DİSK, KESK, TTB, TDB ve TMMOB, 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü'ne ilişkin yaptığı ortak açıklamada, "Türkiye'nin dört bir yanında 1 Mayıs meydanlarında omuz omuza olacağımızı ilan ediyor, emekten, barıştan, demokrasiden, eşitlikten, özgürlükten yana herkesi 1 Mayıs meydanlarında buluşmaya çağırıyoruz" ifadelerini kullandı.

Demokratik kitle örgütlerinden ortak açıklama: Herkesi 1 Mayıs meydanlarında buluşmaya çağırıyoruz

DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu, 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü'nü ülkenin dört bir yanındaki meydanlarda kutlayacaklarını söyledi.

Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK), Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK), Türk Tabipleri Birliği (TTB), Türkiye Diş Hekimleri Birliği (TDB) ve TMMOB, 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü dolayısıyla ortak basın açıklaması yaptı.

DİSK Genel Merkezi'ndeki toplantıda bir konuşma yapan DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu, 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü'nü ülkenin dört bir yanındaki meydanlarda kutlayacaklarını söyledi.

Çerkezoğlu, dünyanın her yerinde olduğu gibi Türkiye'de de işçiler ve emekçilerin bugünü, kendi belirledikleri, kentin en merkezi meydanlarında kutlayacağını söyledi.

1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü'nü İstanbul'da Taksim Meydanı'nda kutlama hakları olduğunu belirten Çerkezoğlu, "Türkiye'nin dört bir yanında 1 Mayıs meydanlarında omuz omuza olacağımızı ilan ediyor, emekten, barıştan, demokrasiden, eşitlikten, özgürlükten yana herkesi 1 Mayıs meydanlarında buluşmaya çağırıyoruz" dedi.

Kutlamaları Taksim Meydanı'nda yapmayı istediklerini, bu talebi ziyaret ettikleri İstanbul Valisi Ali Yerlikaya'ya da ilettiklerini anlatan Çerkezoğlu, "1 Mayıs'ı Taksim'de kutlamak istediğimizi bir kere daha ifade ettik. Bu Taksim yasağının kabul edilemez olduğunu, asla doğallaşmayacağını, Taksim iradesinden vazgeçmeyeceğimizi ifade ettik" diye konuştu.

Çerkezoğlu, işçi ve emekli maaşlarına enflasyon oranı doğrultusunda zam yapılmasını da istedi.

Yapılan açıklamanın tamamı şöyle:

"Ekonomik kriz, işsizlik, zamlar, pandemi, borçlanma derken ülkemizde insanca yaşamak bir yana hayatta kalmak bile her gün zorlaşıyor.

Bu düzen toplumun işini, aşını geçimini ve sağlığını korumuyor, aksine tehdit ediyor.

Bu düzenin çarkları, dünyanın tüm değerlerini ve güzelliklerini üreten bizleri, işçileri, emekçileri, kamu emekçileri, mühendisleri, mimarları, hekimleri, avukatları, aydınları, akademisyenleri, sanatçıları, gençleri, kadınları, emeklileri, emekli dahi olamayanları ezdikçe eziyor.

Bu düzenin çarkları, zengini daha zengin etmek, bankaların kasalarını doldurmak, şirketleri ihalelerle beslemek üzere kurulmuş.

Bu düzenin çarkları sermayeye sömürecek ucuz emek, yağmalanacak doğa, talan edilecek kentler yaratmak üzere dönüyor.

Halk işsizlikle, açlıkla, yoksullukla, artan borçlarla, salgınla mücadele ederken 20 yıldır ülkeyi yöneten AKP iktidarı ülkenin tüm kaynaklarını, bir avuç patronu ve ayrıcalıklı zümreyi korumak için seferber etti, etmeye devam ediyor.

Halk işe, ekmeğe, insanca bir yaşama olduğu kadar demokrasi, adalet ve hukuka da aç. Bu düzen yurttaşların hakkını, hukukunu çiğniyor, adaletsizliği büyütüyor.

Halkın gerçeği ile bir avuç ayrıcalıklı kesimin gerçeği arasındaki fark, tek sesli medyanın propaganda yayınlarıyla perdelenmek isteniyor. Üstü örtülemeyen hakikate dair çığlıklar, baskı ile, şiddet ile, sansür ile, zor ile bastırılmak isteniyor. Hakkını arayan ve gerçekleri söyleyen herkes bu düzenin hukuk dışı zorbalıklarıyla karşı karşıya kalıyor.

Bu düzenin devamı için demokrasinin son kırıntıları bile ortadan kaldırılıyor. Demokratik hak olarak elde kalan tek hakkımız olan seçme ve seçilme hakkımıza dahi el uzatılıyor.

Bu düzen mağdur ettiği milyonları bölüp parçalayarak yönetmek gibi tehlikeli bir yönteme başvuruyor. Sürekli olarak iç ve dış düşman yaratılıyor. Yukarıdan aşağıya kışkırtılan şovenizm, cinsiyetçilik, ırkçılık, mezhepçilik ve savaş politikaları bu düzenin yarattığı krizi yönetmenin bir yolu olarak ülkemizin ve halkın geleceğini tehdit ediyor.

Bu düzen böyle gitmez. Halkı yoksulluğa, açlığa, işsizliğe, borçluluğa ve güvencesizliğe mahkûm eden bu akıl dışı düzen Türkiye’nin sırtında bir yüktür.

Öte yandan 20 yıldır ülkeyi yönetenler ve tüm yetkileri tek kişide toplayanlar sorumluluktan kaçamaz. Ülkenin kanayan sorunlarını kendi dışındaki herkese ve her şeye bağlayan bir yönetim anlayışına artık yeter diyoruz.

Gün şikâyet etme günü değildir. Biz tüm sömürülenler, yoksullaşanlar, ezilenler olarak bu düzeni değiştirme, 82 milyonun insanca yaşayacağı bir ülkeyi inşa etme gücümüz var.

1 Mayıs, İşçi Sınıfının Uluslararası Birlik Mücadele ve Dayanışma günü ülkenin dört bir yanında gücümüzü ve coşkumuzu meydanlara taşıdığımız bir gün olacaktır. Dünyanın her yerinde olduğu gibi ülkemizde de işçilerin ve emekçilerin, bu günü kendi belirledikleri, kentin en merkezi meydanlarında, İstanbul’da da Taksim 1 Mayıs alanında coşkuyla kutlama hakkı vardır. Ulusal ve uluslararası mahkemelerce de kabul edilen bu hakkın 2013 yılından beri keyfi biçimde gasp edilmesini, Taksim 1 Mayıs alanının yasaklanmasını kabul etmediğimizi ve Taksim 1 Mayıs meydanı yasağı başta olmak üzere, yasakların kalktığı bir ülke için mücadele kararlılığımızı buradan bir kere daha ifade etmek isteriz.

Biz aşağıda imzası bulunan emek ve meslek örgütleri olarak 1 Mayıs Birlik Mücadele ve Dayanışma Gününe giderken birlikte değiştirme irademizi işyeri işyeri, sokak sokak, meydan meydan örgütleyeceğimizi, Türkiye’nin dört bir yanında 1 Mayıs meydanlarında omuz omuza olacağımızı ilan ediyor, emekten, barıştan, demokrasiden, eşitlikten, özgürlükten yana olan herkesi 1 Mayıs meydanlarında buluşmaya çağırıyoruz."