Eski rektör Alemdaroğlu'nun görevden alınması İstanbul Üniversitesi'nde yeni bir heyecan başlattı. Seçim yarışı... En geç 6 ay

Söyleşi: Ekin Kadir SELÇUK

 

Eski rektör Alemdaroğlu'nun görevden alınması İstanbul Üniversitesi'nde yeni bir heyecan başlattı. Seçim yarışı... En geç 6 ay içinde yapılması gereken rektörlük seçimleri için adaylar yavaş yavaş ortaya çıkıyor. Vekaleten rektörlüğe atanan Hukuk Fakültesi dekanı Prof. Dr. Tankut Centel ise adaylığı konusunda henüz bir şey söylemiyor. Kendisiyle kapanan bir dönem üzerine konuştuk.

 

Rektörlüğe atandıktan sonra yaptığınız ilk açıklama türbanı üniversiteye sokmayacağınıza ilişkindi. Niçin böyle bir açıklamaya ihtiyaç duydunuz?

Ben İstanbul Üniversitesi'nin kapılarını herkese açacağım dedim. Bundan önceki dönem Rektörlüğün bulunduğu merkez binanın kapıları öğrencilere ve öğretim üyelerine kapatılmıştı. 30-35 senelik öğretim üyeleri yaka kartlarıyla dolaşmak zorundaydı. İçeride adeta bir garnizon havası vardı. Mevcut akademik ve idari personel baskıcı, despot bir yönetimden şikayet ediyordu. 'Kapıları herkese açacağım' derken üniversitemizdeki demokratik zihniyeti geliştireceğimizi kastetmiştim. Fakat bu sözlerim Rektörlüğe adaylığını koyan bazı arkadaşlar tarafından beni yıpratmak için kullanıldı.

 

Nasıl bir yıpratma çabasıydı bu? Sizin üniversitede türbana izin vereceğinizi mi söylediler?

Evet. Benim rektörlüğe aday olacağım endişesine kapıldılar. İstanbul Üniversitesi laiklik konusunda son derece duyarlıdır. Biliyorsunuz Anayasa Mahkemesi'nin kararıyla kamu mekanlarında türban takmak yasaklanmıştır. Ben istesem de istemesem de Anayasa Mahkemesi'nin bu kararını uygulamak durumundayım. Ve bunu uygulayacağım. Bu karalama kampanyalarına karşı ilk günden itibaren kapılarımızın türbana kapalı olduğunu belirtmek zorunda kaldım.

 

Bu sözleriniz Alemdaroğlu dönemindeki uygulamaların sizin döneminizde de aynen süreceğini mi gösteriyor?

Kesinlikle hayır. Benim yönetim anlayışım önceki rektörümüzden farklı. Otoriter bir zihniyete sahip değilim. Üniversite rektörlerine tanınan geniş yetkiler var. Fikirlerinden hoşlanmadığınız birisini geçici görevlendirme adı altında istediğiniz yere sürebilirsiniz. Avcılar'daki kampüsümüz sürgün yatağına dönmüş durumda. Avcılar'ı sürgün yatağı olmaktan çıkarıp gerçekten hizmet veren bir kampüs haline getirmek istiyorum.

 

Siz Kemal Alemdaroğlu döneminde Hukuk Fakültesi dekanıydınız. Alemdaroğlu'yla aranızdaki ilişki nasıldı? Demokrat bir insan olduğunuzu söylüyorsunuz; fakat otoriter bir kişiliğin altında çokça tartışmalı kararlara siz de imza attınız...

Biz Sayın Alemdaroğlu'yla 5 yıl beraber çalıştık. Bu dönem içerisinde kendisine karşı hiçbir zaman saygısızlık etmedim. Bunun şahsıyla bir ilgisi yoktur. Bu saygıyı her şeyden önce rektörlük makamına karşı gösterdim. Bazı kararları içime sindiremesem de muhalefeti dışarda, medya önünde yapmadım. Beş yıl içerisinde üç defa istifanın eşiğine geldim.

 

Fakat istifa etmediniz. İkna edildiniz herhalde...

Evet. Benim için önemli olan üzüm yemektir, bağcıyı dövmek değil. Kurumlarımın geleceği için her şeyi yaparım. 1999'da önceki dekanımız Aysel Çelikel istifa etmişti. O zaman kuruma sahip çıkan, dekanlık görevini kabul eden kimse çıkmadığı için ben talip oldum göreve. Deyim yerindeyse elimi taşın altına soktum ve beş sene boyunca bu görevi her şeye rağmen sürdürdüm.

 

Her şeye rağmen diyorsunuz. Şu 'her şey'in altını biraz dolduralım lütfen...

Toplantılarda dekanların azarlanması, insanlara söz hakkı verilmemesi, oylama sırasında herkes kabul etmese de 'oybirliğiyle kabul edilmiştir' denmesi beni oldukça rahatsız ediyordu. Ya bu rahatsızlıklara katlanacaktım ya da istifa edecektim. Bir öz, bir de biçim vardır. Bundan önceki yönetim anlayışının özü beni rahatsız etmedi. Çünkü Atatürkçü çizgi sürdürüldü. Fakat uygulanışı, yani biçimi, rahatsız etti. Otoriter bir yapı vardı.

 

Öz rahatsız etmedi dediniz. Fakat demokrasi öze ilişkin bir şey değil midir?

Atatürkçülüğün de özünde demokrasi var; ama sözde Atatürkçülüğün içinde demokrasi yok.

 

Bundan önceki yönetimin sözde Atatürkçü olduğunu mu söylüyorsunuz?

Birçok konuda öyleydi diyebilirim. Atatürkçülük icraatla belli olur. Türbanı üniversiteye sokmadığınız zaman işte bu özde Atatürkçülüktür. Türban turnusol kağıdı gibidir. Ama orada burada kendinizi parlatmak düşüncesiyle kalkar, birtakım tavırlar içerisine girerseniz bunun Atatürkçülükle bir ilgisi yoktur.

 

Kemal Alemdoroğlu döneminde türban yasağı 'kararlı' bir biçimde uygulandı. Yani sizin tabirinizle 'özde Atatürkçü' bir tavır takınıldı...

Evet ama bunun dışındaki konularda hoşlanmadığımız tavırlar içine girildi. Rektörlük tarafından yapılan bazı eylemler sadece birtakım insanları parlatmak ve kamuoyunda artı puan toplamak için yapılmıştır. Bunların Atatürkçülükle hiçbir ilgisi olmadığını düşünüyorum.

 

Bir önceki dönemde İstanbul Üniversitesi kurumsal olarak birçok siyasi konuda söz üretti. Eski rektör bazı ülkelere neredeyse savaş ilan etti...

550 yıllık bir üniversitenin rektörünün kalkıp da 'biz gerekirse Yunanistan'ı da işgal ederiz' demesi vahim bir şey. Dekan arkadaşlarımızın da hepsi ayağa kalktılar ve bu sözleri şakır şakır alkışladılar. Bir tek ben önüme baktım ve bir şeyler yazıyormuş gibi davrandım, alkışlamadım. Bu sözler alkışlanacak sözler değil. Bunlar şoven sözler. Bazı şeyler düşünülse bile telaffuz edilmez.

 

Yani?

Rektörün, kişisel olarak birtakım siyasi düşünceleri olabilir. Fakat o makam içerisinde siyaset yapılmaz. Düşüncelerimizle kamu hizmetinin gereklerini ayırt etmemiz lazım. Ben bugüne dek fikirlerimi kamu hizmetine karıştırmadığım için birçok insanın güvenini kazandım. Fakat şunu söylemeliyim ki Cumhuriyet'in, Atatürk ilke ve devrimlerinin kollanmasında tarafım. Cumhurbaşkanından farklı düşünmüyorum bu konuda.

 

Kemal Alemdaroğlu bundan önceki iki seçimde de epey yüksek bir oy aldı. Öğretim üyelerinin baskıcı zihniyete sahip bir kişiye teveccüh göstermesini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Demek ki böyle insanlar seviliyor. Fakat yeni dönemde çok farklı zihniyete sahip bir rektörü karşılarında karşılarında görecekler.

 

Son seçimde Mesut Parlak'tan yana mı kullandınız oyunuzu?

O konuda bir şey söylemek istemiyorum. Fakat Mesut Bey'le de çok iyi ilişkilerim olmuştur. Seçim çalışmaları sırasında kendisine uygun bir ortam hazırlama cesaretini gösterebilmiş tek dekan benim. Seçimlerde Sayın Alemdaroğlu'na destek toplamak için dekan arkadaşlarımız gazeteleri gezdi. Bir tek ben yoktum aralarında. Hukuk Fakültesi dekanı tarafsız olmak zorundadır. Birilerinin propagandası için bir Hukuk Fakültesi dekanı gazeteleri gezmez.

 

Kemal Alemdaroğlu döneminde birçok öğretim üyesi üniversiteden ayrılmak zorunda kaldı...

Baskılardan ötürü üniversiteden ayrılmak zorunda kalan bütün öğretim üyelerini geri çağıracağım. Sizin aracığınızla da söylüyorum. Gelsinler, demokratik bir ortamda akademik yaşamlarını sürdürsünler. Şunu da söylemeliyim; o dönemde bazı tüccar zihniyetli öğretim üyeleri de baskıları bahane ederek şirketlerine, muayenehanelerine, vakıf üniversitelerine kaçmıştı. Kimlerin bu çağrıya kulak vereceğini göreceğiz.