkı çocuklar gibi anne babaların da zaman zaman bocalıyor olmaları oldukça anlaşılır. Fakat aynı zamanda bu süreç hem annelere hem babalara ebeveynlik becerilerini geliştirmeleri için değerli bir fırsat.

Ev içinde sınırların yeniden tanımlandığı, ev/okul pratiklerinin şekil değiştirdiği bugünlerde ebeveynliğin tüm yükünü sadece anneler omuzlamamalı. Babalar da kendi ebeveynlik sorumluluklarını alarak çocukların yeni düzene uyum sağlamasını kolaylaştırmalı. Çocuğun güvenli alanında sağlam adımlarla hayatı keşfetmesi ancak anne ve babasının tutum birliği içinde çocuğun ihtiyaçlarını karşılayıp gerekli sınırları çizmesiyle mümkün olabilir.

Mükemmeliyetçi tutum ebeveynlerin beklentilerini gerçekten uzaklaştırarak salgın sürecini olduğundan daha zor bir hale getiriyor. Her çocuğun güçlü olduğu ya da geliştirmesi gereken biricik becerileri olduğunu unutmamak gerekir. Ulaşılması zor standartlar çocuk üzerinde yoğun baskı yaratabilir. Dolayısıyla anne babaların gerçekçi beklentilere ihtiyacı var.

Uzun saatler boyunca çocuklarla ilgilenmek ebeveynler için zaman zaman çok yorucu olabilir. Ev içindeki bu yeni düzenin uzun soluklu devamı için ebeveynlerin de arada molalar vermeleri gerekir. Yani anne babaların da kendine vakit ayırmaya ihtiyacı var.
En nihayetinde bu zorlayıcı günlerin içinden geçerken; Çocukların çocuk olmaya, ebeveynlerin sabırlı olmaya, toplumun dayanışmaya, birimizin diğerine, hepimizin umuda ihtiyacı var...