Hatay’da halkın seçeneksiz bırakıldığını belirten SOL Parti Defne Belediye Başkan Adayı Serbay Mansuroğlu, seçim çalışmalarını anlattı. “Halkın yönetimi için aday olduk” diyen Mansuroğlu, hiçbir hesap yapmadan Defne halkını ayağa kaldıracaklarını söyledi.

Defneliler artık seçeneksiz değil: Halk için halkla birlikte
SOL Parti Defne Belediye Başkan Adayı Serbay Mansuroğlu, BirGün TV’nin sorularını yanıtladı. (Fotoğraf: BirGün)

Asena TUNCA

Yerel seçimlere 11 gün kala Hatay’ın Defne ilçesi SOL Parti Belediye Başkan Adayı Serbay Mansuroğlu, seçim sürecini BirGün’e değerlendirdi. Defne’de acıların hâlâ çok taze olduğunu belirten Mansuroğlu, yerel seçimle birlikte Defne’de en çok konuşulan konuların başında rant, montaj, kumpas, şantaj içeriklerinin geldiğini söyledi.

 

Bu koşullar altında CHP Hatay Büyükşehir Belediyesi Adayı Lütfü Savaş’ın adaylığının halka dayatıldığını vurgulayan Mansuroğlu, “Yıkımın bu kadar büyük olmasında sorumlu olarak AKP’yi görüyoruz. Ama aynı şekilde şehri 10 yıldan fazla süredir kenti yöneten Lütfü Savaş bugüne kadar deprem için herhangi bir hazırlık yapmamıştır, depreme dirençli bir kent ortaya koymamıştır” dedi.

“Sadece SOL Parti olarak değil kentte yaşayan tüm insanlar bu süreçte bir deprem suçlusunun aday gösterilmemesi gerektiği söylüyordu” diyen Mansuroğlu, şöyle konuştu:

“Günün sonunda ne yapıp edip bir deprem suçlusunu Hatay Büyükşehir Belediyesi Başkan Adayı olarak karşımıza koydular ve halka aslında bir ölçüde seçeneksizliğe mecbur bıraktılar. Biz bütün bu seçeneksizlik içinde ne yapacağımızı tartışırken elbette AKP’nin kazanmasını istemediğimizi söylüyoruz ama maalesef insanlar bu defa da Lütfu Savaş’a mahkûm kalıyor. Türkiye İşçi Partisi’nin alternatif aday olarak hiç kimseye sormadan Gökhan Zan’ı aday olarak şehre sunması büyük bir krizin başlangıcı oldu aslında. Çünkü biz o dönem solculardan, kentte yaşayan insanlardan, deprem döneminde dayanışma faaliyetleri içinde çalışmış, mücadelenin içinden bir ismi ortaklaşma sonucu bağımsız aday olarak ya da herhangi bir parti çatısı altında aday gösterebiliriz, diyorduk. Ancak Türkiye İşçi Partili arkadaşlarımız ‘Hatay İttifakı’ diye kimden oluştuğu belli olmayan bir ittifakın adayı olarak Gökhan Zan’ı açıkladılar. O dönemden beri kentte gittiğimiz yerlerde ‘Nasıl olur, 2 ay önce İYİ Parti’deydi, bugün Türkiye İşçi Partisi’nin adayı. Bu isim Hatay’ı temsil etmiyor” gibi söylemlerle karşılaştık."

TİP’in Gökhan Zan’ı adaylıktan çekmesinin de ayrı bir kriz yarattığını söyleyen Mansuroğlu, sürecin Defne’ye de etki ettiğini belirtti.

SEÇENEKSİZLİK İKLİMİ SÜRÜYOR

Mansuroğlu, şu ifadelere yer verdi: “Hatay halkı büyükşehir açısından gerçekten seçeneksiz bırakılmış durumda. Şu anda da halen o seçeneksizlik iklimi sürüyor. Seçime son 10-12 gün kalmış, geniş toplumsal mutabakatla ortaya çıkmış bir aday yok. Biz yine bu depremin en yıkıcı etkilerinin sebebi olarak gördüğümüz ‘AKP’ye kazandırmayalım’ diyoruz ama herhangi bir tarafa da oy çağrısı yapmıyoruz şu anda. Çünkü halkın seçeneksiz olduğunu biliyoruz. Son gün halk gidecek ve kendi kararını kendi verecek. Konteyner kentleri geziyoruz, erzağı geçtim, geçen gün bir teyzenin kapısını çaldık, gözü yaşlıydı, ‘Ne oldu teyze’ diye sordum dedi ki ‘Yiyecek bir şey bulamadım, gittim bahçeden ot topladım’ o arada da işte tavada kızartıyordu galiba, bir ot çeşidi bulmuş, ‘Bak halimiz bu’ dedi. Yani inanılmaz bir yoksulluk var, bu yoksulluk Hatay’da çok fazla hissediliyor, çaldığımız her kapıda bu asgari ihtiyaçları görüyoruz. 14 ay olmuş, Hatay’ın durumu bu ve biz hâlâ ‘Seçimde ne yapacağız, nasıl yapacağız, öbür parti mi kazanacak bu parti mi kazanacak’ diyoruz…”

SOSYALİSTLER YÖNETECEK

Adaylık sürecini de anlatan Mansuroğlu, haziran ayından itibaren sürdürülen ortaklaşma çalışmalarında yalnız bırakıldıklarını, ‘ben yaptım oldu’ anlayışı ile ilerlendiğini belirtti. İttifak tartışmalarının dağıtıldığını da vurgulayan Mansuroğlu, şöyle konuştu: “İttifak zeminleri dağıtılınca, SOL Parti olarak biz bir sorumluluk alalım, seçimlere girelim ve dışarıda kalan, burayı Defne meselesi, Hatay meselesi olarak gören, halkın sorularını gören bir yerden aday olalım, bunu anlatalım. Kazanabilirsek gerçekten Defne’nin sorunlarını halkla birlikte, halk meclisleriyle, mahalle meclisleriyle birlikte çözelim istiyoruz çünkü süreç böyle başlamıştı. Halkımız kızgın aslında, ‘Sol birleşsin ve birlikte bizi CHP’den de AKP’den de kurtarsın’ mevzusundan dolayı. Çünkü istediği ittifak ortaya çıkmış değil. Oturuyor, anlatıyoruz; ne oldu ne bitti, süreç neden olmadı, biz kendimizi anlatınca bize teveccüh gösteriyorlar. 20-25 günde çok yol kat ettik, nerdeyse ikinci partiyiz diyebilirim artık. Hızla yol almaya çalışıyoruz, son 10-12 günü çok iyi değerlendirirsek belki Defne’de gerçekten solun, sosyalistlerin halkla birlikte Defne’yi yönettiği, yaralarını birlikte sardığı bir yönetim anlayışını çıkarabileceğimizi düşünüyoruz.”

SORUNLAR İLK GÜNKÜ GİBİ

Yönetime gelmeleri halinde yapılacaklardan da bahseden Mansuroğlu, “Defne’ye SOL gelirse gerçekten halk yönetecek. Artık mafyavari ilişkiler bitecek, halkın yönettiği Defne’de halkın ihtiyaçları gözetilecek” dedi.

Mansuroğlu, şunları dile getirdi: “Defne’nin yolları delik deşik. Yani bir belediyenin artık bunu konuşmaması lazım. Güney Söğüt’e gidiyorsunuz aynı, Aknehir’e gidiyorsunuz aynı… Kanalizasyon yok, insanlar depremden sonra bir şekilde prefabrik ev yapıyor ama mahallede kanalizasyon altyapısı olmadığı için kendi evine taşınamıyor çünkü tuvaletinin giderini vereceği bir yer yok. Belediyeye gitsen zaten belediye yok, büyükşehir yok, ilçe belediyesi yok. Mahallede bir park kurulmasını tartışmayacağız, kreş kurulmasını tartışmayacağız. Her mahalleye istihdam yaratmamız lazım mutlaka çünkü depremden sonra işsizlik sayısı had safhada. Çok ciddi bir beslenme yetersizliği söz konusu. Gıda kriziyle karşı karşıyayız aslında çünkü dönemdeki o dayanışma faaliyetleri de çekildi. Bence yapacağımız en önemli işlerden biri bir tohum merkezi kurmak olacak. O tohum merkezinde yetiştireceğimiz fideleri halkımıza ücretsiz vermemiz lazım. Küçük aile çiftçileri bu fideleri yetiştirip kendi sebze meyvesini elde edebilmeli, kendi tenceresini kendi kaynatabilmeli çünkü şehir merkezi yok olmuş durumda. Şehirde kalan nüfusun önemli bir kısmı şu anda köylerde ve köylerde ciddi bir işsizlik söz konusu. O yüzden insanların tarıma, küçük aile çiftçiliği üretimine dönmesi lazım. Bunu da sağlamanın en temel yollarından biri insanlara fide vermek, gübre vermek, organik gübre vermek. Gübre fiyatlarını da biliyorsunuz çok yüksek, o yüzden bizim mutlaka organik gübreyi de üretip beraberinde vermemiz lazım.

Bakın sadece yol, su, kanalizasyon yapmayacağız. Bunlar zaten belediyenin temel görevleri. Bizim önemli görevlerimizden biri de belediyenin o kurumsal gücünün toplumsal muhalefete öncülük edecek olması. Büyükşehirle kavga edeceksek büyükşehirle, AKP’yle kavga edeceksek AKP’yle. Bunlar halka rağmen bir şey yapamazlar. Bakın nisanda eski Antakya dediğimiz bölge riskli alan ilan edildi. Gittik, 600’e yakın insanı bulduk oradan ve birlikte bir dava açtık. O dava şu anda Danıştay’da sürüyor. Oraya karşı tepkimizi gösterdik. Sonra Armutlu, Çekmece, Gazi ile başlayan bir rezerv alan sorunu var. Bu mahallelerde başlayan rezerv alana karşı direndik, karşı çıktık, davalarımızı açtık çünkü halkın bir kısmı istiyor bir kısmı istemiyor. Yukarıdan dayatmalarla yapılıyor maalesef. Halka görüşünü soran yok, tamamen rant düşüncesi var. Biz belediyeyi aldığımızda bu insanların yanında yer alacağız. Halk istiyorsa olur, istemiyorsa da biz bu direnişe öncülük edeceğiz mahallilerimizle birlikte. Biz, Hatay’da olan her şeye karşı halkla birlikte hareket edeceğiz. Halkın yararına bir şeyse yanında olacağız”