12 Mart ve 12 Eylül darbeleri mağduru askerler, 12 Mart darbesinin 'Tek adam darbesi' olarak sürdüğünü belirttiler

Darbezede askerler: 12 Mart darbesi 'tek adam darbesi' olarak sürüyor

12 Mart 1971 ve 12 Eylül 1980 darbelerinde sol görüşlü oldukları gerekçesiyle Türk Silahlı Kuvvetleri’nden atılan askerlerin örgütü Askeri Darbelerin Asker Muhalifleri Derneği (ADAM-DER), 12 Mart darbesinin 'Tek adam darbesi' olarak sürdüğünü savundu.

ADAM-DER, Türkiye’nin Suriye’deki operasyonlarıyla ilgili de “savaş ve terör borsalarında satılacak bir tek askerimiz yoktur. Türkiye, bölge ülkelerinde iç savaşları körüklemek yerine bölgesel ve küresel barışa sahip çıkmalıdır,” diye görüş bildirdi.

ADAM-DER üyeleri, 12 Mart 1971 darbesinin 39’uncu yıldönümünde, Kadıköy İskele Meydanı’nda basın açıklaması yaptılar. Geniş güvenlik önlemleri altında yapılan basın açıklamasına, 80 dolayında eski asker katıldı.

Darbezede askerler adına konuşan ADAM-DER Başkanı Emekli Üsteğmen Çetin Nergis, geçmişteki darbelerle hesaplaşılmadığı için Türkiye’nin 15 Temmuz darbe girişimine maruz kaldığını söyledi. Tüm darbeler gibi 15 Temmuz darbe girişimini de lanetlediklerini vurgulayan Çetin Nergis, AKP iktidarını da 15 Temmuz’u bahane ederek devleti parti devleti haline getirmeye ve tüm muhalif sesleri bastırmaya çalışmakla eleştirdi.

ADAM-DER adına okunan “ASKERİ DARBEYE DE SİVİL RABYE DE HAYIR!” başlıklı bildiride de, 15 Temmuz darbe girişiminin siyasi iktidar tarafından “Allah’ın lütfu” sayıldığı, kendi darbesini gerçekleştirmenin fırsatına çevrildiği ve Türkiye’nin sivil darbeye maruz bırakıldığı öne sürüldü.

Bildiride, TBMM’nin 12 Eylül dönemindeki Danışma Meclisi kadar bile işlevinin kalmadığı kaydedildi. 12 Eylül döneminde Kenan Evren’in “Bir garson benden fazla maaş alıyor” diye yakındığı ve dönemin TİSK Başkanı Halit Narin’in “Eskiden işçiler gülüyordu, biz ağlıyorduk; şimdi gülme sırası bizde” sözleri anımsatıldı; bugün de AKP Genel Başkanı Erdoğan’ın “Grev tehdidi olan yere anında müdahale ediyoruz” diye övündüğü ifade edildi.

Bildiride yer alan bazı ifadeler:

* Bütün darbecilerin öncelikli eylemi, emek örgütlerini baskı altına almak, hak arama yollarını kısıtlamaktır.
12 Mart darbesinin Genelkurmay Başkanı “sosyal uyanışın ekonomik gelişmeyi aşmasından” yakınmıştı.
12 Eylül 1980 darbesinin Genelkurmay Başkanı da “Garson benden fazla maaş alıyor” diye yakınmış; patron sendikasının başkanı ise “Eskiden işçiler gülüyordu, biz ağlıyorduk; şimdi gülme sırası bizde” demişti.
Post-modern darbe olarak tarihe geçen 28 Şubat 1997 sürecinin general ve amiralleri de laikliği maske edinmişlerdi; her birinin adresi farklı holdinglerde çıkmıştı; “holding paşaları” olarak tarihe geçmekten hiç utanmadılar. Bugün de “sivil” darbe döneminde yürütmenin başı, “Grev tehdidi olan yere anında müdahale ediyoruz” diyerek yerli yabancı sermayedarlara kompliman yapmaktadır.

* Darbe dönemleri hukuksuzluğun, devlet terörünün, işkencenin, emek sömürüsünün, baskı ve sansürün, yolsuzluğun, farklı kimlik inanç ve kültürleri inkâr ve asimilasyonun, ayrımcılık ve nefretin zirveye çıktığı dönemlerdir. Bütün darbecilerin en bariz bir eylemi de, TBMM’yi işlevsizleştirmek, yargıyı bağımlı hale getirmek, üniversiteleri, medyayı ve sivil toplumu tahakküm altına almaktır. Bugün TBMM, ancak 12 Eylül darbesi dönemindeki Danışma Meclisi kadar etkilidir. TBMM’nin işlevsizliği (cılız da olsa) iktidar ittifakı içerisinde bile eleştirilere yol açmıştır.

* Geçmiş darbelerden farklı olarak sivil darbe ve korku imparatorluğu döneminde Türkiye’miz ne yazık ki sınırlarımız dışında bir savaşın da içindedir. ABD emperyalizminin “Büyük Ortadoğu Projesi”nin ortağı sıfatıyla Afganistan, Irak ve Libya’daki cinayetlere katkıda bulunan iktidar, yine Amerikan emperyalizminin taşeronu olarak Suriye’de körüklediği iç savaşın doğrudan tarafıdır. Savaşlarda en ağır zarara uğrayan bir mesleğin mensupları olarak vurguluyoruz: Komşu ülkelerde iç savaşları körüklemek, nihayet Amerikan ve Rus emperyalistlerinin izniyle bir bölgeyi cihatçı örgütlere teslim etmek üzere Suriye’ye asker göndermek, emperyalizme karşı Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde Kurtuluş Savaşı ile kurulmuş Türkiye Cumhuriyeti’ne yakışmamaktadır. Tüm yabancı güçler Suriye’den çekilmeli, Suriye halkı kendi kaderini kendisi tayin etmelidir.

* 12 Mart 1971 ve 12 Eylül 1980 darbecileri tarafından sol görüşlü olduğumuz için Türk Silahlı Kuvvetleri’nden atılmış, işkence edilerek sorgulanıp yargılanmış, işsizliğe ve açlığa mahkûm edilmiş askerler olarak, patronları güldürmek için yapılmış darbeleri lanetlediğimiz gibi patronları rahat ettirmek için gerçekleştirilmiş tek adam darbesini de tel’in ediyoruz! Darbelerin temel hak ve özgürlüklere, emek barış ve demokrasi güçlerine verdiği zararın bilinciyle, her türlü askeri/sivil darbeye, diktatörlüğe, savaşa karşı olduğumuzu, siyasal İslamcı faşizmin karanlığına teslim olmayacağımızı bildiriyoruz.