Patronların ‘değişim çağrısı’ yaptığına hem Davos’ta, hem başka mecralarda defalarca tanıklık ettik. Kriz, görmezden gelinemeyecek kadar devasa. Davos zirvesinin devamı mayıs ayında Singapur’da yapılacak ve yeni bir küreselleşmenin mümkün olup olmadığı konuşulacak.

Davos’ta ekonomik kriz tartışıldı: Değişim için kime güvenmeliyiz?

Jonathan MichIe

Dünya Ekonomik Forumu 25 Ocak günü başladı. Fakat bu defa önemli bir fark var. Her sene yapılan zirveyi İsviçre’deki Davos kayak merkezinde görmeye alışsak da bu sene hükümet, sivil toplum ve özel sektör liderleri salgın nedeniyle dijital olarak bir araya geldi.

ÖLÜM ORANLARINDAKİ UÇURUM

60 ülkeden bin 200’den fazla delegenin katıldığı etkinlik tabii ki son 12 ayın getirdiği felaketlere yoğunlaştı. Ana tema olarak ise ‘Güveni Yeniden İnşa Etmek için Kritik Bir Yıl’ seçildi. Tartışılanlar, geçtiğimiz seneki ‘Yeniden Başlangıç’ temasının bir nevi devamı niteliğinde. Etkinlik kapsamında dünyanın 430 şehrinde sanal etkinlikler yapıldı ve yaşadığımız küresel krizin, küresel çözümler ve eylemler gerektirdiği vurgulandı. İklim değişikliği, finans krizi, toplumsal ve ekonomik adaletsizlikler bunlardan bazıları. Örnek vermek gerekirse, Covid-19 özelinde ölüm oranları kıyaslandığında, İngiltere ve dünyanın yoksul bölgeleri arasında iki katın üzerinde bir fark görüyoruz. Fakat soralım: Dünya Ekonomik Forumu’nun başarılı olma şansı var mı?


TARİHİN BİZE ÖĞRETTİKLERİ

Küresel bir krizin, küresel çözümler gerektirdiği durumlarla geçmişte de karşılaştık fakat ne ölçüde başarılı olduğumuz tartışılır. Birinci Dünya Savaşı sonrası dönemde Birleşik Krallık, Milletler Cemiyeti’nin kuruluşunda önemli rol oynadı. Fakat Birleşik Krallık’ın Almanya’nın ekonomik toparlanma ümitlerini hiçe sayan savaş tazminatı talepleri neticesinde cemiyet başarısız oldu.

İkinci Dünya Savaşı sonunda dünya gelecek çatışmaları önlemeye odaklandı ve son savaşta bazı dersler çıkarıldığı izlenimi oluştu. Liderler 1944 yılında ABD’nin Bretton Woods kasabasında bir araya geldiler ve ekonomik istikrar yolunda bazı politikalar geliştirmeye çalıştırdılar.

SİSTEM GÜNÜMÜZE KADAR GELDİ

Altına dayalı dolar fiyatları ve döviz kurları etrafında şekillenen küresel sistem kuruldu, sistemi yönetecek kurumlar tanımlandı; Uluslararası Para Politika Fonu’nun yanında sonraları Dünya Bankası adıyla anılacak olan kurumlar kuruldu. Ardından Birleşmiş Milletler ve Dünya Ticaret Örgütü geldi. Bretton Woods sistemi 1970’lere kadar işledi. Sonrasında ABD altın standardını yürürlükten kaldırdıysa da sistemin birçok yönünün bir biçimde günümüze geldiğini söylemek mümkün.

DEĞİŞİMİ NE YARATACAK?

2007-2009 finansal kriziyle birlikte 1930’lu yıllardan bu yana ilk küresel daralmayı yaşadık. Bu tür krizlerin gelecekte engellenmesi gerektiğine dair birçok görüş yazıldı ve çizildi. Denetim mekanizmaları bir nebze sıkılaştırıldı fakat borçlanmanın ve spekülatif ekonomik faaliyetlerin yüksek olması sebebiyle istikrarsızlık tehdidi sürüyor. Geçmişte yalnızca 1940’lı yılların sonrasında yerinde bir çözüm geliştirildiğini gördük. Bu defa değişim yaratan ne olacak?

BÜYÜK SIFIRLAMA

Yaşadığımız krizi aşmak için ekonomik reformlarla, iklim değişikliği veya salgın önlemleriyle yetinemeyiz. Daha fazlasını yapmamız gerek. Toplumları tümüyle değiştirmemiz, çevresel sürdürülebilirliği toplumsal sürdürülebilirlikle birleştirmemiz gerek. ‘Daha iyisini inşa etmek’ dünyanın her yerinde karşılık bulan bir amaç. Davos zirvesinin devamı mayıs ayında Singapur’daki toplantı olacak. Yeni bir küreselleşmenin mümkün olup olmadığı tartışılacak.

SALGIN TOPLUMSAL GÜVENİ ERİTTİ

Davos zirvesinde de konuşulduğu üzere, koronavirüs salgınının kötü yönetilmiş olması dünyanın her yerinde toplumsal güveni eritiyor. Fakat güveni yeniden inşa etmek kolay olmayacak çünkü şirketlerin yönetilme biçimlerinde pek değişiklik olmadı. Unutmayalım ki, şu an 78 yaşındaki ABD Başkanı Joe Biden, bu sorunlar halihazırda şekillenirken ve hiçbir çözüm üretilmezken 8 sene boyunca başkan yardımcısı koltuğundaydı.

İklim değişikliği varoluşsal bir kriz olarak tanınıyor. Gelecekte finansal krizler yaşama ihtimalimiz yüksek. Salgın ise ekonomik ve insani bir felakete dönüşüyor. Gelecekte benzer salgınlar yaşama ihtimalimiz de ciddiye alınıyor çünkü insan hareketliliği artırıyor ve iklim değişikliği de salgın risklerini arttırıyor. İyimser olmak adına bulunabilecek tek gerekçe, karşı karşıya olduğumuz krizin büyüklüğünün, eylemsiz kalmamıza müsaade etmeyecek olması.

KÜRESEL ELİTLERİN HAMLELERİ

Birinci Dünya Savaşı öncesinde ‘serbest piyasa’ küreselleşmesi yaşandı, iki savaş arasındaki dönemde ise bir tür geri çekilme oldu. Bretton Woods mutabakatı, 1945’ten ve 1980’li yıllara kadar ‘denetimli küreselleşme’ getirdi. Fakat o günden bu yana küresel elitler denetim kısıtlamalarını aşmanın yollarını bulmaktan, spekülatif finans hareketlerini devlet sınırlarının dışına taşımaya kadar birçok hamlede bulundular.

GELECEK SALGINLARIN ÖNLENMESİ

Yeni bir döneme ihtiyacımız var. Paris Anlaşması’nın iklim değişikliği hedefleri, Yeşil Yeni Düzen’in sıfır karbon salımı hedefleri ve küresel ekonominin sürdürülebilir olması gibi noktalar başlangıç noktamız olmalı. Gelecek salgınları önleyebilecek köklü çözümler bulmak zorundayız. Finansal spekülasyona, vergi kaçakçılığına, finansal kriz tehditlerine; gelir, refah ve güç adaletsizlikleri ile mücadele etmeliyiz.

Şirket liderleri ve siyasi liderler gerekeni yapacak mı? Baskı göstermemiz şart; yurttaşlar, seçmenler, tüketiciler, işçiler, eğitimciler, hak savunucuları… Hepimiz köklü değişim talep etmeliyiz.

Çeviren: Fatih Kıyman
Kaynak: The Conversation