Prof. Dr. Karcıoğlu’nun kaleme aldığı “Ailem, Covid-19 ve Ben” isimli kitap yayımlandı. Prof. Dr. Karcıoğlu, “2021’de Covid-19’un ötekilerin hastalığı olduğu fotoğraf daha da netleşecek” diyor ve ekliyor: “Covid-19 sınıf ayrımı yapıyor. Eşit ve ücretsiz sağlığa erişim, koruyucu hekimlik, toplumcu ve kamucu sağlığın ön planda olmadığı her ülkede bu net olarak ortaya çıkacak”

Covid-19’un sınıf ayrımı yaptığı anlaşılacak

Uğur ŞAHİN

KORONAVİRÜS salgınıyla mücadele için alınan önlemlerin gevşetilerek, 1 Haziran’da “normalleşme” döneminin başladığı ülkede, vaka sayıları yeniden tırmanışa geçti. Bu süreçte hükümetin politikalarının halkın rehavete kapılmasına yol açtığı apaçık ortada.

Acil Tıp Uzmanı Prof. Dr. Özgür Karcıoğlu’nun “Ailem Covid-19 ve Ben: Aileler ve Çocuklar için Kılavuz” isimli kitabı Say Yayınları’ndan çıktı.

2015’ten beri İstanbul Eğitim Ve Araştırma Hastanesi Acil Tıp Kliniği’nde çalışan Prof. Dr. Karcıoğlu ile hem kitabını hem de koronavirüs salgınındaki güncel durumu konuştuk.


► Salgın sürecine en büyük zarar veren konulardan biri bilgi kirliliği... Vücuda dezenfektan enjekte etmeyi öneren liderlerden, avuç avuç yutulan vitamin ve ‘bağışıklık destekleyici’ ilaçlara… Bu bilgi kirliliğin oluşum nedenleri için neler söylersiniz?
Birçok faktör bilgi kirliliğine neden olmakta. Bunlar; sosyal medyanın sorumsuzca yanlışların yayılmasında kullanımı, kişilerin panik nedeniyle her duyduğuna inanması, ilaç şirketleri ve bazı devletlerin bilinçli dezenformasyon çabası ve ticari kuruluşların kâr hırsı sayılabilir. Tabii ki işin uzmanı hekimler arasında bile bir görüş birliği yok. Örneğin pandeminin yönetiminde bazı ülkeler PCR testi sonuçlarını öne çıkarırken bazı ülkelerde test sonucunun beklenmemesi ve tedavilerin hızla başlanması görüşü ağır bastı. Bizde eğer PCR sonuçları temelinde bir yönetim sergilenseydi şu an ölü sayımız çok daha fazla olurdu. Bu nedenle toplumcu hekimlik geleneğimize çok şey borçluyuz.

► “Ailem, Covıd-19 ve Ben” kitabını hazırlama ihtiyacınız bu bilgi kirliğinden mi doğdu?
Büyük oranda evet... Bilimsel bilgi, yersiz korkuların, hurafe ve batıl inançların yerine geçmeli diye düşündüm. Birçok tıbbi terimlerle halkın anlamayacağı şekilde verilecek bilginin işe yaramayacağı ortadaydı. O nedenle şubat civarında Covid-19 kitaplarıma başladım. Sağlık personelini bilgilendirmek için yazdığım kitabım bittiğinde benzer bilgileri halk için de uyarlayarak bu kitaba dönüştürdüm. Umarım çabalar karşılığını bulur.

► Salgın dünyanın kimi ülkelerinde sağlık sisteminin eksikliğini gözler önüne serdi. Sizce koronavirüs salgınının ortaya çıkardığı en net fotoğraf ne?
Dünya ölçeğinden bakarsak, salgının ilk aylarında Çin’in elindeki bayrağı kapan İran ve İtalya, sonrasında Avrupa ülkeleri oldu. Herkes korku ile zengin ülkelerin çaresizliğini izledi. Hâlbuki son 3 aydır güney yarımküre, Latin Amerika daha fazla etkilendi ve Covid-19 gelişmekte olan ülkeler aleyhine büyüdü. Son aylarda olgu sayısı ve ölümleri hızla artan ülkelerin tamamı yoksul ülkeler oldu. ABD, İngiltere, Fransa gibi emperyalizmin beşiği olan ülkelerde de etkilenenlerin orantısız şekilde yoksullar, siyahlar, evsizler gibi ötekiler olduğunu söyleyebiliriz. Örneğin İngiltere’de de, ABD’de Louisiana gibi bazı bölgelerde de, siyahların nüfusa oranından çok daha fazla hasta öldüğü ortaya kondu. Siyahlar dışındaki azınlıklar için de benzer durum geçerli.

Sonuçta Covid-19 sınıf ayrımı yapıyor. 2021’de Covid-19’un ötekilerin hastalığı olduğu fotoğraf daha da netleşecek. Eşit, ücretsiz sağlığa erişim, koruyucu hekimlik, toplumcu ve kamucu sağlığın ön planda olmadığı her ülkede bu net olarak ortaya çıkacak. Küba’da son derece az hasta ve ölüm sayıları bulunmakta. Belçika’da Covid-19 nedeniyle ölenlerin yarısından fazlası bakımevlerindeki yaşlılardır. Bu da yaşlıların daha çok etkilenmesinin yanında alt-orta gelirlilerin de dezavantajlı olduğunu göstermekte.

covid-19-un-sinif-ayrimi-yaptigi-anlasilacak-767997-1.



► Peki, Türkiye’ye dönecek olursak, Sağlık Bakanlığı'nın koronavirüs verileri içinden yoğun bakım hasta sayısını çıkardı. Veriler hâlâ şeffaf değil. Bu bilgilerin kamuoyunda olmaması salgınla mücadeleyi zorlaştırmıyor mu?
İşin doğrusu, topluma, sağlıkçılara ne kadar ayrıntılı veri iletilirse o kadar önlem alma şansı olur. Örneğin İstanbul’un hangi bölgesinde kaç hasta olduğu, hangi yaşlı bakımevinde pandemi hastalarının olduğu gibi veriler şeffaf şekilde paylaşıldığında toplumun korkusu azalır. Benzer şekilde Bilim Kurulu önerilerinin de açıkça paylaşılması, tartışılması bilimin ruhuna uygun.

► Vakalar bir süredir tırmanışta... Covid-19’da güncel durum için neler söylersiniz?
Gelinen noktada hasta sayılarımız pandeminin şu ana kadarki pik noktası olan nisan ayı sayılarımızın altında. Fakat en düşük noktayı gördüğümüz hazirana göre yüksek olması endişe veriyor. Sıkı önlemler alınmazsa insanların kapalı ve sıkışık ortamlarda bir arada olacağı kış aylarında daha yüksek sayıların görüleceği kesin gibidir. Covid-19’un toplumdan temizlenmesi için toplumun eğitimi çok önemli. Halkın farkındalığının artması; iklim koşulları, aşılanma, ilaç bulunması, virüsün mutasyonu gibi faktörlerin yanında en önemli etkenlerdendir. 1900’lerin ilk yarısında ülkemizde çok yaygın olan tüberküloz hastalığının azaltılmasında halkın bilinçlenmesi de önemli rol oynamıştır. İlaç ve aşı konusunda çok umutlu bir noktada olduğumuzu söyleyemeyiz. Aşının 2021 sonundan önce kullanılabilir hale gelerek kitlesel aşılamaların yapılması zor görünmekte. İlaç konusu ise uluslararası ilaç tekellerinin de yavaş ve isteksiz davranması ile handikaplıdır. Bu noktada şeffaf ve açık biçimde testlerin ve şüpheli olguların izlenebilmesi önemli.

► Son olarak toplumda yaygın ‘ikinci dalga’ endişesi var, bunu nasıl değerlendirirsiniz? Bu aşamada toplum ve sağlık çalışanları Covid riskine karşı nasıl korunmalı?
Öncelikle onun adı ‘ikinci dalga’ olmayacak, ilk dalganın tekrar yükselişi olacak çünkü ilk dalganın bittiğini, sıfırlandığını kesinlikle göremeyeceğiz. Salgında ülkece en büyük şansımız bazı Avrupa ülkelerinin Mart-Nisan aylarında yaşadığı aşırı olgu sayıları ve hastanelerin buna yanıt verememe durumunun yaşanmamasıdır. Şu an için bu şanslı durumun devam ettiği görülmektedir. Sağlık çalışanlarının pandemi sürecindeki kayıpları ve riskleri kabul edilemez boyutta. 26 hekim ve 100’e yakın diğer sağlık meslek üyesi bu dönemde yaşamını yitirmiştir. Bulgular göstermektedir ki, ülkeler sağlık çalışanlarını korumada yetersiz kalmışlardır. Sağlık çalışanlarının korunamadığı bir toplumun korunması söz konusu olamaz.

***

covid-19-un-sinif-ayrimi-yaptigi-anlasilacak-767998-1.

Acil servislerde ciddi yığılma var

► Kitapta da belirttiğiniz üzere “acil tıbbın gündemi” sadece Covid-19 değil. Bu süreçte acillerde neler yaşandı, yaşanıyor?
Pandemi hastalarının kabul edildiği noktalar en büyük oranda acil servisler, daha sonra ASM’ler ve poliklinikler olmuştur. Pandemi polikliniklerinin etkinliği, çalışma saatleri, hasta alma kriterleri vb. değişmektedir. Ülkemizde sağlık hizmetlerinin organizasyonunda kişiler her türlü sorunda acil servislere yönlendirdiğinden büyük yığılmalar yaşanmaktadır. Son aylarda Covid-19 korkusunun azalması ile pandemi öncesini bile aşan sayıda acil başvurularımız ortaya çıkmıştır. Acillere gelen hastaların yaklaşık yarısı pandemi-ilişkili (test yaptırmak, kontrol muayenesi, tomografi çektirmek-sürüntü aldırmak) gibi nedenlerle başvurmaktadır. Özel hastanelerin payı bir dönemde artmış olmakla birlikte şu an yük yine kamu hastanelerindedir.