İstanbul Şehir Tiyatroları’na sanat yönetmeni olarak atanan Erhan Yazıcıoğlu, ‘otoriteyi teslim alıyorum’ ve ‘sadece işimi yapacağım’ dedi

‘Dediğim dediğimdir’, biraz otoriterimdir, tatlı sertimdir

ÖZLEM ÖZDEMİR info@ozlemozdemir.net

Şehir Tiyatroları'nın, Hilmi Zafer Şahin'den boşalan koltuğuna Erhan Yazıcıoğlu getirildi. Memnun olan da olmayan da var. Yazıcıoğlu'nun kapısına umutsuzca gittiysem de uzun zaman sonra Şehir Tiyatroları kapısından umutla çıktım. Yazıcıoğlu'na pek çok kişinin aklındaki soruları ve kaygıları sordum, yanıtları kimi ne kadar ikna eder orası bilinmez...

»Hayırlı olsun. Görevlendirme sürecini anlatır mısınız?
Altı-yedi kez bu teklif geldi ama gerçekten niyetim yoktu. Tiyatronun git gide batağa saplandığının farkındaydım, içerideki başarısızlıkların, seyircideki düşüş ve şikâyetlerin, oyun seçimlerindeki yanlışlıkların farkındaydım ama elimi taşın altına sokmayı düşünmedim. En sonunda iki ay önce Kültür Daire Başkanı Abdurrahman Şen'le görüştük. “Ne yapmayı düşünüyorsun?” dedi. Emekli olacağımı söylediğimde benden alternatif isim istedi, ben de verip bazı düşüncelerimi de ilettim. O arada Almanya'da son oyunumu oynadım ve emeklilik kararımı aldım ama kabul görmedi. Sonra bir gün telefon çaldı ve "hadi gel" dediler. Bana ihtiyaçları olduğunu düşündüm ve buna inandım. Yıllarıma hürmeten olabilir, otorite boşluğunu giderme isteği olabilir. Bir de doğru seçim diye de düşündüm açıkçası.

»Hangi açılardan doğru seçimsiniz?
Ben "dediğim dediğimdir", biraz otoriterimdir, tatlı sertimdir, inandığım konu ve kişilere saygım sonsuzdur, işin ucunu da bırakmam. Bana verilen desteğe, insanların samimiyetine inandım. Varolduğum tiyatronun belediyenin başında yönetilemeyen kurum olduğunu görmeyi gerçekten istemedim. Çünkü ben bu tiyatroda varoldum. 17 yaşımdan beri bu tiyatrodayım, evimdeki toplu iğne bile bu tiyatro sayesinde, hiç nankörlük yok.

»Muhtemelen size kızacaklar olacaktır.
Var ama olsun, olmalı, dengedir. Ama kurumdaki karmaşanın biteceğine inanıyorum. Ben sadece işimi yapacağım.

»Sizi buna nasıl inandırdıklarını merak ediyorum.
Her konuda destek alıyorum, beni çalıştırmamak gibi kaygıları yok, tam tersine çalıştırmak istiyorlar. Dediklerim olmazsa bırakıp gitmem, ikna eder ve savaşırım. Beş kanser atlatmış adamım.

»İki yıl önce değiştirilen yönetmelik tiyatroya darbe olarak nitelendiriliyor, sizin fikriniz nedir?
Değişime hiç katkımız olmadı mı? Tiyatroya zarar verdik, yönetemedik. En eski çalışanlarından biri olarak suçum var belki. Gerçekten ilgilenmedik, insanlar hep dış işlere baktılar. Önce tiyatro ilkesini yerleştireceğim! Sonra dış işler. Bu dış işlerle insanların cepleri para gördü, kendilerinde konuşma hakkı hissettiler ve tiyatroyu geri plana ittiler. Bu arada atı alan Üsküdar'ı geçti, meraklılar ortaya çıktı ve yönetmeliğin bu hale gelmesine sebep oldu. Belediye de “siz kendinizi yönetemiyorsunuz, biz yönetelim” dedi. Bugün gördüğüm hiçbiri hevesli değil, neden Şehir Tiyatroları'na vakit ayırsınlar, bürokratlar tiyatrodan ne anlar? İlk yönetim kurulu toplantımızı yapacağız, o bürokratlar bilgi birikimimle nasıl baş edebilirler?

»Önceleri repertuvara müdahaleler oldu. Daha özgür olabilecek misiniz?
İnanıyorum. İnanmadığım zaman da gitmeyeceğim. Verilen sözler tutulmadığında da savaşacağım. Onlar beni tanımıyorlar mı, o kadar salaklar mı? Ama sen bir oyuna sırf karıştırıcı olmak için gerekmediği halde bir yatak sahnesi koyuyorsan bu bir tahrik unsuru olmuyor mu? Mesela 'Anna Karenina' ya da 'Üç Kızkardeş' oyunlarında da öpüşme sahneleri var, "bu oyunlarda öpüşme" diyebilen çıkar mı, çıkmaz!

»Ama geçen sezonlarda çıktı, siz "olmayacak" mı diyorsunuz?•
Oyun seçimlerimize asla karışılmayacak. Gerçekten bizi dert haline getirmek isteyen bir yönetim yok. Otoriteyi teslim edecek ve maddi manevi destekleyecek.

»Çabanız bu olabilir ama yönetmeliğin size engel maddeleri var. Nasıl olacak?
Değişecek. Henüz tam anlamıyla hazır değiller ama yapılanı gördükçe saygı duyup o hakkı verecekler, benim gördüğüm o. İlla “söz verdiler yapacaklar” demiyorum, benim getirmek istediğim yol bu o. Çünkü ben önce verip sonra istemekten yanayım. Biz, hiçbir şey vermeden sürekli istedik. Ondan sonra 5-10 arkadaşımız izin almadan kurum dışında çalışıp, kuruma hakaret edip, oyuna gelmeyip hâlâ teşvikin ödenmediği konusunda şikayet ediyorlarsa, haksızlar. Ben çalışana vereceğim o teşviki, teşvik kime verilecek ben karar vereceğim artık, bu da değişiyor. Çünkü çalışanı çalışmayanı ben göreceğim, yönetim kurulundaki bürokratlar oyun görmeyebilir, tiyatroyu bilemeyebilir, o aktörün performansının ne kadar yüksek olduğunu ben görürüm.

»Sizin çabanıza inansak bile yaşananlar ortadayken bir niyet sorunu olduğunu düşünüyorum.
Katılıyorum, göstergeler bu yönde. Şöyle söyleyeyim: Meydan Sahnesi, idari kadro, kadroları aşağıdan yukarıya yükseltmek, teşvik ve ikramiyelerin kime verileceğini benim tespit etme gibi isteklerimi, kabul ettiler. 100. Yıl kutlaması için bütün İstanbul bilboard'larla süslenecek dedim, 'peki' dediler. "İki gün Cemal Reşit Rey'i bana verir misiniz, 100.yıl kutlaması için müzikal oynatacağım" dedim, "hay hay" dediler. Göreceğiz.

»Yönetmeliğe göre eğitim durumunuzun bu pozisyona izin vermediği yönünde eleştiri var. Yönetmelik işlemiyor mu?
Ama onun alttaki cümlesinde de, 'üniversite mezunu olmasa da yurt çapında tanınan aktör ve yönetmenlerden seçilebilir' diyor.

»İki yıldır yaşananlar karşısında neler hissediyorsunuz, yürüyüşlere katıldınız mı?
İçim acıyordu. Harbiye'deki yürüyüşte vardım. Hatta burası yıkılırken en öndeydim. Kadir Topbaş dedi ki, 'Burayı olduğundan daha güzel hale getireceğiz, adını da Muhsin Ertuğrul koyacağız.' İnanmıyoruz dedik. Yaptıktan sonra gözümün içine baktı, ben de 'Tamam, sözünüzü tuttunuz, teşekkür ederiz, teşekkür etmesini de biliriz' dedim.

»Yapılan iyi şeyleri de görmek lazım mı diyorsunuz?
Gayet tabii, görmezsen nasıl yaşayacaksın? Hep kavga olmaz ki. Arkadaşlarımız otokontrolü biraz yitirdiler.

»Haksızlar mı?
Haklılar ama bir sanatçıya o kadar belden aşağıya vurmak yakışmaz, alamazsın istediğini.

»Ama sanatçılar meydanlardan hedef gösterildiler.
Bu politikaya fazla akış oluyor. Politikayı sanattan biraz uzak tutup eğer aklım yeterse politikayı sanatın lehine kullanmayı düşünüyorum, iki yıl sonra da öyle bırakmak istiyorum.
 

Fotoğraf: Pınar ERTE