İtiraf ediyorum. Futbol yazarken Adnan Polat’a sallamak, Aykut-Alex ilişkisine giydirmek, Schuster’in basiretsizliğinden dem vurmak

İtiraf ediyorum. Futbol yazarken Adnan Polat’a sallamak, Aykut-Alex ilişkisine giydirmek, Schuster’in basiretsizliğinden dem vurmak dışında bir şeylerden bahsetmenin mümkün olduğuna, hatta gerektiğine inanıyorsanız işiniz biraz zor. Yazmaya, size anlatmaya değecek malzeme bulmak kolay değil.

Eskiden, yani futbol yazmak dışında işimin spor gazeteciliği olduğu günlerde, o kadar çok hikaye çıkardı ki karşıma... Bir kısmından hiç bahsedemezdim, içim giderdi. Şimdi spor ve futbol hayatımın “lüks tüketim” alanında var olabiliyor ancak. Özel ilgi istiyor. Yoksa küsüyor, unutturuyor, zorluyor.

İşte böyle “ne yazayım, ne yazayım” diye ortalıkta dolanırken öyle sevimli bir futbol hikayesi çıktı ki karşıma.

Efendim, hikayenin geçtiği yer Vietnam. AFP’nin tabiriyle “komünist devletin” varlığını  sürdüğü Vietnam. Bir dönemin acılı topraklarına yine öfke ve üzüntü hakim şu sıralar. Bu durumun sebebi, “komünist devletin” tarihte ilk defa İspanya ve İtalya liglerinin tamamı ile Premier Lig’in bazı maçlarını ücret karşılığı yayınlayan bir yabancı şirketin pazara girmesine izin vermiş olması.

Fransızların meşhur kanalı  Canal +, Vietnam’ın TRT’si VTV ile işbirliği yapmış ve ortak bir dijital kanal kurmuş. Şimdiye kadar -artık ülke komünist olduğundan mıdır, nedir- yabancı liglerin maçlarını ülkedeki tüm kanallar şifresiz olarak yayınlıyormuş. Vietnam’da da tıpkı buralarda olduğu gibi halk Avrupa liglerinin, özellikle de Premier Lig’in hastasıymış. Şimdi paralı yayın başlayınca halk resmen isyanın eşiğine gelmiş. Yani hani neredeyse, yıllardır varlığını sürdüren komünist sistem ayaktopu yüzünden meşruiyetini yitirecek. O derece...

Durumu  günlük Vietnam News gazetesi süper özetliyor: “Yıllardır televizyonun karşısına geçip Premier Lig maçlarını izlemek Vietnamlı futbolseverlerin gündelik hayatının ayrılmaz bir parçası haline gelmiştir. Bu faaliyetin artık kültürel bir değeri vardır ve çoğu insan bu değerin korunması gerektiğini düşünmektedir.”

Canal + pek tabii ki, halk galeyana geldi diye Premier Lig’i bedavaya yayınlayacak değil. Maçlar için aylık 12 dolar (250 bin dong) gibi bir ücret talep ediyorlar. Bu da yılda 144 dolar demek. Ama şöyle bir sorun var ki, Vietnam’da kişi başına yıllık ortalama gelir 1000 dolar civarında.

VietnamNet isimli internet sitesi bu duruma isyan ediyor: “Diğer ülkelerde bu fiyatlarda paralı  kanallar normal olabilir, ama Vietnamlıların çoğu fiyatlar belirlenirken ortalama aylık gelirin göz önüne alınmamasını  adaletsizlik olarak görüyor.”

Sorun bu kadar çetrefil bir hale gelince nihayet işe devlet de karışmak zorunda kalmış. Bilgi ve İletişim Bakanlığı’nın Canal +’e Premier Lig maçlarını VTV’nin dışındaki televizyon kanallarıyla da paylaşmasını salık vermiş. Takdir edersiniz ki, Fransızlar bu çağrıya henüz bir yanıt vermiş değil. Onlar para hesabının peşinde... Buna rağmen Vietnamlı politikacıların Fransızlara “eve dönün” demeye pek niyeti yokmuş.

Tabii, VTV aboneliklerinde temmuzdan bu yana patlama yaşanmış. Maçlara abone olanların sayısı 100 bini aşmış. Ayrıca yayın hakları tamamen Canal +’ün elinde olmasına rağmen bazı kanallar maçların korsan yayınını yapmaya devam ediyormuş.

Futbolun gücüne baksanıza... Hani neredeyse yıllardır kapitalist sistemin yapamadığını futbol yapacak, ülkeyi ortadan ikiye Premier Lig bölecek.

Bu tabloyu görünce insan neden Fatih Terim’in Galatasaraylı küçücük futbolcuları yanına katıp cezaevinde Korkut Eken’i ziyarete gittiğini daha iyi anlıyor. Küçük Vietnam’ın sevimli öyküsüne bakınca Deniz Baykal’ın bundan dört yıl önce ana muhalefet lideriyken sarf ettiği şu sözler daha anlamlı geliyor: “Diyarbakır ve Samsun'un ligden düşme durumuyla karşı karşıya kaldığını görüyoruz. Kimse bize federasyon, kural falan demesin. Önemli olan Türkiye'nin birliği ve bütünlüğüdür. Spor bir araçtır, amaç değildir. Kendinize af çıkarıyorsunuz, teröriste af çıkarıyorsunuz. Onlara af çıkaracağınıza Diyarbakır'ı lige alın. Bu konuda biz üzerimize düşeni yaparız."

Bu oyun bir memleketin akıl sağlığı  için çok önemli. Bu kadar önemli olduğu için akıl sağlığı yerinde olan insanlar tarafından idare edilmesinde büyük fayda var.

 “Kimse federasyon, kural falan demesin.” Babamızın çiftliği ya burası...

Vietnam’a kurban olalım biz.

Ya Deniz Baykal Federasyon Başkanı  olsaydı!