Cumartesi Anneleri: Hakikat ve adalet talebimizden vazgeçmeyeceğiz

Galatasaray Meydanı’nın yasaklı olması nedeniyle İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi önünde buluşan Cumartesi Anneleri, bu hafta 1994 yılında gözaltında kaybedilen Cüneyt Aydınlar’ın akıbetini sordu.

Bu haftaki açıklamayı gözaltında kaybedilen Hasan Ocak’ın yakını Maside Ocak yaptı. Ocak şunları söyledi:

“Uluslararası hukuka göre gözaltında kaybetme, insanlığa karşı işlenmiş bir suçtur ve çok sayıda insan hakkı ihlalini içerir. Gözaltında kaybedilen sevdiklerimizin akıbetleri netleşene kadar, adalet sağlanana kadar bizim tüm taleplerimiz güncelliğini korumaya devam eder. Çünkü zorla kaybedilme hali devam ettiği sürece, suç güncelliğini korur ve bizim hak arama özgürlüğümüz engellenemez.

779 haftadır Anayasa’nın da güvencesinde olan hak arama özgürlüğümüzü tüm engellemelere rağmen kullanarak soruyoruz: güvenlik güçleri tarafından gözaltına alındıktan sonra kendilerinden bir daha haber alınamayan sevdiklerimiz nerede? Kaybedilen sevdiklerimizin akıbetini açığa çıkartacak, fail ve sorumlulardan hesap soracak adli ve siyasi irade nerede?”

‘ADALET TALEBİMİZ TOPLUMSAL BİR TALEPTİR’

“Gözaltında kaybetme suçuna katılanlar, emir verenler, suçun işlenmesine göz yumanlar dahil olmak üzere suçun tüm ortaklarının soruşturulması ve cezalandırılmasını sağlama sorumluluğunuzu yerine getirilmesi gerektiğini belirterek, toplumsal barışın ve adil bir yaşamın sağlanabilmesi için toplumun, adaletin doğru şekilde tecelli edeceğine güvenmesi gerekir. Bu nedenle bizim adalet içinde yaşama talebimiz aynı zamanda toplumsal bir taleptir. Bu talep derhal karşılanmalıdır.”

‘ONU KAYBEDENLERİ YARGILAYARAK CEZALANDIRMAK DEVLETİN GÖREVİDİR’

26 yıldır akıbeti gizlenen, failleri zaman aşımıyla cezasız bırakılan Cüneyt Aydınlar nerede olduğunu soran Ocak, “Yaşam hakkı, uluslararası sözleşmelerde ve iç hukukta en kıymetli değer olarak kabul edilmiştir. Anayasaya göre hukukun evrensel ilke ve esaslarına bağlı kalmayı taahhüt eden devlet, bu taahhüdüne bağlı kalmak zorundadır. Cüneyt Aydınlar ‘ın akıbetini ve yerini saptamak, onu kaybedenleri yargılayarak cezalandırmak devletin görevidir. Bu görevi yerine getirmek üzere adli ve siyasi makamları adaletin tecellisi için hemen şimdi adım atmaya çağırıyoruz” dedi.

Cüneyt Aydınlar ve tüm kayıplarımız için hakikat ve adalet talebinden vazgeçmeyeceğini belirten Ocak, 80 haftadır yasaklanan kayıplarla buluşma mekanı olan Galatasaray’dan vazgeçmeyeceğini kaydetti.

SEVGİLİ KİRAZ, HER HAFTA YÜKSELTTİĞİMİZ SESTE SENİN DE SESİN VAR

Beş yıl önce yaşamını yitiren gözaltında kaybedilen İsmail Şahin’in eşi, mücadele arkadaşları Kiraz Şahin’i anan Maside Ocak, “‘Kimse demesin ki, Kiraz kanserden öldü. Ben adaletsizlikten ve hukuksuzluktan ölüyorum’ diyen sevgili Kiraz, her hafta kayıplarımız için yükselttiğimiz seste senin de sesin var. Seni çok özlüyoruz. Senin bıraktığın yerden İsmail’i aramaktan vazgeçmeyeceğiz” dedi.

‘BİZ BİR EVE ATEŞ DÜŞMESİNİN NE OLDUĞUNU ÇOK İYİ BİLİYORUZ’

Ardından, Cüneyt Aydınlar’ın amcası Recep Aydınlar konuştu. Cüneyt Aydınlar’ın gözaltında tutulduğu Gayrettepe’de ve katledildiği mahallede gören tanıkların anlatımlarına, delillerine rağmen faillerin cezasız kaldığını söyleyen Aydınlar, “Biz bir eve ateş düşmesinin ne olduğunu çok iyi biliyoruz. Adaletin peşindeyiz. Hepimizin temennisi bu ülkede insanların, genç yaşında ölmemeleridir” dedi.

Dünyanın birçok yerinde insanların, protesto haklarını kullandıklarını ifade eden Aydınlar, Galatasaray’ın kayıp yakınlarına yasaklanmasını kınadı. Aydınlar, “Biz değil Galatasaray, her yerde sesimizi yükseltiriz, engelleyemezsiniz. Ama kayıplarımızla buluşma mekanımızı bize yasaklayamazsınız. Kayıplarımızı sormaktan da Galatasaray’dan da vazgeçmeyeceğiz” şeklinde konuştu.

Kayıp yakınları, İdlib’de, Rusya’nın TSK’nin konvoyuna gerçekleştirdiği saldırıda yaşamını yitiren 33 askerin ailelerine de başsağlığı dileklerini iletti.

CÜNEYT AYDILAR NASIL KAYBEDİLDİ?

İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi öğrencisi Cüneyt Aydınlar, 20 Şubat 1994 tarihinde Bakırköy/ İncirli’de terörle mücadele polisleri tarafından gözaltına alındı. Gayrettepe’deki İstanbul Emniyet Müdürlüğü’ne götürüldü. Yedi gün boyunca gözaltına alındığı inkar edildi. Ailenin ve avukatların ısrarlı başvuruları sonucunda, 27 Şubat 1994 tarihinde gözaltında olduğu kayıtlara geçerek kabul edildi.

Ancak Cüneyt’le birlikte gözaltında tutulan 14 kişi savcılığa çıkartıldığında aralarında Cüneyt yoktu. Bu kişiler 17 Mart 1994 tarihinde avukatları aracılığıyla kamuoyuna yaptıkları açıklamada; Cüneyt Aydınlar’ın 20 Şubat 1994 tarihinde gözaltına alındığım ve 2 Mart 1994 tarihine kadar birlikte gözaltında tutulduklarını, ağır işkence gören Cüneyt’in başına geleceklerden Gayrettepe Terörle Mücadele Şubesi’nin sorumlu olduğunu söylediler.

Cüneyt’e ağır işkence yapıldığına, yürüyemez ve hareket edemez halde olduğuna dair çok sayıda tanık vardı. Ancak İstanbul İl Emniyet Müdürlüğü onu soran ailesine oğullarının 28 Şubat 1994 tarihinde yer göstermesi için götürdükleri ‘Beyoğlu Çukurcuma’da “Dur” ihtarına uymayarak kaçlığını söyledi.

Ailenin başvurusu üzerine İnsan Hakları Derneği avukatları olayı araştırdı. Araştırma sonrası İHD İstanbul Şubesi, 25 Mart 1 994 tarihinde bir basın açıklaması yaptı ve Terörle Mücadele Şubesi’nin gözaltına aldığını kabul ettiği Cüneyt Aydınlar’ı kaybettiğini kamuoyuna duyurdu.

Ailenin tüm başvuruları sonuçsuz kaldı. Cüneyt Aydınlar’ın gözaltında kaybedilmesi ile ilgili etkin idari ve adli bir süreç işletilmedi.

Ailenin başvurduğu tüm yetkili merciler, elleri kelepçeli, ayakkabıları bağcıksız, görgü tanıklarının beyanına göre desteksiz ayakta duramayan birinin 30 kadar polisin elinden nasıl kaçabileceğini sorgulamadı. Cüneyt Aydınlar dosyası zaman aşımı gerekçe gösterilerek kapatıldı.