Kadınlar olarak hep vardık, var olmaya ve kadın emeği karşıtı politikalarla mücadele etmeye devam edeceğiz

Daha gidecek çok yolumuz var

PROF. DR. FUNDA BARLIK OBUZ
İzmir Tabip Odası Başkanı

Türk Tabipleri Birliği Kadın Hekimlik ve Kadın Sağlığı Kolu ile İzmir Tabip Odası işbirliğinde 21-23 Şubat tarihlerinde İzmir’de gerçekleştirdiğimiz kongrenin başlığı “Kadın Emeği ve Sağlık” olarak belirlendi. Ülkemizde özellikle son üç yıldır yaşanan finansal krizin kadın istihdamına, sağlık alanında kadın emeğine, biz kadınların mücadele ve örgütlülüğüne olan olumsuz etkileri bu temanın seçilmesinde belirleyici oldu. Kadına yönelik şiddetin, kadın işsizliğinin ve kadına yönelik ayrımcı - muhafazakâr politikaların gittikçe arttığı günümüzde, kadınların emeğine yönelik saldırılar var olan toplumsal cinsiyet eşitsizliğini derinleştirmekte ve mücadele hattımızı daraltmaktadır.

AB ve OECD ülkeleri ile karşılaştırıldığında, Türkiye kadın istihdam oranlarının en düşük olduğu ülkedir. Son yıllarda kadınların işgücüne katılım oranlarında artışlar gerçekleşse bile erkeklerin çok gerisinde kalmaya devam etmektedir. Kadınların istihdama katılımını engelleyen en önemli nedenler ev içi iş yükleri ve bakım hizmetleri ile birlikte aile baskısı olarak karşımıza çıkmaktadır.

Kadın istihdamı kentlerde artış göstermekle beraber, kadınların hala önemli bir kısmı kırsal alanlarda ücretsiz aile işçisi olarak çalışıyor. Hizmetler sektörü ise en fazla kadın istihdam eden sektörlerin başında gelmekte. 2017 yılında çalışabilir yaşta kadınların istihdama katılım oranı %28,9’dur. Temmuz 2019’da kadınlar arasında işsizlik oranı %16,7’ye ulaşmıştır. Tarım dışı genç kadın işsizliği ise %41,7 ile rekor kırmış durumdadır.

Türkiye’de kadınların neredeyse yarısı kayıt dışı işlerde çalışmaktadır. Öte yandan toplumsal cinsiyet rollerinin istihdamı doğrudan şekillendirdiği görülmektedir. Sağlık / sosyal hizmet ve eğitim toplumsal cinsiyet rollerini devam ettiren ve eğitimli kadınların yoğunlaştığı mesleklerin başında gelmektedir. Sağlık ve sosyal hizmet alanında çalışanların %72’sini kadınlar oluşturmaktadır.

Peki, sağlık alanında çalışan kadınlar ne durumda? Son 17 yıldır Sağlıkta Dönüşüm Programının uygulanmasıyla birlikte çalışma saatlerinin uzaması, iş güvencesinin giderek azalması, iş tanımlarının belirsizleşmesi, daha az kişiyle daha fazla iş yapılması, performans ölçütlerinin öne çıkması sağlık çalışanı kadınların çalışma yaşamını güçleştirmektedir. Yoğun ve yorucu iş gününün sonunda onları bir de ev işleri ve bakım hizmetleri beklemektedir.

Kadınlar belli mesleklerde çalışanların çoğunluğunu oluştursa da, “cam tavan”ların Türkiye’de halen istenilen ölçüde kırılamaması nedeniyle yönetici konumunda olan kadın oranı çok düşüktür.

Dünya Ekonomik Forumu 2020 Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Raporunda Türkiye 153 ülke arasında 130. sırada yer almıştır. Bu listeler hazırlanırken kadınların ekonomiye katılımı, fırsat eşitliği, eğitim olanakları, sağlık ve kadının siyasi güçlendirilmesi gibi ölçütlere bakılmaktadır. Rapora göre kadınların erkeklerle eşit haklara sahip olması için en az 100 yıl, erkeklerle eşit ücrete sahip olması için ise 257 yıl geçmesi gerekiyor.

Ülkemizde toplumsal cinsiyet eşitliğine bugün ne yazık ki belgelerde bile tahammül edilememektedir. YÖK, bundan dört yıl önce Özgecan Aslan’ın öldürülmesinden sonra Yüksek Öğretim Kurumları Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Tutum Belgesi’ni yayımlamıştı. Belge ile YÖK’ün tüm bileşenlerinde toplumsal cinsiyet eşitliği ve adaletine duyarlı olarak hareket edileceği taahhüt edilmişti. Ancak YÖK hükümete yakın medyada aleyhte yer alan haberler üzerine Tutum Belgesi’ni kaldırdı. Yine son günlerde kadına yönelik şiddetin önlenmesini öngören İstanbul Sözleşmesi’nin yeniden gözden geçirileceği iktidar tarafından ifade edildi.

Çizilen olumsuz tablo umutlarımızı kırmasın. Daha gidecek çok yolumuz var. Kadınlar olarak hep vardık, var olmaya ve kadın emeği karşıtı politikalarla mücadele etmeye devam edeceğiz.