İklim değişikliği ve denizlerde yaşama dikkati çeken ‘Denize Dönüş’, tam da bugünler için yazılmış sanki. İçimizde bir Greta var mı?

Denize Dönüş’ü böyle hayal etmemiştim

MEHMET ÖZÇATALOĞLU

Gelen mevsimin de etkisinden olsa gerek, denizi özlediğimi hissediyorum artık. İlk ayağımı soktuğumda ürpermeyi, uzun süreli kulaçlamayı… Denizli bir kentte yaşamanın verdiği zenginlikle aylarca süren arınmayı… Geçmiş yıllarda da oluyordu bu özlem fakat bu yıl başka. Neden? Çünkü etrafımızı saran bu duvarları yıkıp çıkacağız. Yazıyı yazdığım bugünün tarihi olan 1 Haziran itibarıyla meteorolojik durum buna izin vermese de canımız çekiyor işte. Çünkü yaz geldi!

Yaz geldi, denize gideceğiz tamam da denizlerde durum ne? Marmaralılar için sanırım sadece manzara işlevi görecek ki ne kadar tahammül edilebilir ona da bakıp göreceğiz. Sorun sadece denize girmemek olsa, yine katlanılabilir diye düşünüyorum. Marmara olmaz Ege olur, Akdeniz olur, Batı Karadeniz olur. Fakat denizin içindeki yaşam ölüyor. Televizyona çıkan uzmanlardan biri Marmara Covid oldu, nefes almakta zorlanıyor dedi. Zamana uygun müthiş bir benzetme. Daha güzel anlatılamazdı sanırım.

Kış başında susuzluk tehlikemiz vardı yaz mevsimi için. Onu aştık derken denizlerin kirliliği geldi önümüze. Bu sorunun sadece Marmara ile ilgili olduğunu da düşünmüyorum. Şu an o boyutta olmasa da diğer denizlerimiz için de risk söz konusudur. Girdiğim denizin geçmişle bugününü karşılaştırınca bunu görebiliyorum. Sözü daha çok uzatmadan gelelim kitabımıza. Aslında sözü buraya getiren de bir kitap ama…

“Denize Dönüş” Arzu Tülümen imzalı, Doğan Egmont etiketli bir kitap. Dilara Polat da resimlemiş.

Bir kayıp vakası ile başlıyor kitap ve okuru da bu olayın peşine takarak ilerliyor. Üniversitede kimsesiz bir yavru fokun bakımıyla ilgilenen deniz biyoloğu Berrak’tır bu kaybolan. Esrarengiz şekilde ortadan kaybolur. Bir süre sonra yavru fokun da kaybolduğu fark edilir. Tüm arama çalışmalarına rağmen Berrak bulunamaz. Kardeşi Irmak’sa ablasının bu durumundan endişe eder ve yakın arkadaşı Damla ile gizemli yeteneğe sahip olan Derin’le bir araştırma takımı kurarlar. Düşerler Berrak’ın peşine. Okur da bu üçlü ile birlikte Berrak’ın peşindedir artık. Çünkü denizin dibi ilginç ve ürkütücüdür. Bu arada karakterlerin de adına dikkat çekmek isterim.

Kitapta ilerledikçe yazarın denize özel bir ilgisi olduğunu düşündüm. Yaşam öyküsüne bakınca da yanılmadığımı gördüm. Böyle bir kurgu ancak denize bu denli sevdalı biri tarafından oluşturulabilirdi.

Kitabın adına bakarak içimden geçirdiklerim çok daha keyifli, neşe verici şeyler olsa da karşılaştığım konu çok daha ciddi, yaşamın hafifsenmeyecek kadar önemli olduğuydu. İklim değişikliği ve denizlerde yaşama dikkati çeken bu roman, tam da bugünler için yazılmış sanki. İçimizde bir Greta var mı?