Eğitim-öğretim yılı için alıştırma dönemi bugün başlıyor. Masrafların belini büktüğü veliler, beslenme çantasına ne koyacağını düşünüyor. Eğitimciler yetersiz beslenmenin öğrenme güçlüğüne neden olduğuna dikkat çekiyor.

Derin yoksulluk öğrenmeye engel
Fotoğraf: AA

Berkay SAĞOL

Artan enflasyon, gıda pahalılığı ve ekonomik kriz en çok çocukları etkiledi. Çocuklarının en temel ihtiyaçlarını dahi karşılayamayan aile sayısı giderek artarken, yoksulluğun çocuklar üzerindeki etkileri derinleşiyor. Yoksulluk sebebiyle aileler çocuklarına hem harçlık veremiyor hem beslenme çantalarını dolduramıyor. Okulların açılacağı 11 Eylül tarihine kısa bir zaman kala dezavantajlı mahallelerdeki öğrenci velileri çocuklarının her gün daha fazla aç kalmasından tedirgin.

Son zamlardan sonra artık okul kantinleri bile öğrenciler için lüks hale gelmiş durumda. Yiyecek ve içecek fiyatlarına bakıldığında tost 40 TL, su 5 TL, ayran 10 TL ve simit ise 10 TL’ye satılıyor. Bu rakamlara göre bir öğrenci her gün tost, ayran ve su aldığında aylık sadece kantin masrafı en az bin 100 TL oluyor. Bu rakama yol parası, kırtasiye ve diğer okul masrafları da eklendiğinde ortaya aylık yaklaşık 2 bin 500 TL gibi bir rakam çıkıyor.

İzmir’in dezavantajlı bölgelerinden olan Bayraklı Onur Mahallesinde yaşayan 3 çocuk annesi Ayten Şaliş, “Eşim tekstilde çalışıyor, fabrika işçisi. Asgari ücretle geçinmeye çalışıyoruz. Ben bazen el işi örerek eşime destek olmaya çalışıyorum. Bir şeylerden kısarak hayatımızı sürdürmeye çalışıyoruz. Okula giden yalnızca küçük kızım var ve o da 3’üncü sınıfa başlayacak. Kızımın beslenmesini evden karşılıyoruz, her gün dışarıdan alma gibi bir durumumuz yok.”

KURU EKMEK

3 çocuğunun okula gittiğini belirten Aygül Polat, “Eşim günlük tamirat işlerinde çalışıyor. Düzenli bir gelirimiz yok. Ben çalışmıyorum. Yaklaşık bir ay sonra okullar açılacak ve biz tamamen onu düşünüyoruz. Geçen yıl iki çocukla bile çok zorlanmıştık. Çocuklara harçlık veremedik. Bazen kuru ekmek koyuyorduk, bazen yiyecek hiçbir şey koyamadık. Hatta su bile veremediğimiz zamanlar oldu. Bu sene bir çocuğumuz daha okula başlayacak daha zor geçeceğini düşünüyoruz” diye konuştu.

3 çocuğunu eğitime devam eden tekstil işçisi Kerem Yıldız, “Haftada 5 gün fabrikada çalışıyorum, bazen mesaiye kalıyorum ayrıca hafta sonları ek işlere gidiyorum ve pazar yerlerinde çalışıyorum. Haftada 7 gün çalışıyorum ve ancak geçinebiliyorum. Eşim çocuklarımın okula giderken götürdükleri yiyecekleri evde hazırlıyor. Bir gevrek olmuş 10 TL, her gün para vererek karşılamamız imkânsız. Her gün bir gevrek, bir meyve suyu koysam en az 20 TL yapıyor. Benim 3 çocuğum var bu da günlük 60 TL’ye denk geliyor. Aylık 1000 TL’den fazla bir para ediyor. Diğer ihtiyaçları daha sayamıyorum bile. Bunları nasıl karşılayabilirim…” dedi.

BİN TL KAYIT ÜCRETİ

Konak Kadriye Mahallesinde yaşayan ismini vermek istemeyen bir yurttaş, “Bir tane çocuğum okuyor, diğer çocuğum bu sene okula başlayacak ama benden bin TL kayıt parası isteniyor. Bu rakamı karşılayamayacağımı söylememe rağmen kabul edilmiyor. Ne yapacağım şaşırdım kaldım. Daha çocuğumu kayıt ettiremedim. Önce kayıt ettireyim ondan sonra düşünmeye başlayacağım yanına koyacağım yiyeceğini. diye konuştu.

ALGIYI ETKİLİYOR

İzmir’in Karabağlar ilçesinde Peker Mahallesinde görev yapan Türkçe öğretmeni de okuldaki gözlemlerini şu şekilde anlattı: “Son iki yıldır beslenmeyle ilgili ciddi sorunlar yaşanıyor. Çocuklar daha önce yanlarında beslenme çantalarıyla gelirken geçen yıl sadece bir poşet ve içinde bir ekmekle gelmeye başladılar. Ailelerin durumu ancak buna el veriyor ve bu öğrencilerin algılama düzeylerinde çok ciddi sorunlar yaratıyor.”

İzmir’in Konak ilçesinin Basmane ve Kadifekale semtlerinde çalışan bir matematik öğretmeni de şunları dile getirdi: “Çocukların neredeyse tamamı sabah okula aç geliyor. Süt, yumurta gibi temel besin maddelerine ulaşabilen öğrenci sayısı çok az. 30 kişilik bir sınıfta ‘Sabah kimler kahvaltı yaptı?’ diye sorduğumda 5 kişi ancak el kaldırıyor. Okul tam gün ve pahalı olduğu için kantinden de yiyecek bir şey alamıyorlar. 3’üncü dersten sonra zihinsel ve bedensel yorgunluk başlıyor. Bu durumda algıları düşüyor ve derse odaklanamıyorlar.”

Öğrenci Veli Derneği (Veli-Der) İzmir 2 No’lu Şube Başkanı Turgut Aydın, yaşanan derin ekonomik krizin eğitime yansımalarının, çocuklarda sağlık sorunları, öğrenme yoksulluğu ve kitlesel okul terki olduğunu söyledi.

Aydın, “Özellikle dezavantajlı bölgelerdeki okullarda, yetersiz ve dengesiz beslenme nedeniyle kız çocuklarının yüzde 85’inde, erkek çocuklarının yüzde 68’inde kansızlık görülmektedir. Sınıfta açlık nedeniyle bayılmalar, öğrencilerin birçoğunda algılama güçlüğü, fiziki gelişimlerinde yavaşlama veya durma görülmekte ve bu durum çocukların okul başarılarını da etkilemektedir” dedi. Aydın, “Derin yoksulluğun eğitimdeki bir başka etkisi de; çocuklarımızın eğitim hakkını kullanmalarına engel oluşturmasıdır. Beslenme, servis ücreti, kırtasiye harcamaları gibi giderlerin bir aileye maliyeti üç bin TL’yi bulmaktadır. Asgari ücretin 11 bin 400 TL olduğu ülkemizde iki çocuklu bir ailenin, çocuklarını devlet okulunda okutması dahi neredeyse lüks olmuştur. Ayrıca, derin yoksulluk nedeniyle birçok aile okuyan çocuklarından birini okuldan çekmek zorunda kalıyor. Bu da genellikle kız çocukları oluyor. Sorunun çözüm yolu da; iktidarın tercihini değiştirmesi, yani tercihini sermayeden değil, yoksul emekçi halktan yana yapmasıdır” ifadelerini kullandı.