Deprem sonrasında bulaşıcı hastalıkların ve salgınların ortaya çıkmasının ana nedeni, depremin ardından nüfusun önemli ölçüde yer değiştirmesi, uygunsuz yaşam koşulları ve bu süreçte bölgedeki temel halk sağlığı hizmetlerine ulaşımda olabilecek aksamalardır.

Deprem, halk sağlığı ve ilk yapılacaklar

Prof. Dr. Gaye USLUER*

Deprem gerek sebep olduğu can kaybı, gerekse yaralanmalar yoluyla halk sağlığını büyük ölçüde ve çok katmanlı etkileyen doğal afettir.

Ülkemiz çok büyük bir depremle yüzleşti. On ilimizi, 110 bin kilometre karelik bir alanı ve yaklaşık 15 milyon kişiyi etkileyen büyük bir afetten bahsediyoruz. Bu denli büyük bir doğal afetle baş etmek şüphesiz kolay değil. Ancak hem afeti yönetebilmenin, hem de hasarı en aza indirebilmenin iki koşulu organizasyon ve koordinasyondur.


Depremin etkisi, etkilenen ülkenin gücüne, depremin şiddetine, coğrafi yerleşimine (yüksek yoğunluklu nüfus) ve ülkenin gelişmişlik düzeyine göre değişiklik gösterir. Bir depremin ardından doğrudan ölüm nedeni, öncelikle binanın çökmesi ve travmatik yaralanmalara bağlı olarak ortaya çıkar. Yaygın inanış, bir doğal afetten kısa bir süre sonra bulaşıcı hastalıklar ve salgınların yüksek risk oluşturduğuna dairdir. Aslında doğal afet nedeniyle ölenlerin bedenlerinin bulaşıcı hastalıkların bulaşması ve salgınları için önemli risk oluşturduğuna dair hiçbir kanıt bulunmamaktadır. Bu nedenle, deprem sonrasında ortaya çıkan akut enfeksiyonların ve salgınların kaynağı, mevcut cesetler değildir. Hayatta kalan kişilerin yaşam koşullarına ilişkindir.

Deprem sonrasında bulaşıcı hastalıkların ve salgınların ortaya çıkmasının ana nedeni, depremin ardından nüfusun önemli ölçüde yer değiştirebilmesi, uygunsuz yaşam koşulları ve bu süreçte bölgedeki temel halk sağlığı hizmetlerine ulaşımda olabilecek aksamalardır.
Deprem sonrasındaki süreç sağlık riskleri arasından üç aşamada incelenmektedir;

1- Deprem sonrası ilk 4 gün çok önemlidir. Bu süreç genellikle enkaz altında kalanların kurtarıldığı ve afetle ilgili yaralananların ilk tedavisinin sağlandığı dönemdir.

2- İkinci aşama deprem sonrası 4.gün ile 4 hafta arasındaki süreçtir. Bu aşama bulaşıcı hastalıkların, salgınların (havadan, gıdadan ve/veya sudan bulaşan enfeksiyonlar) ilk dalgalarının ortaya çıkabileceği dönemdir.

3- Üçüncü aşama ise, 4 haftadan sonra olan iyileşme aşamasıdır. Ancak bu süreçte de kuluçka süresi uzun - hepatit A ve B gibi- bazı enfeksiyonlar görülebilmektedir. Yine bu dönemde, bölgede zaten var olan (endemik) bulaşıcı hastalıkların görülme sıklığında artış, depremden etkilenen topluluk içerisinde yeni ithal edilen bulaşıcı hastalıklara bağlı salgınlar görülebilir.

4- Deprem sonrasında hangi bulaşıcı hastalıkların görüleceğini önceden tahmin etmek imkansızdır ancak mevcut risk faktörleri eşliğinde tahminler yapılabilir.

DERİ VE YUMUŞAK DOKU ENFEKSİYONLARI

Enkaz altından kurtarılanlarda gelişebilecek Crush Sendromu, uzun süreli hastane bakımı gerektirir ve devamında enfeksiyon riski yüksektir. Bu kişilerde uzamış ve tüm vücuda yayılan enfeksiyon sonucunda amputasyona kadar giden ağır sonuçlar ile karşılaşılabilir.

Çevre koşulları, yaranın tipi, derinliği deri ve yumuşak doku enfeksiyonlarının ortaya çıkışını etkiler. Deri ve yumuşak doku enfeksiyonlarının önlenmesinde uygun medikal koşullar, cerrahi araç ve gereç, medikal personeli varlığında azalır. Uygun antibiyotik tedavisi, erken tedavi yara enfeksiyonlarının istenmeyen sonuçlarını önleyebilir.

Deprem sonrası yaralanmalarda tetanos büyük bir risk olarak bulunmaktadır. Öncelikli olarak yapılması gereken enkaz altından çıkartılan herkese ve kurtarma çalışmalarında yer alan kişilere mutlaka tetanos aşısı yapılmalıdır.

SOLUNUM YOLU ENFEKSİYONLARI

Başta zatürre olmak üzere solunum yolu enfeksiyonlarının görülme sıklığı deprem sonrasında 4-5 kat artabilmektedir. Solunum yolu enfeksiyonlarının artışını etkileyen en önemli faktör acil durum kamplarında kalabalık yaşam koşullarıdır. Toplu ve kalabalık yaşama ilave olarak, hava koşullarının olumsuzluğu da solunum yolu enfeksiyonlarının artmasına neden olmaktadır.

Mevcut iklim, hava koşulları nedeniyle önümüzdeki günlerde deprem bölgesinde özellikle grip (influenza) ve Covid19 enfeksiyonunda artış olacağını şimdiden söyleyebiliriz.

Solunum yoluyla bulaşan enfeksiyonlar arasında yer alan kızamık ve verem gibi enfeksiyonlar da deprem bölgesinde duyarlı kişilerde artabilir.

SU VE BESİNLERLE BULAŞAN HASTALIKLAR

Sindirim sistemi enfeksiyonları bakteri, virus ya da parazitlerle kirlenmiş suların içilmesiyle ya da besinlerin yenilmesiyle ortaya çıkar. Kaynak, insan yada hayvan dışkısıyla kirlenmiş su ve besinlerdir. Depremden haftalar sonra ishal salgınları görülebileceği gibi, sarılık salgınları da (Hepatit A) kontamine su ve besinler aracılığıyla ortaya çıkabilmektedir.

Kapalı ve kalabalık yaşam koşulları, kişisel ve çevre hijyen koşullarının uygun olmaması, içme suyunun niteliği, besinlerin saklanma koşulları, kişilerin mevcut aşılama durumları salgınların ortaya çıkış sıklığını etkileyen önemli faktörlerdir. Tifo, kolera gibi ağır seyirli, yaşamsal tehdit oluşturan enfeksiyonlar dahil olmak üzere depremlerden sonra sindirim yoluyla bulaşan enfeksiyonlar salgın olarak karşımıza çıkabilmektedir.
Ortak kullanılan tuvaletler, kötü hijyen ve kötü sanitasyon koşulları sindirim sistemi enfeksiyonlarını tetikler.

NELER YAPILMALI?

Depremin etkilerini saptamak ve toplumun sağlık ihtiyaçlarını belirlemek için afetin ilk haftasında halk sağlığı ekipleri tarafından hızla hastalık risk değerlendirmesi yapılmalıdır.

Acil ve yeterli önleme ve kontrol önlemleri ile uygun vaka yönetimi ve sürveyans sistemleri, bulaşıcı hastalık yüklerini en aza indirmek için gereklidir.
Bu izlemde amaç, çeşitli hastalık vakalarının sayısına ilişkin bilgilerin toplanması, derlenmesi ve analiziyle, afet öncesi ve sonrası bulaşıcı hastalık vakalarını tanımlamak, etkin önlemleri anında oluşturabilmektir.

Birinci basamak sağlık hizmeti kesintisiz verilmelidir. Sahra hastaneleri hızla oluşturulmalı, yeterli sağlık personeli tarafından kesintisiz sağlık hizmetinin verilmesi sağlanmalıdır.

ACİL BARINAKLARIN OLUŞTURULMASI

Acil durum barınakları için BM Mülteci Ajansı (BMMYK), soğuk iklimlerde kişi başına minimum 4,5–5,5 m2 alan, tropikal ve sıcak iklimlerde ise kişi başı 3.5m2 alan önermektedir.

Depremin etkilerini saptamak ve toplumun sağlık ihtiyaçlarını belirlemek için afetin ilk haftasında halk sağlığı ekipleri tarafından hızla hastalık risk değerlendirmesi yapılmalıdır. Acil ve yeterli önleme ve kontrol önlemleri ile uygun vaka yönetimi ve sürveyans sistemleri, bulaşıcı hastalık yüklerini en aza indirmek için gereklidir.

Her 20 kişi için bir tuvalet inşa edilmesi ve tuvaletlerin barınaklardan 30 m ve su kaynaklarından 100 m mesafeye yerleştirilmesi temel gereksinimlerdir.
Bol miktarda şişelenmiş güvenli içme suyu, konserve ve kuru gıda bulundurulmalıdır.

Ortam havalandırması (ısıtma ve klima) sağlanmalıdır.

Solunum yoluyla bulaşan enfeksiyonları önlemek için kişisel koruyucu malzeme (yüz maskesi, tek kullanımlık eldivenler, dezenfektanlar) dağıtılmalıdır.
Sineklik ve böceksavarlar dağıtılmalı ve vektör kaynaklı hastalıkları önlemek için ilaçlama yapılmalıdır.

Acil barınaklarda yaşayanlara korunmaya yönelik eğitim verilmeli, gerekirse eğitsel broşürler barınakların girişine asılmalıdır.

Acil barınaklarda aşırı kalabalıklaşmayı önlemek için aynı veya farklı tipte daha fazla sığınak yapılmalıdır.

Şüpheli bulaşıcı hastalık vakalarını ayırabilmek için izolasyon alanları oluşturulmalıdır.

GIDA, SU TEMİNİ VE SANİTASYON

Yeterli beslenmenin sağlanması, seçici beslenme programları aracılığıyla özellikle zayıf ve yetersiz beslenen çocukların korunmaya alınması önemlidir.
Uygun ve yeterli su kapları, pişirme kapları ve yakıt (yakacak odun) sağlanmalıdır.

Su saklama kaplarının temizliğinin sağlanması, korunması ve yiyeceklerin iyi pişirilmesi sağlanmalıdır.

İçme, banyo yapma, el hijyeni ve dışkı bertarafı için kişi başına yeterli su temini (kişi başına günde en az 20 l) ve ayrıca katı atıkların yönetimi, ishalli hastalıkların ve diğer vektör kaynaklı hastalıkların salgınlarını önlemede esastır.

Yeterli miktarda sabun sağlanması (kişi başına ayda en az 250 g) ve kişisel hijyen ve el yıkamanın önemi konusunda toplumsal eğitim sağlanmalıdır. Ellerin su ve sabunla yıkanması sağlanmalıdır.

Depremden etkilenen bölgelerde su kaynaklı hastalıkların ortaya çıkmasını önlemek için önerilen en etkili önlem, yapısal olmayan ve yapısal hasarları tespit etmek için su ve kanalizasyon sistemlerinin incelenmesidir. Tüm gelişmiş ülkelerde on yıllardır uygulanan bir uygulamadır. Bu sistemlerde yapısal olmayan ve yapısal hasar bulunursa, klorlama ya da farklı bir şekilde dezenfeksiyon yapılmalıdır.

Su kaynaklarının korunması güçlendirilmeli, hijyen ve sanitasyon sağlanmalıdır. Klor, İçme suyunun dezenfeksiyonu için en kolay, en yaygın olarak kullanılan ve aynı zamanda en uygun fiyatlı dezenfektan Klor tabletleridir. Hemen hemen tüm su kaynaklı patojenlere karşı etkilidir. Alternatif güvenli su kaynağının olmadığı yerlerde zorunludur.

Yardım programları sadece tuvalet inşa etmekle kalmamalı, en önemlisi toplum bu tuvaletlerin kullanımı konusunda eğitilmelidir.

AŞILAMA FAALİYETLERİ

Depremden sonra bölge nüfusuna yönelik aşılama önlemleri, normal halk sağlığı aşılama programlarının tamamlayıcısı olmalıdır.

Aşılama için hedef yaş grupları belirlenmelidir.

Enkaz altından sağ olarak çıkartılan kişilere mutlaka tetanoz aşısı yapılmalıdır.

Çocuklarda Kızamık aşıları, insanlar kamplarda toplanmaya başlar başlamaz yapılmalıdır. Bağışıklama, özellikle laboratuvar olanaklarının sınırlı veya hiç olmadığı durumlarda, tercihen kombine kızamık-kabakulak-kızamıkçık aşısı kullanılarak yapılmalıdır.

İlk Müdahale Ekipleri ve Etkilenen Nüfus Arasında Bulaşıcı Hastalıkların Önlenmesi

Tüm yardımların temel ilkesi zarar vermemektir. Bu akılda tutularak, hem ilk müdahale ekiplerinin hem de etkilenen nüfusun sağlığını korumak için önlemler alınmalıdır. Acil müdahalede yer alanların korunmasının ilk yönüyle ilgili olarak, kurtarma operasyonlarının yürütüldüğü alanlarda ve acil durum sığınaklarında kişisel hijyen ve güvenlik ve çevresel sanitasyon protokollerine sıkı sıkıya bağlı kalınmalıdır. Ayrıca, gıdaların işlenmesi, hazırlanması ve dağıtılmasında iyi hijyen uygulamalarına bağlılık, bu ekiplerin faaliyet gösterdiği alanlarda da uygulanmalıdır.

EĞİTİM VE FARKINDALIK ARTIRMA FAALİYETLERİ

Afet sonrası dönemde bulaşıcı hastalık salgınının başlamasını önlemek veya bulaşıcı hastalık salgını başladıktan sonra halk sağlığı üzerindeki olumsuz etkilerini azaltabilmek için bölge halkını bilinçlendirme ve bilgilendirme faaliyetleri yapılmalıdır. Eğitim yoluyla bilinçlendirme, enfeksiyonları önlemek için kişisel koruyucu önlemlerin uygulanmasını kolaylaştıracağı gibi, olası bir salgının etkili bir şekilde yönetilmesine de olanak sağlayacaktır.

*Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı