Cumhuriyet davasında konuşan Hikmet Çetinkaya: Yazdıklarım iddianameye karşı savunmam ve sorgum

Çizimler: Berrin Simavlıoğlu

12’si tutuklu 19 kişinin yargılandığı Cumhuriyet davasına dün devam edildi. Basın tarihinin oldukça baskı altına alındığı bir dönemde sürdürülen davada mahkemenin sanıkları yargılaması beklenirken adeta sanıklar mahkeme heyetini ve savcıyı yargılıyor. Cumhuriyet davasında yöneticileri, yazarları ve muhabirleri yargılanıyor.

Davanın ilk gününde Akın Atalay ve Kadri Gürsel, ikinci gününde Murat Sabuncu, Bülent Utku, Güray Öz, Önder Çelik Ve Mustafa Kemal Güngör, üçüncü gününde Cumhuriyet Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi ve köşe yazarı Hakan Kara, Cumhuriyet Gazetesi Kitap Eki Yayın Yönetmeni Turhan Günay ve Ahmet Şık savunmalarını gerçekleştirdi. Davanın dün gerçekleştirilen duruşmasında ise Hikmet Çetinkaya, Aydın Engin ve Orhan Erinç savunmalarını gerçekleştirdi.

51 yıllık gazeteciyim
Savunmasına 51 yıldır Cumhuriyet’te çalıştığını hatırlatarak başlayan Hikmet Çetinkaya “İlk önemli haberimden birisi Fethullah Gülen ile ilgilidir. Bütün siyasal iktidarlar cemaatin ne kadar masum olduğunu ve benim ne kadar haksızlık yaptığımı sürekli söylediler Hakkımda ‘Hocaefendiye’ karşı yazdıklarımdan ceza davaları açtılar. Poliste, yargıda, eğitimde örgütlenmelerini haberleştirdiğim yıllarda Türkiye kendisini tanımıyordu. ” dedi.

Fethullah Gülen’in kendisine ve gazeteye sürekli dava açtığına değinen Çetinkaya “Ama Cumhuriyet gazetesi olarak yılmadan yazdık. Türkiye Cumhuriyeti için ne kadar büyük bir tehlike olduğunu yıllarca anlattık. Devletten 15 Temmuz 2016’ya kadar emekli maaşı alan bu imamın gerçek yüzünü ortaya çıkardık. ” diye konuştu.

Görüşlerim nedeniyle Gülen yargılandı
Çetinkaya şöyle devam etti: “Ben Gülen’in terör örgütü olmadığını hiçbir yerde söylemedim, yazmadım. Savcılar merak ediyorlarsa yazdığım haberler ve köşe yazıları DGM savcılarının Gülen iddianamesinde alıntı olarak yer aldı. Bulup okuyabilirler. İleri sürdüğüm görüşlerim nedeniyle Gülen örgüt kurmak ve yönetmekten yargılandı. Şimdi geçmişi unutmuş savcıların iddianamesiyle FETÖ’ye yardım ve yataklıktan yargılanıyorum.”

“Yazdıklarım, haberlerim, iddianameye karşı savunmam ve sorgumdur” diyen Çetinkaya savunmasını şu sözlerle noktaladı: “Yaşamın olağan akışına aykırı böyle bir iddianameyi kendim, yazılarım, yaptıklarım ve gazeteciliğim adına reddediyorum. Mahkemenizden beraat kararı verilmesini talep ederim.”

Avukatlarım yeterli cevabı verdi
Hikmet Çetinkaya’nın ardından Aydın Engin’in savunmasına geçildi. İddianameden utanç duyduğunu belirten Engin ”Soruşturma savcısının yazıların başlıklarına bakıp ama içeriğini bile okuma zahmetine girmeden iddianameye yerleştirdiğini düşünüyorum. Aksi takdirde “Savcı yazıları okumuş ama anlayamamış” demek zorunda kalırım ki hukuk eğitimi görmüş bir savcının bu duruma düşeceğini düşünmek bile istemem. Böyle bir iddianame ile benim ve arkadaşlarımın sanık iskemlesine oturtulmuş olmamız bana hukuk adına utanç, ülkem adına acı veriyor” diyerek savunmasını noktaladı.
cumhuriyet-davasinda-konusan-hikmet-cetinkaya-yazdiklarim-iddianameye-karsi-savunmam-ve-sorgum-327078-1.
Bize yapılan saldırı siyasidir
Engin’in savunmasını tamamlamasının ardından ise Orhan Erinç’in savunmasına geçildi. Erinç 1957’de gazeteciliğe başladığını belirterek “Bizden istenen yargıç ve savcılar gibi davranmamızdır. Türkiye’de gazeteciliğin yapılması önündeki engellerden bir başkasıdır bu da. Dinci medya bizi suçlar gibi bir yaklaşım sergilemektedir. Bu da bize yöneltilen saldırının siyasi olduğunu ortaya koymaktadır” dedi.

Yayın politikası değil gündem değişti
Vakfı ele geçirme iddialarına değinen Erinç “Suçlamalardan en önemlisi Cumhuriyet Vakfı’nı ele geçirmek ve yayın politikasını değiştirmek. Cumhuriyet’in yayın politikası değil, Türkiye’nin gündemi değişti, haber akışı ona göre belirlenir oldu. Savcının atadığı bilirkişi uzman olsaydı Türkiye’nin gündeminin değiştiğini yayın politikasının değiştiğini anlardı. Sendika temsilciliği ve adliye muhabirliği yaptığım için bilirim. Yayın politikasının değiştiğini saptamak ağır cezanın görevi midir? Bir gazetenin yayın politikasının değişikliğini sorgulamak ceza mahkemelerinde yapılmaz. Bu basın çalışanı ve işveren kanununda belirlenmiştir. Bu konunun ağır ceza mahkemesinde tartışılmasını anlamıyorum” diye konuştu.-

cumhuriyet-davasinda-konusan-hikmet-cetinkaya-yazdiklarim-iddianameye-karsi-savunmam-ve-sorgum-327079-1.

Erinç şöyle devam etti: “Yassıada davalarını izleyen ve hala gazetecilik yapmakta olan iki kişiden biriyim. 2 Nisan 2013’te Önder Çelik’in seçilmesini sağlamakla suçlanıyorum. Sağlamışsam çok başarılı sayarım kendimi. Ama öyle bir girişimim yoktur.”

Aydınlık, Cumhuriyet’i ele geçirmek istiyor
Mustafa Balbay, Mehmet Faraç ve Alev Coşkun’un tasfiye edildiği iddialarına ilişkin de konuşan Erinç “CHP adaylığını açıkladıktan sonra Balbay’ın yazılarına son verildi. Mustafa Pamukoğlu ve Vatan Partisi’ndeki arkadaşları Cumhuriyet’i Aydınlık gazetesi yapmak için çaba içine girip bizi suçladılar. Alev Coşkun ise vakıf konusunu hukuki bir mecradan çıkarıp cezai soruşturmaya katmıştır.

Pamukoğlu’nun ifadesine gelecek olursak, Vatan Partisi’nden Diyarbakır milletvekilliğine aday olmuştur. Anladığımız kadarıyla Pamukoğlu ve arkadaşları Cumhuriyet gazetesini ele geçirme arayışındadır. Aydınlık’ın yayın politikasını uygulamayı amaçlamıştır. Vakıfta kurucu üye diye bir şey yokken Alev Coşkun kendisine bu payeyi vermiş. Hikmet Çetinkaya da kurucu ama böyle paye çıkartmamıştır.

Namık Kemal Polat kendisine verdiği unvanla cumhuriyet okurlarını temsil etmeye yetkili değildir. Cumhuriyet okuru olup olmadığı bile bilinmemektedir. Dikkate alınmamalıdır .Bizim gazetemizi bağlamaz. Kendisi Aydınlık grubunun çeşitli kademelerinde görev almıştır. Boya, kendisinin verdiği bir ilanda Cumhuriyet Gazetesi’ni temsil edemez. Aydınlık grubunun amaçlarına göre hareket etmiştir. Kaldı ki Ankara CUMOK bize “Gazetecilik Suç Değildir” diyerek destek vermiştir.

Mehmet Faraç, Cumhuriyet’in kadın çalışanlarından birini saçından sürüklediği için iş akdi kesilmiştir. Aydınlık gazetesinin okurudur. Mehmet Faraç Cumhuriyet Vakfı’na seçilmek için CHP sekreterinin elini öpmüştür bir kişidir. Cumhuriyet’te çalışmayan bir kişinin yazısı Cumhuriyet’te yayımlanmaz” dedi. Erinç beraat talebiyle savunmasını bitirdi. Belgeleri mahmeke heyetine sundu.

***

Cumhuriyet’ten terörist çıkmaz

Cumhuriyet Davası Koordinasyonu, duruşma öncesi Çağlayan Adliyesi önünde basın açıklaması düzenledi. Açıklama yapanlar arasında gazetecilerin yanı sıra KHK ile ihraç olan Anayasa Profesörü İbrahim Kaboğlu, CHP milletvekilleri Sezgin Tanrıkulu ve Mahmut Tanal da yer aldı. “Cumhuriyet Davası Koordinasyonu” adına gazeteci Nazan Özcan basın açıklamasını okudu. Açıklamada, “Evet, üzerine ‘terör’ lekesi bulaştırmaya çalışılan Cumhuriyet davası aslında tüm medyaya gözdağı verme, susturma, sindirme davasıdır. Hatta daha da fenası medya üzerinde tüm topluma ‘itiraz etmeyin, adalet aramayın’ mesajı verilmektedir. Ahmet Şık’ın dünkü konuşmasında apaçık ispatladığı gibi darbe sonrası görevden alınan generallerin neredeyse tamamı, “Kumpas soruşturmaları” sonrası gerçekleşen YAŞ’larda atanmıştır. Darbe girişimi sonrası anlaşıldı ki yargının yüzde 35’i bugünkü iktidar tarafından şimdilerde FETÖ olarak adlandırılan “Cemaat”e teslim edilmiştir. Emniyette de durum farklı değildir. Dolayısıyla ne Cumhuriyet gazetesinden bir illegal örgüt ne de bizlerden terörist çıkaramayacaksınız” denildi. Öte yandan davanın birinci duruşmasında bugün son gün olması sebebiyle geniş katılımlı bir çağrı yapıldı.