Hep şaşırmışımdır yolsuzluk yapan cumhurbaşkanlarıyla, başbakanlarla ilgili haberlere rastladığımda. Tamam, her şeyi kılıfına uyduracak gücü de vardır ama sonunda işte ortaya çıkıyor, nasıl cesaret edebilir bir cumhurbaşkanı ya da bir başbakan yolsuzluk yapmaya?

Devlet başkanları da çalar, hem de nasıl!

Mehmet ERDEM

Gerçekten insan şaşırıyor. Hani bazı görevler vardır, tüm gözlerin üzerinizde olduğu. Öyle ki yapıp ettikleri bilinen son derece kamusal bir yüzsünüzdür. Attığınız her adım izlenir, her davranışınız gündem belirler. Tüm gizlilik çabalarınıza rağmen yine de çok ama çok görünür haldesinizdir.

Bu hayli sıkıcı da olan yaşam tarzınız yüzünden diğer insanlardan farklı olarak daha dikkatli olmanız gerekir. Cumhurbaşkanlığı, başbakanlık böyle bir sorumluluk bildiğiniz gibi. Kendinizi saklamanıza imkân, ihtimal yok bu görevleri yaparken.

NASIL ÇALIYORLAR ANLAYAMAMIŞIMDIR

O nedenle hep şaşırmışımdır yolsuzluk yapan cumhurbaşkanlarıyla, başbakanlarla ilgili haberlere rastladığımda. Nasıl olabilir? Tamam, her şeyi kılıfına uyduracak gücü de vardır ama sonunda işte ortaya çıkıyor, nasıl cesaret edebilir bir cumhurbaşkanı ya da bir başbakan yolsuzluk yapmaya? Çünkü bu görev ülke tarihinin bir parçası yapar bu görevleri üstlenen zatları. Gerçekten ağır bir sorumluluk. Nasıl bir ruh haline bürünüyor ya da nereden bu güveni buluyorlarsa ortaya çıkıp çıkmayacağına da aldırmadan küpünü dolduruyorlar. Herkes yapamaz gerçekten de.
Görevi kötüye kullanma, yolsuzluk gibi vakaların çok sık rastlanmadığı İzlanda gibi bir ülkede, bir başbakanın düpedüz hırsız çıktığını 2016’da yayımlanan şu Panama Belgeleri sayesinde öğrenebilmiştik, anımsarsınız. Sigmundur David Gunnlaugsson İzlanda’nın en genç başbakanıydı. Şimdi adı “dünyanın en yozlaşmış politikacıları” listesinde en üst sıralarda. Bir başkası, adını şu sıralar içinde bulunduğu “çoklu krizler” sayesinde sık sık duyduğumuz Ukrayna’nın Petro Poroshenko adlı eski cumhurbaşkanıydı. Tamam ülkesi demokrasi açısından sorunlu bir ülkeydi, devlet denetimi özellikle görevliler üzerinde pek esnekti ama yine de ülkesinin hazinesinden 3 milyar dolardan fazla parayı aşırması şaşırtıcı geliyor insana. Durumu lehine çevirip yasaları atlatabilmesini neredeyse takdir edeceğim zatlardan biridir bu. Ukrayna sadece hırsız bir cumhurbaşkanına değil, hırsız bir başbakana da sahipti. Pavlo Lazarenko başbakan olarak görev yaptığı süre boyunca çalıp, çırpıp cebine attığı 200 milyon doları ülke dışına çıkardı. Büyük hırsızdı.

İNGİLİZ BAŞBAKAN DA ÇALAR ELBETTE

Yine medyaya sızdırılan belgelerden anladık ki, “demokrasinin beşiği” İngiltere’de ülke tarihinin “en şık” elbette en de “aristokrat” Başbakanlarından David Cameron da ciddi anlamda yozlaşmış bir politikacıdır. Çok zengin bir ailenin mensubudur ama bu onun gizli offshore şirketi kurup yolsuzluk yapmasına engel olmamış demek ki. Nedense “denetimin, kontrolün” yanı sıra kamu ahlakının da yüksek seviyede olduğunun düşünülmesinden ötürü İngiltere’de olmaz sanılır ama oluyor işte.

Birleşik Arap Emirlikleri’nde (BAE) olmasına kimse şaşırmaz ama. Önyargılı yaklaşımlarımızın da böyle düşünmemizde etkisi vardır kuşkusuz ancak bu önyargıyı besleyecek denli çok sık rastlanır yolsuzluklara, hırsızlıklara bu minyatür ülkede. BAE Devlet Başkanı Halife bin Zayed bin Sultan el Nayhan adlı kraldır bildiğiniz gibi. Ülke adamın babasının malı, malum. Panama Belgeleri’nde bu adamın “babasının malı” olan ülkesinin hazinesinden 150 milyar dolar yürüttüğü kanıtlanmıştı. Gözünü toprak doyursun, ne diyeyim?

Ülkesinde mensup olduğu Hindu ırkının milletçiliğini yapan gerici Hindistan Başbakanı Narendra Modi, onca ahlak, iyilik nutukları atmasına rağmen yolsuzluğa gırtlağına kadar batmış biridir. Taraftarları bu adamı kutsal da kabul eder üstelik. Dolayısıyla kimse yolsuzluk gibi suçlamayı kondurmaz üstüne. Bir Asif Ali Zardari vardı, Pakistan’ın eski cumhurbaşkanı. Son derece zeki olduğunu söylerler, öyle ki ülkesinin tarihinde bu zekada biri olmadığını ileri sürenler vardır. Zekasına fazla güvenmiş olmalı ki, kendisine “bay yüzde 10” lakabı takılmasına yol açan büyük yolsuzluklarının, hırsızlıklarının ortaya çıkmayacağını sanmış. Berbat bir hırsızdı. Ne yaptıysa cumhurbaşkanı iken yaptığını dünya alem bilir.

BİZ ESKİLER YAŞANANLARI BİLİRİZ

Bu tipler son yılların mahsulü. Benim kuşağımdakiler eskileri anımsarız. Filipinler’in eski Devlet Başkanı olan Joseph Estrada vardı. Asıl işi aktörlüktü bunun. Cumhurbaşkanıyken, yok rüşvetti, yok komisyondu, yok ödenekti diye diye ülkesinin 80 milyon dolarını çalmıştı. Yine bizim kuşak diğer bir Filipinler Devlet Başkanı olan Ferdinand Marcos’u da iyi anımsar. Harika bir hırsızdı. Yıllarca öyle soydu ki ülkesini, milletin ruhu duymadı. Baskıcı rejiminin de bunda etkisi vardı tabii. Milyonlarca doların sahibiydi. Çetelesini tutmak bile zor. Ancak Marcos’un 1972 - 1986 yılları arasındaki başkanlık döneminde de götürdüğü parayı biliyoruz. Dönemine göre hayli fazla olan bir miktar, yani 10 Milyar Dolar çalmıştı hazineden.

Endonezya’nın eski Devlet Başkanı Muhammed Suharto’yu da biliriz biz bakın. Ülkesinin başına bela olmuş bir katildi ama hırsızlığı da iyiydi. Hazineden kendine para ayırmıştı adam. Miktarın 35 milyar dolar olduğu ortaya çıktı sonradan.
Biz bunları bilirdik. Sonra bir ara Peru’da Japon asıllı Alberto Fujimori’nin görevden ayrıldıktan sonra ne kadar büyük hırsız olduğunu duyduk. Şimdi kızı babasının mirasına güvenerek ülkede geçen ay yapılan Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde aday oldu. İkinci geldi seçimlerde üstelik. Peru halkı da hırsız seviyor sanki.

Yani, makam ne kadar büyük olursa eli ayağı titret insanın, hata yapmamaya çalışır, daha dikkatli olur falan diyoruz ya, valla öyle değil işte. Başbakan ya da cumhurbaşkanı olunca daha hızlı çalıyorlar.

Neyse ki, ortaya çıkıyor eninde sonunda. Kimse çaldığıyla kalmıyor.
Çok şükür...

Fotoğraf: Eski İngiltere Başbakanı Cameron - Eski Filipinler Devlet Başkanı Marcos