Çocukların gelişim sürecinde maruz kaldığı birçok şey ruh sağlığını etkiliyor. Bunların başında teknoloji var. Ege Üniversitesi’nden Doç. Dr. Sezen Köse ile günümüz Türkiye’sindeki çocukların ruh sağlığını konuştuk.

Çocukların sağlığı tehlike altında

Fevzi Efe SEKİTMEZ

Çocuk ve ergen ruh sağlığı günümüz toplumunun en kritik noktalarından birisini oluşturuyor. Fakat henüz Türkiye’de düzgün bir şekilde yasaların bile koruma altına almadığı psikologlar yeterli ilgiyi göremiyor. Sağlık sektöründe hiçbir zaman yeterli değeri görmeyen ruh sağlığı, insan sağlığının önemli bölümünü oluşturuyor. Özellikle günümüzde çok hızlı değişmekte olan dünyada en çok ihtiyacımız olan psikolojik destek Türkiye’de önyargıların ve yasaların kurbanı oluyor.

Gelişen teknolojik aygıtlar ve iletişim araçlarının kişilerde yarattığı bağımlılığa dikkat çeken Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı’ndan Doç. Dr. Sezen Köse, internet ve sosyal medya kullanımının yarattığı anlık keyif ve kendini iyi hissetme hislerine dikkat çekti.

Doç. Dr. Köse, “Gelişen ve değişen dünya şartlarında, özellikle pandemi süreciyle teknoloji hayatımızın olağan bir parçası haline geldi. Getirdiği hem avantajlar hem de risklerle hayatımızdaki yeri ve etkisi çok büyük. Kişinin psiko-sosyal işlevselliğinin bozulup; okula/işe gitmemesi, akademik başarısının düşmesi, arkadaşları ya da ailesiyle görüşmemesi, gerçek hayatla bağının azalması ve bunlara rağmen kontrolsüzce kullanımın devam etmesi durumunda ise bağımlılıktan bahsediyoruz. İnternet kullanımıyla elde edilen anlık keyif ve kendini iyi hissetme, kaygı, güvensizlik, mutsuzluk gibi olumsuz hislerden kaçınarak rahatlama ve süreç içinde alışkanlık haline dönüşmesi kullanımın devam etmesiyle birlikte bağımlılık davranışını pekiştiriyor” dedi.

Küçük çocukların ekranlarla ve medyayla sakinleştirilme çabasının yanlış olduğunu söyleyen Doç. Dr. Köse, çocukların teknolojiyle kurdukları sorunlu ilişkileriyle duygularını düzenleme becerilerini kaybetme tehlikesi yaşadığını belirtti. Doç. Dr. Köse, “Teknoloji kullanımının fiziksel aktivitenin, arkadaşlık ilişkilerinin ve uyku süresi gibi diğer sağlık için gerekli davranışların yerini almadığından emin olunmalı. Aileler çocuklarıyla birlikte geçirecekleri teknolojiden arınmış zamanlar, mekânlar ve fırsatlar oluşturmalı, çocuklarını mutlaka fiziksel ve sosyal aktivitelere yönlendirmeli. Teknoloji bağımlılığının gelişmesinin yanı sıra çocuk ve gençlerde ek ruhsal sorunlar görebiliyoruz. Artan ekran süresi ve maruz kaldıkları uygunsuz dijital içeriklerin etkisiyle çocuklar daha sinirli, gergin, mutsuz ve kaygılı olabiliyor, hatta sanal ortamlarda zorbalığa ve istismara maruz kalabiliyor” diye konuştu.

‘BEKLEME VE ERTELEME BECERİSİ KAZANDIRILMALI’

Doç. Dr. Sezen Köse, çocukların son dönemlerde en çok baş etmesi gereken şeylerden birisi olduğunu söyleyerek dikkat dağınıklığının birçok sebepten kaynaklandığına dikkat çekti. Çocukların yaklaşık yüzde 10’unun bu durumdan etkilendiğini belirten Doç. Dr. Köse, şunları kaydetti:

“Dikkat dağınıklığı bir belirtidir. ‘Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu’, çocukluk çağında en sık görülen psikiyatrik tablolardan biridir. Tek başına dikkat eksikliği olabileceği gibi hiperaktivite ve dikkat eksikliği birlikte de bulunabiliyor. Dikkat eksikliği olanlar çabuk sıkılma, işlerini sürdürememe, yarım bırakma, erteleme, eşyalarını unutma-kaybetme, ödev yapmaktan, okumaktan kaçınma gibi şikâyetleri sık yaşarlar. Can sıkıntısına, boşluğa tahammül etmek, kendi başına yalnız kalabilmek aslında sağlıklı gelişim sürecimizde bizlerin öğrendiği, geliştirebildiği bir beceridir. Çocukların her istediklerini anında yerine getirmek uygun değildir. Hatta çocukların bazı istekleri yaşına ya da o anki duruma, ortama uygun değildir. Bekleyebilme ve erteleyebilme becerisini de çocuklarımıza kazandırmalıyız. Çünkü aslında boş kaldığımız zamanlarda da beynimiz çalışmaya devam ediyor. Dinlenme anında, kendi kendine düşünme süreçlerinde yer alan beyin bölgelerinin aktif olduğunu biliyoruz. Beyin, yaşantıları ve kendimizi gözden geçiriyor. Zihinde canlandırmayı da içeren bu süreçler yaratıcılık için önemli bir noktayı oluşturuyor.”