Cumartesi Anneleri, kayıpların bulunması için bir kez daha Galatasaray Meydanı’nda buluştu.

CEYLAN TÜRTÜK

Cumartesi Anneleri, kayıpların bulunması için bir kez daha Galatasaray Meydanı’nda buluştu. Devletin güvenlik güçlerinin yüzlerce insanı gözaltına alarak kaybettiğini söyleyen Cumartesi Anneleri, bu kayıpların akıbetinin soruşturulmasını önleyen hukuksal mekanizmaların da yine aynı güçler tarafından yaratıldığını söyledi. 16 yıldır  bu meydanda olduklarını söyleyen Cumartesi Anneleri, 16 yılda 12 hükümetin değiştiğini, fakat hükümetlerin yaratılan karanlık geçmişin tutsaklığında yaşatma dayatmasının bitmediğinin altını çizdi. Ayrıca bugüne kadar basın tarafından yeterli desteği göremediklerini söyleyen Cumartesi Anneleri, Banu Güven gibi muhalif bir habercinin işinden edilmesine tepki göstererek, “Banu Güven’in yanındayız” dedi.
‘BU DAVANIN SORUMLUSU ÇİLLER’
Eylemlerinde her Cumartesi bir kaybın öyküsünü öne çıkaran Cumartesi Anneleri bu kez gözaltında kaybedilen Vasıf Öztürk’ü anlattı. 1 Haziran 1994’te Diyarbakır’ın Kulp ilçesinin Salkımlı Köyü’ne düzenlenen askeri bir operasyon sırasında çeşmesinden su içmek için köyde olan Öztürk gözaltına alındıktan sonra bir daha geri dönmemişti. Öztürk’ün akıbetini soran Cumartesi Anneleri, Öztürk gözaltına alındığında Süleyman Demirel’in Cumhurbaşkanı, Tansu Çiller’in ise Başbakan olduğunu hatırlattı. Öztürk’ün kaybedilmesinde ayrıca dönemin Genelkurmay Başkanı Doğan Güreş, Başbakan Yardımcısı Murat Karayalçın, Eminiyet Genel Müdürü Mehmet Ağar ve Dışişleri Bakanı Ünal Erkan gibi isimlerin de sorumlu olduğu belirtildi.
‘NE OPERASYON YAPILDI, NE GÖZALTI
Basın açıklamasını okuyan Cumartesi Annesi Kadriye Ceylan, Vasıf Öztürk’ün Diyarbakır’da gizli bir merkezde tutulduğu ve yüklü bir ödeme yapılması halinde serbest bırakılacağı bilgisinin ailesine geldiğini söyledi. Aileye kısa bir süre verildiğini ve ailenin bu parayı toplayamadığını söyleyen Ceylan şöyle devam etti: “Vasıf Öztürk’ten bir daha haber alınamadı. Vasıf Öztürk’ün çocukları küçüktü, eşi Layiha Öztürk Türkçe bilmiyordu. Üzerlerinde yoğun bir devlet baskısı vardı. Büyük oğlu Erol 1997 yılında reşit olunca tüm baskılara rağmen savcılığa başvurdu. Tanıklar savcılıktaki ifadelerinde gördüklerini anlattılar. Üç yıl süren hukuki sürecin sonucu, 1 Haziran 1994’te Salkımlı Köyü’ne bir operasyon yapılmadığı, ne Vasıf Öztürk’ün ne de tanıkların gözaltına alınmadığı şeklinde oldu”