Erdoğan’ın gündeme getirdiği ‘reform’lar hakkında konuşan Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Mehmet Uçum, “Yeni İnsan Hakları Eylem Planında Avrupa’nın insan hakları seviyesini büyük ölçüde geçeceğiz, bırakın yaklaşmayı” dedi.

Cumhurbaşkanı Başdanışmanı: Avrupa’ya yaklaşmak neymiş, onları geçeceğiz

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın hukukçu Başdanışmanı Mehmet Uçum, iktidarın ‘yargıda reform’ iddiası için hangi çalışmaları yaptığını anlattı. Uçum, İnsan Hakları Eylem Planı üzerinde çalışıldığını söylerken, “Yeni İnsan Hakları Eylem Planında Avrupa’nın insan hakları seviyesini büyük ölçüde geçeceğiz, bırakın yaklaşmayı…” dedi.

AKP’nin sık sık hedef aldığı finans spekülatörü George Soros’un eskiden destek verdiği TESEV’in etkin isimlerinden olan Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Mehmet Uçum, Erdoğan’ın ortaya attığı ‘reform’ gündemiyle ilgili Hürriyet’e konuştu.

İKİ BELGE

“Aktüel reform gündeminde iki somut belgemiz var” diyen Uçum, bunları şöyle açıkladı “Biri Yargı Reformu Stratejisi Belgesi. Bu belgede birçok hedef var. 2021 yasama yılı içinde buradan kaynaklı kanun teklifleri gündeme gelecektir. Bir diğer önemli belge İnsan Hakları Eylem Planı. İnsan Hakları Eylem Planı bizim aktüel reform gündemimizin diğer referans belgelerinden biri. Bu plan şu anda Adalet Bakanlığımız bünyesinde çalışılıyor. Eylem planı ülkemizin günümüzdeki ihtiyaçlarına ve küresel seviyedeki gelişmelere uygun hak ve özgürlük anlayışı üzerine bina ediliyor. Reformun bir boyutu da bu belgeye dayalı atılacak adımlarla hayata geçirilecek. Elbette bu belgeye bağlı bir dizi kanun teklifi de gündeme gelebilir. Aktüel reform gündemimizde bu iki referans belgenin yanı sıra olağan reform gündemi de devam ediyor. Siyasi partiler hukukunda, seçim hukukunda, yerel yönetimler hukukunda ve hukukun başka alanlarında çalışmaların sonuçları da söz konusu olabilir.”

Bu ifadeleri ardından “Açıkladığınız çerçevede Türkiye, İnsan Hakları Eylem Planı ile AB kriterlerine daha mı çok yaklaşacak?” sorusunu yanıtlayan Uçum, Avrupa’nın geçileceğini söyledi:

Yeni İnsan Hakları Eylem Planında Avrupa’nın insan hakları seviyesini büyük ölçüde geçeceğiz, bırakın yaklaşmayı… Tam üyelik hedefinden vazgeçmiş değiliz. Eski hukuku bu manada yenilemek, eskimiş yanlarını ortadan kaldırmak ve yeni ortaklık hukuku üzerinden üyelik sürecine yürüyebiliriz. Bizi eski kodlar, eski hukuk üzerinden terbiye etme yaklaşımıyla gelirlerse bunu kabul etmemiz mümkün değil. Demek ki Avrupa Konseyi hukukunda da birtakım değişikliklere ihtiyacımız olacak.

ÇÖZÜM SÜRECİ BİTMİŞTİR

Uçum, zaman zaman gündeme gelen çözüm sürecinin yeniden başlayacağı iddiaları hakkında da, “Çözüm süreci bitmiştir, böyle bir beklenti asla olmamalıdır” ifadelerini kullandı.

DEMİRTAŞ KARARI

Uçum, “AİHM’nin Selahattin Demirtaş kararını nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu bakımdan AİHM kararı Türkiye için bağlayıcı mıdır?” sorusuna da şu yanıtı verdi.

AİHM kararları da Anayasa Mahkemesi (AYM) kararları gibi esastan bağlayıcı değildir, bunu unutmamak lazım. AİHM kararları bir konuda ihlal tespit ederse ilgili mahkeme ihlal tespit edilen dosyayı yeniden ele alır bağlayıcılığı bu kadardır. Hatırlayın geçmişte Öcalan’la ilgili yargılamada AİHM ihlal kararı verdi, mahkeme yeniden yargılama yaptı, aynı kararı verdi ve süreç tamamlandı. Bizim uluslararası sözleşmeden kaynaklanan yükümlülüğümüz dosyanın yeniden ele alınmasıdır. Dosya yeniden ele alındığında mahkeme o karara uyar ya da uymaz. Bağlayıcılık yanlış anlaşılıyor ve anlatılıyor. AİHM, bizim mahkemelerimizin üstünde temyiz gücüne sahip süper temyiz mahkemesi değil. AYM’nin bile böyle bir temyiz gücü yok. Bizde gerçek anlamda kararları bağlayıcı olan temyiz mahkemeleri Danıştay ve Yargıtay’dır. AİHM’nin ve AYM’nin ihlal kararlarında mahkemeler eğer kesin mahkeme kararı varsa yeniden yargılama yoluyla, eğer yürüyen dava varsa yeniden ele alma yoluyla dosyayı değerlendirir. Dolayısıyla ilgili karara ihlali değerlendirmek bakımından uymuş olur, ama işin esası bakımından yine kendi kararını verir. AİHM’nin son kararı Türkiye ile ilgili verdiği kararlar arasında hukuktan en fazla uzaklaştığı, siyasi yoğunluğu en fazla olan, siyasi niteliği adeta zirveye çıkan bir karar olmuştur. AİHM, 2016 yılındaki tutukluluk başvurusu üzerine yaptığı incelemeye 2019 tutukluluğunu ekleyerek bir karar vermiştir. Oysa 2019 tutukluluğu için iç hukuk yolları tüketilmemiştir. AİHM’e başvuru koşulları henüz oluşmamıştır. Burada kabul edilmezlik kararı verilmesi gerekirken ihlal kararı verilmesi AİHM’in kendi içtihatlarına da aykırıdır. AİHM, geçmişte bize verdiği kararlarda defalarca bu hukuki ilkeye uymasına rağmen bu sefer uymadı. O zaman siyasi yoğunluğu bu kadar yüksek olan bir kararı Türkiye’nin kabul etmesi mümkün olabilir mi? AİHM geçmişte de hukuki yönü zayıf siyasi yönü baskın kararlar verdi. Ancak tarihimizde bize karşı bu denli siyasi saldırganlık içeren bir karar vermemişti, bu anlamda hukuku tümden değersizleştiren bir ilk karar denebilir. Bu nedenle AİHM, bizim nezdimizde güvenilirliğini giderek yitiriyor.