Amerikan Kızılderilileri’nin şöyle bir deyişi varmış: “Bir insanı yargılamadan önce, gökte üç ay eskiyinceye dek, onun makosenlerinde yürü.”

Değişen Küba’nın Değişmeyenleri

Cüneyt GÖKSU

cuneyt.goksu@gmail.com

Dışarıdan bakınca pek çok yaşam yanlış, mantıksız bazen de delice gözükebilir. Dışarıda kaldığımız sürece insanları, yaşamlarını ve ilişkilerini yanlış da yargılayabiliriz. Yalnızca içinden, yalnızca gökte üç ay değişene dek onun makosenleri içinde yürüyerek, o insanın davranışlarına yönelten sebepleri anlamaya başlayabiliriz. Anlayış bilgili olmanın kibiriyle değil, alçak gönüllülük ile doğar.

İnsanı anlamaya yönelik bu cümleleri Küba için de sarfetmemek olanaksız.

1959’daki Devrim’den sonra, ağırlıklı olarak Sovyetler Birliği destekli bir ekonomik gelişim sürdüren Küba, Sovyet Bloğunun dağılmasıyla ortaya çıkan ekonomik sorunlarının çözümü için, Turizm ve BioTeknoloji Sanayini seçti. Öz sermayesi de bu alandaki yatırımları yapmaya yetmediği için İspanya, Kanada ve Almanya’daki yatırımcıların girdileri ile adada uzun zamandır devam eden, yükselen bir turizm faaliyeti sürmekte. Eğitime yaptığı yatırımın karşılığı olarak, bu yeni iş kollarındaki ihtiyacı besleyecek altyapıya sahip Küba’da süregelen bir diğer alan ise, bireysel olarak turizm sanayinden beslenen girişimciler. Bunların arasında taksicilerden, evinin odasını kiralayanlara, ya da turistlerle fotoğraf çektirip bu hizmetlerden gelir elde edenler, sokak sanatçıları gibi birçok yeni iş kolu var. Obama ile başlayan, gittikçe de hızlanan, ABD’den Küba’ya doğru bir turist akımı da var. Gerçi son zamanlarda Trump yüzünden bu olanaklar azalsa da Delta, BlueJet, Amerikan gibi havayolları Atlanta, Newyork, Miami çıkışlı seferler yapıyorlar.

Ülkenin batısında Brezilya-Küba işbirliği ile kurulan, 465 km’lik Mariel Özel Kalkınma Bölgesi gibi özel yatırım alanı kolaylıkları ile yabancı sermayenin girişinin daha da hızlandığını ileride görebiliriz. Yatırımcıdan alınan vergiler yarı yarıya düşüyor. Gelen yatırımcıya kamulaştırmaya gidilmeyeceği güvencesi veriliyor. Geçmişten farklı olarak eğitim, sağlık ve askeri yatırımlar haricindeki alanlar yabancı sermayeye açılıyor. İktisadi ortaklıklar ve karma yatırımlar teşvik edilse de şirketlerin kendi başına yatırım yapmalarının önünde bir engel kalmıyor.

Bütün bu yenilikleri birleştirince Küba’daki değişime şahit olmamak mümkün değil.

Ada’ya beraber geldiğim, ilk defa adayı ziyaret eden dostlarım, Küba Sosyalizmi’nin nasıl işlediğinden, rom’la yapılan kokteyl çeşitlerine kadar çok geniş bir yelpazeyi, Küba’yı, yaşayıp tartışırken, yıllardır yaşadığımız Türkiye coğrafyasının değerleriyle anlamlandırmaya, kafalarda bir yerlere yerleştirmeye çalışırken, ben Küba’daki değişimleri, 2003’den beri tanışık olduğum sokakları, evleri, insanların ve yaşamlarının nasıl değiştiğini veya yer yer de hiç değişmediğini gözlemeye gayret ettim. Bazı şeyler değişirken, zamana ve şartlara yenik düşerken, bazı şeylerin de çelik gibi nasıl kalabildiğini anlamlandırmaya çalıştım.

İstanbul – Moskova – Havana hattından geldik adaya. Yaklaşık 13 saatlik uzun bir Moskova - Havana uçuşundan sonra, zamanında Jose Marti Uluslararası Havalimanı’na konduk. “İnen Uçaklar” panelindeki sayının her yıl arttığını söyleyebilirim, demek ki, turizmde işler yolunda gidiyor. Fiatlar her yıl CUC/Euro bazında artıp, Türkiye’den gidenler için pek de ekonomik bir tatil olmaktan uzaklaşsa da, Amerika kıtasından adaya gelen çok. Pasaport kontrolü ve bagajların çıkışı da tamamlandıktan hemen sonra, çıkıştaki döviz gişelerinin önünde buluştuk. Havalimanının içindeki döviz gişeleri dışarı taşınmış, bu da içerideki trafiği oldukça rahatlatmış. Olumlu bir gelişme. Havalimanının dışında taksi için turistleri yönlendiren görevliler, bizim gibi kalabalık gruplar için minibüs-taksi ayarlarlar. Bu konuda da oldukça profesyonel bir hizmet aldık ve Vedado merkezdeki küçük otelimize doğru yola çıktık.

degisen-kuba-nin-degismeyenleri-363235-1.

Havana’da, 3-yıldızlı küçük bir otelde kalıyoruz. Eksikleri hiç bitmiyor. Bu defa da suyu kontrollü olarak veriyorlardı. Otelde ücreti karşılığı (2 CUC/saat) Internet Kartı alıp kullanabiliyorsunuz, üstelik Küba’nın her yerinde! Geçtiğimiz on yılı düşününce, bu çok önemli bir gelişme. Ayrıca Trinidad ve Vinales’de kaldığımız evlerde ev sahipleri ile yaptığım sohbetlerde, 3-4 kişinin birleşerek internet hizmeti alarak ortak kullandıklarını öğrendim.

Sabah otelden çıkıp Malekon boyunca yürürken, sahildeki küçük stadyumda spor yapanlar göze çarpıyor. Boks antremanı yapanlar, koşanlar, duvar tenisi yapanlar, beyzbol oynayanlar... Spor, Küba insanının günlük hayatında var, toplum sağlığı açısından özendiriliyor. Ulusal spor olan Beyzbolun yanında, futbolun yaygınlaştığı söyleniyor. Yıllar önce Birgün gazetesi adına adaya geldiğimde, Avrupalı gazeteciler ile bir takım kurup futbol oynama gafletinde bulunmuştuk gençlerle. Bizi evire çevire yenmişler, üstüne de bira ısmarlatmışlardı...

eğişmeyen güzel şeylerin başlarında Meliha Cohiba otelinin karşısındaki Jazz Cafe geliyor. 10 CUC (yaklaşık 10 Euro) giriş ücreti olan bu mekanda, Havana’daki iyi jazz grupları ve solistlerini dinleyebilirsiniz, üstelik 10 CUC tutarı kadar yiyecek/içecek alarak. Mekan soğuk. Küba’nın sıcak iklimine aldanıp üstünüze birşey almadan gitmemelisiniz.

degisen-kuba-nin-degismeyenleri-363231-1.

Değişmeyen bir diğer konu Kübalı kadınların ve erkeklerin kendine olan özgüvenleri. Güzellik olgusu kültüre, coğrafyaya, alışkanlıklar ve yaşam biçimine göre değişiyor galiba. Küba insanının kendine özgü güzellik anlayışı ve özgüveni birleşince, yıllardır değişmeyen hızlı sosyalleşme ve çevrelerine karşı hızlı uyum gösterme davranışlarının hiç değişmeden aynı kaldığını söyleyebilirim. Kadınlar yine beğendikleri bir erkek olduğunda bunu çekinmeden gösteriyorlar, erkekler, özellikle de genç olanları çok bakımlılar, hatta zaman zaman, kadınlardan bile daha çok.

Eski Havana’nın durmak bilmeyen değişimi ve tamiratı da devam ediyor. Restore edilen evlerle, hala tamir edilmeyi bekleyen evler yanyana. Yavaş ama kararlı bir değişim süreci var bu bölgede. UNESCO’nun da desteği ile, Malecon bölgesindeki tamirat sonucunda değişen evlerin bir kısmı, otel, restoran, kültür sanat merkezi veya sosyal alanlara çevriliyor. İnsanlar daha yeni, toplu konutlara taşınıyor. Devrim’den sonra herkes oturduğu yerde kalmaya devam etmiş, ama uzun yıllar bakım görmeyen evlerin yenilenebilmesi için de kaynak olmadığından zor şartlarda yaşanmış.

Klasik Amerikan Arabaları, kendileri kadar klasik bir başka hiç değişmeyen Küba gerçeği. Hala çok iyi durumda olmaları, Küba gibi yıllardır zamana ve 50 yıllık ABD ablukasına meydan okurcasına dirençli olmaları, sahiplerinin göz bebeği olarak işlerine devam etmeleri yanında, değişen şey, artık sahiplerinin bu araçları küçük birer işletme gibi kendi hesaplarına taksi olarak kullanabildikleri gerçeği. Küba’da benzin, Venezuella’nın desteğiyle yaklaşık 1.5 CUC. (3TL) klasik araba sahipleri de normal taksicilik ve günlük/saatlik kiralamalarla hem masraflarını çıkarmaya hem de ek gelir elde etmeye çalışıyorlar. Bu araçların motorları çoğunlukla yenilenmiş. Konuştuğum şöförler motorların çoğunun Mercedes olduğunu söyledi.

degisen-kuba-nin-degismeyenleri-363232-1.

Havana’nın bir diğer değişmezi, Eski Havana’da bulunan “Almacenes San José”. Burası eskiden antrepo olarak kullanılan kocaman bir alanken, Kübalı sanatçı ve hediyelik eşya üreticilerinin eserlerini satabilmeleri için yeniden düzenlenmiş ve ortaya Havana’nın önemli resim ve hediyelik eşya pazarlarından biri çıkmış. Bence Küba seyahati boyunca hediyelik eşya olarak ne alsam diye düşünmeye gerek yok. Son gün Havana’dan ayrılmadan önce 2-3 saatinizi buraya ayırmak yeterli. Çeşit çeşit mıknatıslar, ahşap işleri, puro aksesuarı, müzik aleti, biblo ve takı’nın yanında, resim, puro ve rom alabileceğiniz, gerektiğinde para bozdurabileceğiniz yerler mevcut. Yalnız unutulmaması gereken çok önemli birşey var, satın alınan resimler için, sanatçı ile beraber giderek kayıt bürosuna resim kayıtlarının yaptırılması gerekiyor. Yaptırmazsanız çıkışta resmi görevliye ödeyeceğiniz ücreti, gümrük memuruna ödemek zorunda kalabilirsiniz. Antrepo’da satılan herşey pazarlığa açık.

degisen-kuba-nin-degismeyenleri-363233-1.

Yıllar içinde sayıları daha da artan sokak pizacılarını her yerde görmek mümkün. Havana’da neredeyse her evin, Kırsalda ise caddeye bakan evlerin verandalarında saçtan yapılmış, iki katlı, derme çatma küçük fırınların içinde, alt sırada közlenmiş kömür, üst sırada ise tek porsiyonluk pişen peynirli pizzalar, Küba’nın en güzel atıştırmalık öğle yemekleri, üstelik sadece 0,5 CUC. Pizza çeşitleri artmış ve yerel kültüre uyan değişik tadlar görmek mümkün. Ama alışkın olmayanlar için peynirden şaşmamak en iyisi. Her gittiğimde restoranların sayıları ve çeşitliliği de artıyor. Küba mutfağı bir gurme mutfağı değil ama ilk bir kaç gün yedikleriniz, daha sonra kendini çok tekrar edeceğinden, zaman zaman Paladar yani küçük, ekonomik ev restoranlarını, zaman zaman da daha çok çeşidi olan restoranları denemek iyidir.

Trinidad’daki Ancon Plajı da değişmeyenler arasında. Bence burası Küba’nın en özel yerlerinden biri. Öncelikle Varadero gibi turistlerin yoğun olduğu bir kumsal değil, çok tesis yok, upuzun plajda herkese yer var. Herkesin özgürce dinlendiği, eğlendiği ama kimsenin kimseyi rahatsız etmediği Ancon’da kumsalın hemen yanındaki küçük işletmelerden içecek almak, birşeyler yemek mümkün. Fakat deniz’e serinlemek için değil, ıslanmak için girilebilir ancak, o kadar da sıcak!.

Havana’da yıllardır azalmaya yüz tutan “politik panolar”ın sayısı aynı eğilimle azalmaya devam ediyor. 2003’de ilk gittiğimizde gördüğümüz, ABD’yi yerden yere vuran panolar artık neredeyse yok. “Abluka”ya ait birkaç pano var. Havana’nın merkezi yerlerinde ise neredeyse bunlardan da hiç yok. Havana’nın aksine kırsalda ve yol boyunca daha çok politik pano göz çarpıyor. Reklam kaynaklı ses ve görsel kirlilik zaten hiç yok. Fidel ve Che’nin sözlerini, resimlerini de buralarda daha çok görmek mümkün. Duvar boyama faaliyetleri patlama yapmış, duvarlar rengarenk. İlköğretim okullarındaki duvar boyamaları, bunları yapan öğrencilerin içindeki renkleri, coşkuyu, sevinci anlatırcasına cıvıl cıvıl. Okul duvarlarında bulaşıcı hastalıklara karşı bilgilendiren, kişisel temizlik konusunda da e��iten ve politik öğretiler içeren afişler görmek mümkün.

Neşeli insanlar, temiz, sağlıklı, pırıl pırıl giyinmiş okul çocukları, çalışan veya dilenen hiçbir çocuğun olmaması, “Bir Dolar” isteyen ya da “Amigo Taxi” diyerek el sallayan insanların sayısının kırsala doğru gittikçe azalıyor olması da Küba’nın değişmeyenlerinden.

Değişen göç yasası ile Kübalılar’ın ülke dışına çıkışları, yurt dışında çalışmaları ve ailelerine para göndermelerinde kolaylıklar sağlanmış. Küçük işletmelerin daha da varolması özendiriliyor, herkesin kendine ait toprağını daha çok ekip biçmesi teşvik ediliyor. Bunun en hızlı yansıması da sokaklarda görülüyor. “Domates-Biber-Patlıcan” diye bağırmasa da, el arabaları ile sebze ve meyve satanların sayısında artış ve çeşitlilikte var. Berberlik, terzilik, taksicilik, atıştırmalık satışları, restoran işletmeciliği gibi türlü iş kollarında bireysel işletme lisansı almak mümkün. Son yapılan düzenlemeler ile 120’den fazla iş kolu bu tanıma giriyor. En ilginci ise “Dandy”ler. Bunlar yerel Küba kıyafetleri giyip, para karşılığı turistlere görüntü verenler. Bir başka değişikliği Havana’daki Amerikan Konsolosluğu önündeki kalabalıkta gördüm. Karşılıklı giden/gelen trafiğinin bir artışı olarak düşünülebilir. Küba, bu 11 milyonluk küçük ülke, toplam 50 üniversitesi, üniversitelere bağlı 73 araştırma merkezi, 2 milyondan fazla öğrencisi ve son 40 yıl içindeki 700.000 üniversite mezunu ile eğitimli nüfus olarak Amerika kıtasının en önde gelen ülkesi.

Kırsala gittikçe hayat daha yavaş, çok daha sade, insancıl ve dingin. Örneğin Vinales’deki tütün işçisi Gerardo hiç yaşlanmıyor. 2003’de tanıdığımız ellilerindeki Gerardo’da tek tel beyaz saç yok. Babası yetmişlerinde, arka bahçede elinde maçete ile işini görüyor. İşini bitirip de yanımıza geldiğinde yakıyor bir puro ve sohbet ediyoruz. Gerardo’nun mutfağında propan gazlı ve odun ateşinden iki ocak var. Bize kahve yapıyor, tütün yapraklarını önümüze serip, puro sarıyor. Yaprağın ortasındaki damarın çıkartılması gerektiğini çünkü ençok nikotinin burada olduğunu öğreniyoruz. Gerardo’nun purolarından satın alıyoruz, kendimize ve Türkiye’deki dostlarımıza.

Küba mutfağı zengin değil. Malzemeler kısıtlı. Kübalılar için yemek bir araç, amaç değil. Bizim gibi uzun masa başı sohbetleri yok. Evlerde kaldığınızda istakoz denemeniz gerekiyor. Ev sahibinizin aşçılığı konusunda şanslıysanız, ızgarada yapılmış ya da salsa soslu fırında lezzetli bir istakoz yiyebilirsiniz. Bunun dışında deniz ürünlerini (balık, karides, kalamar) denemelisiniz. Kırmızı et pek yok. Tavuk ve domuz diğer yaygın et ürünleri. Vejeteryanlar için çok az seçenek var. Genellikle muz kızartması, pirinç, fasulye, kabak ve yuka’dan başka seçenecek bulmak zor.

Güzel başlayan, heyecanlı devam eden gezinin sonunda bizi bir süpriz bekliyordu; IRMA!

IRMA

degisen-kuba-nin-degismeyenleri-363236-1.

Küba’ya vardığımızdan beri güneyden kuzeye bizi takip eden bu kasırganın, dönmeden bir gün önce Cuma günü Havana’ya ulaştığımızda, Havana’ya ulaşması kesinleşmiş, Jose Marti Havalimanının kapanmasına sebep olmuştu. Diğer Havayolları gibi Rus Havayolları da 3 günlük uçuşlarını iptal edince en az 3 gece daha Havana’da kalacağımız kesinleşti ve B planına geçtik; önce denizden uzakta bir eve taşındık ki denizden gelecek su baskını bir tehdit oluşturmasın. Arkasında, IRMA’nın Havana’ya Cumartesi gecesi ulaşacağı bilgisi gelince de 2-3 günlük gıda alışverişi için marketlere gittik. Küba’lı Luis’in bu konuda bizlere çok yardımı oldu. Arabası ile bizi market market dolaştırıp, su, muz, makarna, yumurta, ekmek, peynir vb. malzemelerden oluşan yığınağımızı yaptık. Kübalılar fırtına koşullarına alışkın olduklarından, daha sakin ve dikkatlice hazırlıklarını yapıyorlardı. Evlerin üzerindeki su tankları sağlamlaştırılıyor, cam çerçeve elden geçiyordu. Akşam üstü ev sahibimiz elektriklerin kesileceğini söyledi ve yaklaşık 4 günlük elektrik kesintisi başladı.

Fırtına gecesi en zoruydu! 150-200 km/saat ile denizden esen rüzgar yüzünden evin denizin ters tarafında kalan avlusunda toplanıp, mum ışığında, az uykulu bir gece geçti. Eski koloniyel taş binalardan olan, oldukça sağlam ve bakımlı evimizin bahçesine bakarken, ev sahibi sürekli kesinlikle dışarı çıkmamamız gerektiğini hatırlatıyordu. Yağmur yoktu ama sert rüzgar, denizin yükselmesiyle de, sahilden itibaren 2-3 bloğu sular altında bırakmıştı.

Pazartesi sabahı ilk işimiz Havana’daki Rus Havayolları ofisine gidip biletleri değiştirmek oldu ve uzun uğraşlardan sonra alabildiğimiz bilet Perşembe uçağı idi. Pek de iyi olmayan bu durum dönüşte uğradığımız Türkiye Büyükelçiliği’nde yaşadıklarımızla biraz da zor duruma soktu bizi. Elçilik de, IRMA’dan nasibini almış, temizlikle uğraşıyordu, elektrik jeneratör ile sağlanıyordu. Telefonlarımızı doldurduk, birer bardak çay/su içtik. Evde içme suyunun azaldığını, bize biraz su ve yiyecek takviyesi yapabilirler mi diye sorduğumuzda olumsuz yanıt aldık.

Yol boyu Havana’daki tahribata şahit olduk. Deniz, kıyıdan 2-3 blok içeri gelmiş, bazı evlerin ikinci katlarına kadar ulaşmıştı. Kurtarma ekipleri çalışıyor, polis ve asker binalarda güvenliği sağlıyordu. Genel bir panik havası olmamakla birlikte, sakin bir şekilde insanlar temizlik yaparak normal hayata dönme gayreti içindeydi. Olağanüstü koşullar içinde, fırsatçılık yapanları da gördük, otostop yaparken bizi arabasına alıp istediğimiz yere bırakanları da.

degisen-kuba-nin-degismeyenleri-363234-1.

Küba, özlediğimiz ve özendiğimiz “başka bir dünyanın ve insanın var olabileceği” mücadelesine,hayatta kalma direncine saygıyla, sevgiyle destek verdiğimiz bir ülke. Birçok gidenin, “biz başaramadık ama onlar inatla ve inançla direniyorlar, başarsınlar!...” dediği, kafa yorduğu da bir ülke. Küba’yı, özellikle mücadelesini anlamak kolay değil. Küba’yı sadece “Sosyalizm”i anlamaya çalışarak, oradaki yaşamı Sosyalizm’e, Sosyalizm’i de Küba’yla özdeşleştirmek de bence doğru değil. Kendi koşullarımız içinde onları anlamamız zor.

Gerçek olan, Küba kendi güncel ve tarihi şartları içinde, Sosyalist geçmişini ve karekterinin eksenini kaydırmadan, eşitlikten, dayanışma ruhundan vazgeçmeden, bir yaşam ve varolma mücadelesi veriyor. Kararları halk alıyor, deneniyor, uyguluyor, öğreniyor. Başarılı olmayan pratikler varsa ısrar etmiyor, yeniden sorguluyor. Bu mücadeleyi ve dönüşümü, devrimi yapan nesil ile devrimden sonra doğanlar kollektif bir şekilde birbirini anlayarak ve en önemlisi el vererek yapıyor. Bu çok uzun soluklu bir dönüşüm, var olma mücadelesi. Çünkü kapitalizm ve yıkıcı etkileri hemen suyun öbür tarafında, kapıda bekliyor.

Kübalılar ablukanın zorluğuna rağmen, hala en gelişmiş ülkelerden daha neşeli, daha sağlıklı, daha mutlu ve en güzeli daha onurlular. SSCB’nin dağılmasıyla ortaya çıkan yeni dünya düzeni, ABD'nin Fidel başa geldiği günden beri süren yıkma girişimleri, suikastler ve ablukaya rağmen, ayakta kalabilmeyi başardılar. Ülkeye gönül bağı olanların Küba’ya ve halkına sevgisinin ve saygısının artması olağandır.

“Başka gökler altında son saatim geldiğinde, benim son düşüncem bu halk ve özellikle sen olacaksın. Öğrettiklerin için ve eylemlerimin en son sonuçlarına dek sadık olmaya çalışacağım; örneğin için sana teşekkür ettiğimi, devrimimizin dış politikası ile her zaman özdeşleştiğimi ve buna devam edeceğimi, sonumun geldiği herhangi bir yerde Kübalı devrimci olmanın sorumluluğunu duyacağımı ve öyle davranacağımı, çocuklarıma ve karıma maddi hiçbir şey bırakmadığımı ve bundan üzüntü duymadığımı, aksine sevindiğimi, onlar için hiçbir şey istemediğimi çünkü devletin onlara yaşama ve eğitim görmeleri için gereken her şeyi vereceğini biliyorum.

Hasta la Victoria siempre! Patria o muerte!"

Ernesto Che Guevara...

Değişerek, değişmemesi gerekenlerin koruma mücadelesini veren Küba’ya bin selam olsun!