Annelik tabii ki hayatınızı değiştiriyor. Ama neden rock yapmamı engellesin ki? Yeni bebeği olan babalara böyle saçma sorular sorabiliyorlar mı acaba?

Çocuk da yaparım rock’n roll da!

BARIŞ AKPOLAT barisakpolat@gmail.com

Şöhrete öyle çoğunluk gibi 18 yaşında kavuşmadı Imelda May. İrlanda ve İngiltere’yi Amerikan müziğinin güzel ve eğlenceli örneklerinden rockabilly yaparak gezdi. Çocukluğundan itibaren sevdiği müziklerle ün kazandı, Jools Holland gibi bir keşif makinası tarafından keşfedildi. Plak anlaşması yaptı. Yaptığı müziğin günümüzde çok icra edeni yok. Türünün sayılı örneklerinden May’i yarın akşamki 22. İstanbul Caz Festivali kapsamındaki konseri öncesi telefonla rahatsız ettim. O İspanya’da ben Türkiye’de rock’n roll, kariyeri, şöhret ve anneliği ekseninde sohbet ettik.

> Selamlar nasılsınız? Neredesiniz? Turne nasıl gidiyor?
Selamlar ben de senin aramanı bekliyordum. Şu anda İspanya’dayım, dağları izliyorum. Güzel gidiyor, keyfim yerinde.

> Sizi Mayhem albümünüzle keşfedip şarkılara bayılmıştım. Sesinizi ve yeteneğinizi ne zaman keşfettiniz?
Sürekli müzik dinleyen muhteşem bir ailem vardı. İrlanda’da genellikle aileler böyledir. Abilerim ve kız kardeşlerim şarkı söyleyip gitar çalardı. Gayet çatlak bir aileydi benimki. Bir sürü insan ve 1 pikap vardı dolayısıyla ailedeki herkes birbirinin müziğini dinlerdi.

> O zamanlar neler dinlerdiniz evde?
Çok farklı şeyler... Annem, sabahları yatakta uzanırken bana Judy Garland şarkıları söylemeyi öğretirdi. Her şeyi dinlerdim. Şu anda da çok severek dinlediğim caz, blues, rockabilly, folk, ska gibi türleri dinlerdim. 16 yaşıma geldiğimde country, gospel dinlemeye başladım.

> Peki Thin Lizzy, U2, Black 47, Bob Geldof ve Elvis Costello gibi İrlandalı isimler sizi nasıl etkiledi?
Bunlar inanılmaz isimler. Hepsinden etkilendiysem de Stiff Little Fingers’a bayılırım. Bob Geldof dedin, Boomtown Rats’la bir düet yaptım, hepsi çok iyi müzisyenler. Sinead O’Connor hayranıyım, U2’yu da çok severim. Thin Lizzy ise muhteşem geleneksel İrlanda rock’ı. İrlanda’da hâlâ muhteşem müzik çıkıyor. Bu yüzden bugün İrlanda’da bir müzik üstüne bir televizyon programı yapabiliyorum.

> Profesyonel müzik kariyeriniz nasıl başladı? O günleri anlatır mısınız?
16 yaşımdayken abilerim ve kız kardeşlerimin katılacağı bir açık mikrofon etkinliğine gittim. Bana da teklif ettiklerinde mikrofonu hemen kaptım bir daha bırakmadım. Bu tarz pek çok etkinliğe katıldım farklı şehirlerde. Müzisyenlerle tanıştım, gruplara girdim ve hatta kendi gruplarımı kurdum. İrlanda’yı konserler vererek ve kayıtlar yaparak dolaştım. Sonra İngiltere’ye taşınıp aynı işe devam ettim. Stüdyolarda geri vokalistlik yaptığım sırada lokantalarda faturalarımı ödeyebilmek için çalıştım. Şarkıcı olmak istediğim için sesimi hep geliştirip diğer işlerimi bırakmak istiyordum.

> Geçen yıllarda yeni neslin sadece başarı odaklı olduğunu ve X Factor gibi TV yarışmalarını eleştirmiştiniz. Bugün müzik kariyeri konusunda tavır ve davranışları nasıl buluyorsunuz?
Çok iyi gruplar ve çok iyi müzikler var. TV şovları ve müzik şovu arasında belli belirsiz bir çizgi var. Pek çoğu müziğe odaklı yarışma olarak başlasa da sonradan ağırlığı olmayan TV eğlencesine dönüyor. Buna da tamam, kötü demiyorum ama bir sonraki müzikal yeteneği keşfedebileceklerine de inanmıyorum. Böyle bir yetenek yarışmaya katılsa anında elenir. Bence pek çok genç sadece ünlü olmak istiyor. Bana “Ünlü olmak istiyorum” dediklerinde “Onlara ne açıdan ünlü olmak istiyorsunuz?” diyorum. “Müzisyen mi, yazar mı, aktör mü ya da sporla mı ünlü olmak istiyorsunuz?” Şöhret, arkasına doğru düzgün bir yetenek ve birikim koymazsanız dünyanın en boş şeyi. Ben mesela yaptığım ve âşık olduğum müzikle ünlüyüm.

> TV şovlarından bahsetmişken. Size ilk Jools Holland’ın programında hayran kalmıştım. O da yeni müzisyen ve yetenekleri keşfetmek için müthiş bir TV şovu. Holland’la tanışma ve programına katılma hikâyenizi anlatır mısınız?
Tüm klüplerde çalıp kendimi göstermeye çalışıyordum. Bir gün Londra’nın kuzeyinde bir klübün sahibi Jools Holland’a “Bu kıza dikkat et” dedi. Çok yakın arkadaşlarmış. Sonra Jools’dan bir telefon aldım. Bana sadece bir konserlik bir teklifte bulundu. Konserin ardından tüm turneye dahil etmek istedi beni. Her konserinde önce ben çıktım. Sonra bir gün bana “Bir albüm anlaşman var mı” diye sordu. Hayır deyince bunu düşüneceğini ama o zamana kadar TV programına çıkmamı istediğini söyledi. Kabul ettim tabii ki. Bir gün programdan aradılar ve Nina Simone’un hasta olduğundan katılamayacağını onun yerine benim çıkmamı teklif ettiler. Hemen üstüne atladım. Şovu bitirdikten sonra telefonlarım susmadı, plak şirketleri arayıp durdu. Jools’un desteği sayesinde bugünlere geldim hâlâ çok iyi tavsiyeleri oluyor bana. Çok iyi bir arkadaş. Aynı zamanda inanılmaz bir şarkı yazarı.

> Yeni müzisyenler keşfetmesiyle ünlü inanılmaz bir adam... Ondan öğrendiğiniz en önemli şey nedir?
O çok açık fikirli birisi. Onu her izlediğimde ne kadar neşeli çaldığını görebiliyorum. Ayrıca grup üyeleriyle çok uzun zamandır birlikte çalıyor. Bu çok önemli bir işarettir. Ondan çok şey öğrendim. Ama en önemlisi neşeyi kaybetmemek sanırım.

> Peki Jeff Beck’le de birlikte çalışitınız. Yaşayan en büyük gitar üstadı o desek yanlış olmaz...
Jeff inanılmaz... Onunla ABD’yi turladım. Benim için bir onurdur onunla çalışmak. Jeff’i çok seviyorum. Onunla şarkı söylemek büyük zevk. Jeff’le çalmak çok ilginç çünkü onunla çalmak bir gitaristle çalmak gibi bir şey değil, gitarıyla düet yapmak gibi bir his. Çünkü gitarına bir insanmış gibi şarkı söyletiyor.

> Geçen yıl anne olduğunuzda verdiğiniz röportajları okudum da çok sert konuşmuşsunuz. Anne olduğunuz için rock’n roll yapmayı bırakıp bırakmayacağınızı sorduklarında sinirlenmişsiniz...
Kızıma her gün ninni söylüyorum, söyleyenle de en ufak bir derdim yok. Bazen günde 18-20 röportaj yapıyorum. Bebeğim olduğunda herkes “Annelik müzikal çizginizi değiştirecek mi” gibi sorular sordu. Annelik tabii ki öncelik ve hayatınızı değiştiriyor. Ama neden anne olmam rock yapmamı engellesin ki? Bebeği olan babalara böyle saçma sorular sorabiliyorlar mı acaba?

> Bu sanırım insanların dar görüşlü ve cinsiyetçi olmalarından kaynaklanıyor. ‘Anne olduysa tarzını değiştirmek zorunda...’ Kısır görüşler bunlar.
Kesinlikle, ben hâlâ benim. Hala Imeldayım. Anne olmamız kişiliğimizden bir şeyler götürmüyor tam aksine güçlendiriyor bile olabilir. Ben güçlü bir kadınım. Annem de benim için çok güçlü duruyordu. Ben de umarım kızım Violet için aynı şekilde rol modeli olabilirim.

> Son albümünüz ‘Tribal’, 2014’ün en sağlam rock’n roll albümlerinden biriydi. Nasıl tepkiler aldınız?
Çok iyi reaksiyon aldım. Albüm İrlanda listelerinde 1. İngiltere’de 3. oldu. Sanırım dünyada da çok iyi tepkiler aldı. Ben anaakım müzisyeni olmadığım için böyle gelişmeler çok etkiliyor ve şaşırtıyor. Ama hayranların tepkileri çok önemli. Konserlerime gelip şarkıları ezbere söylüyorlar. Dün gece Madrid’de insanlar ezbere söylüyorlardı mesela. Sadece albümü almıyor ve evde dinleyip eğleniyorlar. Yeni albümü de yazıyorum ama nasıl bir şey olacağını bilemiyorum.

> Şu sıralar neler dinliyorsunuz?
Her şeyi dinliyorum. Muhteşem gruplar var. Devotchka, The Stripes mesela. Sinead O’Connor’un son albümüne bayıldım. Johnny Cash gibi efsaneleri de hâlâ dinliyorum. The Scissors da sevdiğim isimlerden.

> Sizi ilk kez sahnede görecek Türkiyeli izleyici sizden ne beklemeli? Siz onlardan ne bekliyorsunuz?
Hiçbir şey beklememelerini bekliyorum. Sadece gelip iyi vakit geçirsinler. Üç albümümden de şarkılar çalacağım. Bir caz festivaline geliyorum umarım festival takipçileri müziğimdeki caz etkilerini hissederler. Açık fikirle gelsinler ve zevk alsınlar istiyorum.