Yaşama tutunmaya çalışan afetzedeler tarifi zor acılar yaşıyor. Sorumluların istifa etmemesini eleştiren depremzedeler, gündemin değiştirilmeye çalıştığını söylüyor: “Herkes unutsa da biz yaşananı unutmayız”

Depremi asla unutturmayın

İlayda KAYA

Depremin üzerinden bir ayı aşkın süre geçmesine karşın afetzedelerin çaresizliği ilk günkü gibi devam ediyor. Deprem gündeminin değiştirilmeye çalışıldığından şikâyet eden yurttaşlar hiçbir sorumlunun istifa etmemesinden dert yanıyor. Afetzedeler “Kimse sorumluluğu üstüne almıyor. Ölen kurtuldu biz bu yaşadıklarımızla kaldık. Deprem gündemden çekiliyor” diyor.


Hataylı afetzedeler 3 büyük depremin ardından bir kentin yok oluşuna tanıklık etmiş. Kentin bütün caddeleri, sokakları enkaza çıkıyor. Çalışmaların sürdüğü kimi enkazların önünde cenaze aracı bekliyor. Koruyucu ekipmanlarını hazırlayan ve alana girmeye hazırlanan uzmanlar gözüme çarpıyor. Arkadan bir ses duyuyorum: Yine birinin parçaları çıkacak herhalde…

KOKUYU ALDIN MI?

Çalışmaların süreceğini söylüyorlar, uzun sürüyormuş. Kimisi uzaktan kimin çıkacağını bekliyor. Bir süre bekledikten sonra Armutlu Mahallesi’ne gitmek üzere alandan ayrılıyorum. Binalara yaklaşmamam üzerine uyarılarda bulunuyorlar. Kolonları kırılan, eğik duran binaların hepsi sokakların içine doğru eğilmiş. Biri "Kokuyu aldın mı" diye yanıma yaklaşıyor. Farklı bir koku var alanda. "Sanırım buradan geliyor" diyerek enkazı gösteriyor. Hiç tanımadığım bu kokuyu sorduğumda ceset kokusu olduğunu söylüyor. Maskesini çekiyor hemen. Tozla karışık rüzgâr etrafa dağıtıyor kokuyu. Yurttaş, “3 gün vakit kaybetmeselerdi bu kokular da olmazdı bu kayıplar da” diyor ve uzaklaşıyor.

Bir süre sonra fotoğraflamak üzere başka sokağa giriyorum. Bu sokaktaki binalar biraz daha ayakta. Eşyaları çıkarmaya çalışan nakliyecilerle karşılaşıyorum. Enkazın fotoğrafını çektiğimi görünce yanıma askerler geliyor. Her sokakta, kimi enkaz alanlarında, özellikle çadırların bulunduğu alanda silahlarıyla bekliyor askerler. “Kolay gelsin” diyerek yanıma yaklaşıyorlar. Ne yaptığıma bakıyor. Ne kadar süredir Hatay’da olduklarını merak ediyorum ve şu yanıtı veriyor: “Operasyona gitmeye hazırlanıyorduk ama depreme yakalandık ve burada kalmak zorunda kaldık. Bölgeyi korumaya çalışıyoruz.”

PSİKOLOJİK DESTEK ŞART

Çadırların bulunduğu alanlara gidiyorum. Hijyen, elektrik ve su sorunu azalmadan devam ediyor. 1 aydır duş alamayan Müzeyyen teyzeden bahsediliyor. Diğer tarafta iç çamaşırı, hijyenik ped isteyen kadınlar var. Sorunların ilk günkü gibi devam ettiğini söylüyorlar. Hatay’da bazı kadınların yardım kolisine hiç ulaşmadığını öğreniyorum. Bir kadın kulağıma eğiliyor ve fısıldıyor: “Mikrop kapacağım.”

Çocuklar ise süreçten en çok etkilenen kesim. Bazı küçük çocukların artçıları hissettiğinde istifra ettiğini ve ailelerinin yanından asla ayrılmadığını öğreniyorum. Tavla ve Hancağız köylerinde de çocuklar için düzenlenen etkinliğe katılıyorum. İlk kez arkadaşlarıyla buluşan çocukların yüzünde buruk bir sevinç var. “Yeniden gel olur mu?” diyor bir tanesi, mutlulukla sarılıyor. Okul bahçeleri baştan sona yarılmış, takılmadan koşmaya çalışıyorlar. Ailelerin de yüzü gülüyor bu sırada. Çocuklar bazen aniden durup yer sallanıyor mu diye kulak kesiliyor ve sonra oynamaya devam ediyor. Bir ebeveyn çocuğunun o halini göstererek “Çocuk psikolojisine yönelik hiçbir çalışma yapılmıyor” diyor. Gözleri doluyor.

AFAD’ın kurduğu çadırlardaki yurttaşları merak ediyorum. Samandağ’da bir çadır kenti ziyaret ediyorum gece vakti. Depremle yüzleşemediklerini söylüyorlar. Yurttaşlar, çadırkentin kurulduğu alana tepkili. Çadırları bölgeyi incelemeden yerleştirip daha sonra da kenarlara taş serpmişler. Yerlerde, geçen günlerde yağan yağmurun su birikintisi var. “Yaza kadar gitmez bu birikinti. Bataklık hiç su çeker mi” diyor bir yurttaş.

Bazı enkazlara yaklaştığımızda hâlâ ceset kokusu geliyor.Bazı enkazlara yaklaştığımızda hâlâ ceset kokusu geliyor.


HAVA KOŞULLARI ZORLUYOR

Bölgedeki en yeni sorunlardan bir tanesi hava koşulları. Sıcak havalar yavaş yavaş bastırmaya başlıyor. Yurttaşların çadır çağrısı devam ediyor lakin asıl konteynere ihtiyaç olduğu görülüyor. Yurttaşlar “Çadır tüm sıcağı çekmeye başladı” diyor. Çadırlardan nem kokusu geliyor.

ARTIK DEPREM ETKİLEMİYOR

Diğer gün köylere gitmek üzere yola çıkıyorum. Yeniçağ Köyü’ndeki ziyaretimde yurttaşların yaşadıkları sorunları dinliyorum. En çok yönelttiği sorular kaybettikleri evin geri gelip gelmeyeceği… Bu esnada merkezine yakın olduğumuz 3,9 büyüklüğünde bir artçı yaşanıyor. Yurttaşlar ayaklanıp sokağa doğru çıkarken aniden durup “tamam bu 4 civarındadır. Alıştık artık” diyorlar ve yerlerine geri dönüyorlar. Normal karşıladıkları artçı sırasında yerin oynadığını, hatta dalgalandığını hissediyorum. Bölgedeki yurttaşların alışmaları kan donduruyor.

YENİ SORUN: TAŞINMA

Bölgeyi terk etmek istemek istemeyenler kadar yeni bir hayat kurmak umuduyla farklı şehirlere giden yurttaşlar da var. Onlardan biriyle tanışıyorum: Zehra öğretmen. Taşınma sorunundan bahsediyor. Mardin’e gideceğini söylüyor ve şunları anlatıyor: “Yakın akrabalarımı kaybettim ama çocuklarımı enkazdan çıkardım. Çekirdek ailemin yaşaması beni hayata tutunduruyor.” Ev fiyatlarından dert yanıyor. Depremzede olduklarını öğrendiklerinde ev kiralarını yüksek söylediklerini aktarıyor. Nakliyecilerin de fiyat attırdıklarını söylüyor. “Ama yine de umudum var” diyor. Yine de umudumuz var. Süreci unutturmaya çalışanlara inat bizim hatırlayıp yeniden ayağa kalkmaya umudumuz var.